Ya senato, ya klon

Siyaset “başörtüsü” kaosuna alternatif gündemi yaratmakta gecikmedi. Yeni raund başlıyor. TBMM Başkanı Toptan ve MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ortaya attığı öneriler, ringin taraflarını belirledi

Lordlar kamarası olsun
Bence Senato olmaz. Lordlar Kamarası lazım. Malum, yabancı değiliz o kavrama.
“Alırsın Ford, olursun Lord!”
Belediye otobüsündeki Fordçuları da Avam Kamarası’na koyarsın...
Al sana ikili sistem!

* *

Şaka bir yana, İngiltere Kraliçesi bizim Cumhurbaşkanı’na “şövalye” nişanı taktığında, başımıza böyle bir şey geleceği belliydi aslında...
Kayseri Şövalyesi. First Lady. Bartın Dükü. Çorum Kontu. Giresun Markizi. Malatya Baronu. Hakkári Düşesi. Afyon Kaymağı. (Creme de la creme manasında...)

* *


Bolu Beyi, Manisa Tarzanı, Denizli Horozu, Erzincan Tulumu, Karaman’ın Koyunu, öbür
kamaraya...

* *


Yasama Yürütme Yargı.
Atos Portos Aramis.
Haşim Kılıç da, Dartanyan.
İsmiyle müsemma derler...
Kılıç lafı oradan geliyor.

* *


Meclis İdare  Amiri?
Don Kişot.

* *

Anayasa’yı da Alexandre Dumas’ya yazdırırsın, olur biter.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet 

 

Meclis Başkanı çift parlamento önermiş. Valla vatandaş birini bile zor doyuruyor...
* Melih Aşık


++++++


Ölümcül tuzak
Devlet Bahçeli kapatılma davası sonuçlanmadan önce AKP’nin yeni bir parti kurarak yoluna devam etmesini salık vermiş...
Bizce düzgün bir kılavuzluk değildir bu fikir. Çünkü AKP iki kere MHP’ye uydu ikisinde de başı derde girdi.
MHP’nin Abdullah Gül’ü Çankaya’ya çıkaran desteği olmasaydı Tayyip Erdoğan toplumsal uzlaşma arayacaktı.
Türban konusundaki MHP desteği gelmese iktidar yeni anayasa projesinden koparılmış bir türban değişikliğine gitmeyecekti.
İktidara dönük ölümcül bir tuzak planlansa bundan daha iyisi yapılamazdı. Hukuk devletinin gereklerine saygı göstermekten daha doğru, parti için de daha yararlı bir yol yoktur.
Çünkü MHP’nin aklına uyduğu takdirde AKP yargıya ne mesaj vermiş
olacaktır?
 “Siz konusu kalmamış bir dava ile uğraşıyorsunuz. Zaten yok olan bir partiyi
kapatıyorsunuz!”
Görülmekte olan bir davayı
etkilemektir.
Kanuna karşı hile yapmak, mahkemeyi alaya alıp tahkir etmektir.
Sonu yoktur.
Pişmanlık en iyi yoldur!
* Güngör Mengi /Vatan


++++++



“İrade”yi  şimdi hatırladılar
AKP’ci medya kendini yırtıyor: “Milli irade bir masaldır artık!..
Şimdi, ” onbirin iradesi “ vardır!..  Kafaları çok kızarsa, ” Meclis’i de kapattık “ derler, olur biter!..” Yaptıkları,      yapacaklarının             teminatı “dır!..”
Ya bugüne kadar    “egemen” olan “bir” in iradesi? Onu da      Melih Aşık sorguladı:
 “Böyle bir rejime demokrasi denir mi?” Anayasa Mahkemesi’nin türbanla ilgili iptal kararı üzerine demokrasi de hatırlandı...
Pekiii... Bu ülkede demokrasi var mıydı?
-  Millet iradesinin bulgur, pirinç, kömür rüşvetiyle teslim ve satın alındığı...
-  Seçim öncesinde seçmene binbir türlü vaatte bulunulup seçim sonrası hiçbirinin tutulmadığı...
-  Seçim barajının yüzde 10 gibi olmayacak bir irtifada tutulduğu...
-  Sadece parası olanların siyaset yapabildiği, milletvekili olabildiği...
-  Kimlerin milletvekili olacağına lider ve çevresinin karar verdiği...
-  Bu şekilde Meclis’e giren milletvekillerinin doğal olarak halka değil lidere hizmet ettiği... Birer parmak indirme -kaldırma makinesine dönüştürüldüğü...
-  Cumhurbaşkanını bile tek başına parti liderinin seçtiği...
-  Muhalefetten gelen bir tek yasa teklifinin dahi kabul edilmediği...
-  Yürütmenin, işine gelmeyen yargı kararlarını uygulamadığı...

