GAP'ın başına gelenler(!)

Sayın okurlarım, Güneydoğu Anadolu Projemiz (GAP), dünyanın beşinci büyük, Cumhuriyet dönemimizin de en büyük ve en kapsamlı yatırım ve kalkınma projesidir. Fırat ve Dicle nehirlerinin aşağı kısımları ile bunlar arasında uzanan ovaları kapsamakta ve yetmiş dört bin kilometre karelik geniş bir alana yayılmaktadır. Şanlıurfa-Mardin-Gaziantep-Adıyaman-Diyarbakır-Batman-Şırnak-Siirt ve Kilis illerimiz proje alanı içinde kalmaktadır. En zengin ovamız Çukurova’mızın yedi kat büyüklüğündeki Harran Ovası’nı da içine almaktadır.
Güzelliğine ve önemine inandığım Güneydoğu Anadolu Projemizi (GAP) ben on yıl önce, 1998 yılının Ekim ayında dört gün süre ile doya doya gezmiştim. Anılarımı ve proje için alacağımız tedbirleri de sizlerle paylaşacağım.
Otuz yıldır emek ve kaynak harcayarak yürüttüğümüz bu büyük projemizi yavaşlatmak için uğraş gösteren güçler, asırlardır korumaya aldığımız “Arap Dünyası” ile emperyalist güçlerin yerli işbirlikçilerini kullanan Avrupa Birliği-ABD ve İsrail’dir. Uygulamaya koydukları Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile de son beş yıldır hedeflerine nispeten ulaşmışlardır. Atatürk Barajı’nı yaptığımız ve hidroelektrik santrallerinden elektrik ürettiğimiz halde, ana sulama kanallarının inşasında gecikme yaşanmıştı. AKP Hükümeti’nin döneminde devletimize, “AB İlerleme Raporlarında”, “Katılım Ortaklığı Belgeleri’nde” ve “Müzakere Çerçeve Belgesi’nde” Dicle ve Fırat nehir sularının uluslararası yönetime devredilmesi dayatmaları yapılmıştır.
Hâlbuki GAP bölgesinden yapılan ihracat, her yıl artarak devam etmekte ve her yıl %50’ye yakın bir artışla sürmektedir. Tekstil ve hammaddeleri, hububat ve bakliyat canlı hayvan ve su ürünleri ihracatları da en çok Avrupa Birliği mensubu devletlere yapılmaktadır.
GAP kapsamında, 22 baraj, 19 hidroelektrik santralı, Şanlıurfa Tünelleri sistemi ile yaygın bir sulama ağı ve kanal sistemi vardır.
Ve Türkiye’mizin su ihtiyacının %30’u, bu bölgedeki Dicle-Fırat ve Asi nehirlerinden karşılanmaktadır. Ortadoğu için Türkiyemiz’in suyu, petrol kadar önemlidir. Birleşmiş Milletler 2003 yılı Tatlı Su Raporu’nda, 2040 yılında Ortadoğu’da “su savaşları”nın yaşanacağının uyarılması, boşuna değildir. Son defa ABD’ye karşı, Suriye ile İran arasında varılan stratejik işbirliği anlaşması, GAP’ın önemini tekrar ortaya koymuştur. Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) İkinci Başkanı’na Suriye ile İsrail arasındaki ilişkileri arttırma görevi verilmesi de aynı işlemin devamıdır. Tayyip Bey de görevini becermiştir.
Filistin topraklarında gördüğümüz İsraillilerin arazi kapma uygulamaları, son yıllarda bizim Güneydoğu Anadolu Projemiz’de de (GAP) görülmeye başlamıştır. GAP bölgesinde yaşayan Süryani ve Ermeni vatandaşlarımızla işbirliğine giren İsrail’in, çoğunluğu resmi firmaları sayesinde, onbinlerce dönüm arazi satın aldıkları ortaya çıktı. Bugüne kadar 67 İsrail firmasının 450 bin dönüm civarında arazimizi satın aldıkları devletimizin kayıtlarına girmiştir.
Biz yarım asır önce, Sovyet emperyalizminin maskesi komünizmden korunmak ve Doğu Avrupa ve Balkan devletlerinin durumuna düşmemek için, işbirliği yaptığımız batılı emperyalistlerin bu tarz yaklaşımlarından çok ders almış bir milletiz. Bütünü ile Türk kokan Güneydoğu Anadolu’muz, 1071 Malazgirt Savaşından beri, Türk soylu insanlarımızın öz vatanıdır. Petrol-su ve verimli toprak gibi, tabii kaynaklar bakımından zengin olan bu vatan toprağımızı Kurtuluş Savaşımızda, Avrupalı emperyalist devletlerin İngiltere ve Fransa’nın istilasından ve işbirliğine soyunan Şeyh Sait kılıklı isyancıların ihanetlerinden koruduk. Günümüzde de aynı gaye için uğraş veren değişik sıfatlı emperyalist güçler ve yerli işbirlikçileri ile uğraşıyoruz. 1978 yılından beri bu bölgeye yirmi milyar dolar harcadık. Fırat ve Dicle nehirlerimizi barajlarla donattık, sulanabilir arazilerimizi çoğaltıyoruz. Bu arada büyük kayıplarımız da oldu. Yirmi beş bin evladımızı şehit verdik. Ve “şehitler ölmez” dedik.
Güneydoğu Anadolu Kalkınma Projemizi tamamlamaya ve GAP’ımızı da kimseye gaptırmamaya karalıyız!
Tanrı Türk’ü Korusun.  

Yazarın Diğer Yazıları