-  Dokunulmazlıkların yargıdan kaçma silahı olarak kullanıldığı...
-  Parlamentonun gündemini ve çıkaracağı yasaları dış güçlerin belirlediği...
Bir düzene demokrasi denir mi?
Yukarıdaki hokkabazlıkların hiçbirine tepki göstermeyip Anayasa Mahkemesi AKP’nin hoşuna gitmeyen karar alınca demokrasiyi hatırlatanlara demokrat denir mi?
* Melih Aşık / Milliyet


++++++


Uyarı mı? Dilek mi?
Hasan Karakaya “CHP zihniyeti” taşıdıklarını ileri sürdüğü yargıçlara, Nevzat Tandoğan’ın akıbetini hatırlattı:
 “ Said Nursi’nin başındaki ” sarığı “ çıkartıp ” şapka “ giydirmek isteyen Nevzat Tandoğan, hayatına ” intihar “ ederek son vermiştir!..” 
Merhum Said Nursi, Nevzat Tandoğan’ın intihar etmesini, kendisine yapılan uygulamanın karşılığı “ilahi adaletin tecellisi” olarak değerlendirmiştir
Hem sonra;
 “İlahi adalet” e inansalardı; “Allah’ın emri olan başörtüsü” ile bu kadar uğraşırlar, “yasaklanması” için bu kadar çaba sarfederler miydi?..
İnsanı, zorla inandıramazsın ki!!!”
Karakaya bir kere daha “din kantarını” eline alıp, Anayasa Mahkemesi üyelerini inançsız ilan etti. Ama bu kantarın topuzunun kaçtığı her halinden belli!


++++++



Şİİr gİbİ
Tarihin tekerrürü
Türk Milleti adına karar veren Yüce Yargı, durup dururken İspanya’da Hallacı Mansurluğa soyunup “Dini simgeyse dini simge, ne olacak” diye meydan okuyan ve Meclis’te bir işareti ile kalkan parmaklara güvenip her şeyi yapacağını zanneden bir siyasi lidere, hukuk dersi verdi. Yandaşlarına da tabii.. 
Menderes’in de başını yiyen partideki ve medyadaki “Yandaş” güruhu, her devirde var olan dalkavukların bugün panik ve dehşet içinde iyice tavana vuran gazına kapılır ve “Kalkan parmaklar”ı kullanarak yeni düzenlemelerle işleri keyfine göre toparlamaya kalkışırsa..
Başbakan şiire, hele de Mehmet Akif’e pek meraklı..
O zaman, Akif’ten iki satır..
 “Tarihi tekerrürdür diye tarif ediyorlar
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi!..”
* Hıncal Uluç-Sabah


++++++



Yılmaz Özdil ne güzel demiş: Cumhurbaşkanı Tokyo’yu geziyor; siz hala ayağınızda tokyo terlikle geziyorsunuz..
Bu ne perhiz
Erdal Şafak’a ya “yılın sosyal bilimcisi” seçilmek ya da “Japonya havası” yaramadı.
Atatürk’ün de feyz aldığı Meiji’nin ( Japonya’da 1868-1912 arası hüküm sürdü) reformlarıyla kurulan Mitsubishi, Mitsui, Sumitomo, Yasuda gibi büyük grupların CEO’larıyla görüşen Abdullah Gül’ün “ Türkiye’yi ancak Batı, yani Avrupa, yani AB üyelik süreci değiştirebilir, dönüştürebilir” sözlerini desteklemiş.
Meiji; Ulusal ordu kurmuş. Seçkin imtiyazına son vermiş. Ülkeyi demiryolu ağlarıyla örmüş. Milli para sistemine geçmiş. Eğitimi zorunlu ve  parasız yapmış..
Atatürk; Demirağlar örmüş, milli ekonomi, milli ulaşım, milli sanayi, milli eğitim adımları atmış...
Gül; bütün bu milli kalkınma hamlelerini hallaç pamuğu gibi dağıtarak kendini yabancı sermayeye teslim eden, bol imtiyazlı  bir iktidarda bakanlık yapmış...
Meijiden etkilenmiş hali buysa, etkilenmemiş halini siz  düşünün artık.


++++++



“TÜRKO” DEĞİL “TÜRK”!
Yıllardır Türkiye’ye “Turkey” diyen yabancılarla uğraştığımız yetmedi; şimdi başımıza bir de “Türko” çıktı...
Bir banka reklamında sözüm ona Türk Milli Takımı’nı övmek için kullanılan bu ifade, dün büyük bir gazetenin manşetindeydi...
Biz Türkler’e kim “Türko” der, bilir misiniz?
Türk düşmanı olan aşırı milliyetçi Rumlar!
Akıllarınca bizi böyle aşağıladıklarını düşünürler...
Şimdi biz gözünü sevdiğim “Türk” ü beğenmeyip, birbirimize “Türko” diyoruz...
Akıl alır gibi değil!
* Mustafa Mutlu / Vatan


++++++


MİNİ YORUM
Ulusalcı=Türkiye karşıtı
Dünkü Star'ın 17. sayfası. Manşet: "Harp Akademisi'nin özel konuğu "ulusalcı" Rubin". Ulusalcı, tırnak içinde. Okuyunca, bu tırnaktan yola çıkarak askere öfkelenmemiz gerektiğini anlıyoruz. Star "Hiç utanmadan Erdoğan'dan hazetmeyen, "terörist Ergenekoncular"ın değerlerine destek veren, hazır ABD'den tık çıkmazken çenesini tutamayıp Anayasa Mahkemesi kararını yorumlayan bu adamı Türkiye'ye çağırmak ne ola?" diye sormamız gerektiğini öğretiyor aklınca . Çünkü bu adam bir ulusalcı yandaşı. Yani Türkiye karşıtı!!!
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları