Bu topraklarda İngiliz'i isteyen Müslüman(lar)

Fatih Altaylı’ya Teke Tek’te konuk olan bir üniversite öğrencisi, “Türkiye Cumhuriyeti kurulacağına keşke bu topraklarda İngilizler kalsaydı” ve “Bana Atatürkçülük adına zulmediliyorsa benden Atatürk’ü sevmemi bekleyemezsiniz” diyor.
Ne adına?
“-İslâm”  adına..
İşte tam bu noktada aklımıza Kurt Ziemke’nin 1930’larda yazdığı bir kitapta özetle, “Kemalizm bizim sömürgeciliğimizin önünde büyük bir tehlikedir. Bu tehlikeyi bertaraf edebilmemiz için Kemalizm’in dinsizlik olduğunu yaymalıyız”  itirafını hatırlıyoruz. Kabul edelim ki birileri Türkiye’de Atatürk’ün dinsiz, Kemalizm’in de dinsizlik olduğunu yaymayı başardı ve buna içimizdeki kalp Atatürkçüler de hizmet etti. Hatta birileri ne Türk, ne Müslüman, ne de Atatürkçü değiller iken hepsinden birden görünerek bu gaye için yıllar boyu gün yirmi dört saat mesai gerçekleştirdiler ve bu mesailer sonucu maalesef işte böyle bir Türkiye oluştu..
Ne ve kimler adına?
Elbete ki Haçlı, Siyonizm ve Emperyalizm adına.
Bir Müslüman, hadi İngilizlerin Vehhabiliği kullanarak İslâm âlemini ve Osmanlıyı paramparça ettiğini bilmeyebilir.
Yine bir Müslüman, kurulduğu 1948’den beri her gün onlarca Filistinliyi katleden İsrail’i o bölgeye İngilizlerin yerleştirdiğini ve Siyonizm’in bir İngiliz ürünü olduğunu da bilmeyebilir. Hiçbir Müslüman’ın böylesine bir “Bilmezlik”  lüksü yoktur, hele üniversite kapısına dayanmış bir Müslüman için tarihten bu kadar nasipsizlik asla hoş görülemez. İnsan hiç olmazsa dinin sahibi Allah’a müracaat etmez,  “Allah ne demiş!” diye bakmaz mı?
Bakmışsa, “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden hoşnut olmazlar. ‘Allah’ın hidayeti asıl hidayetin ta kendisidir,’ (..) Sana gelen ilimden sonra, onların keyiflerine uyacak olursan, andolsun ki, senin için Allah tarafından ne bir yâr, ne bir yardımcı bulunur(Bakara, 120)”  ve “Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır(Maide, 51)”  gerçeğini görmez mi, gördüyse, nasıl  “Keşke İngilizler burada olsaydı”  diyebilir!
Bilmeliyiz ki,  “Küfür tek millettir” .
Türklerin kılıç artığı Haçlı Renaud’un iki hayali vardı. Biri Kâbe’yi ele geçirmek, ikincisi Medine’yi işgal edip Hz. Muhammed aleyhisselamın türbesini yıkmak..
Bu Haçlı, bu iğrenç amacına ulaşmak için Mekke’ye ilerlemekte olan bir Hac kafilesine saldırdı. Esir aldığı Müslümanları nefes almanın bile zor olduğu zindanlara, yer altı depolarına tıka basa doldurdu. Müminlere en ağır işkenceleri yaparken de şöyle diyordu:
 “- Hadi Muhammed’inize haber verin de gelip sizi kurtarsın!”
Yıl 1181’di.
Aradan 738 yıl geçti.
İngiliz’i arkasına alan Yunanlılar Anadolu’yu işgale başladılar ve Haçlı Renaud esir aldığı Müslüman hacılara ne yaptıysa ondan daha fazlasını Müslüman Türk milletine yapmaya başladılar. Bugün,  “Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınmak isteyenler” ve Türkiye Cumhuriyeti yerine bu topraklarda İngiliz hakimiyetini tercih edenler ninelerine Yunan ve diğer Haçlıların bu topraklarda kadın ve kızlarımıza neler yaptıklarını sorsun, öğrensinler. Çevrelerinde bir nine yoksa, bugünkü Irak’a baksınlar, Ebu Garib’e baksınlar..
Neyse...
Yunan, Osmanlı’nın ilk başkenti Bursa’ya doğru ilerlerken işte o, bu topraklarda olsaydı denen İngilizler Mudanya, Gelibolu ve Karamürsel’e asker çıkarttılar.
Uzatmayalım...
1920’de Yunan Bursa’ya girdi ve Venizelos’un çocukları doğru Osmanlı’yı kuran ceddimizin türbesine koşup sandukaları tekmelemeye başladılar.
Her tekme vuruşta şöyle diyorlardı:
 “- Kalk da ceddini kurtar!”
Kâbe yolunda Müslüman Hacılara işkence eden Haçlı Renaud da ne diyordu:
 “- Hadi, Muhammed’inize haber verin de gelip sizi kurtarsın!”
Haçlı Renaud’un kellesini ceddim Salahaddin Eyyubi bir kılıç darbesiyle düşürdü, Haçlı Yunan, İngiliz ve Fransız’ı da Mustafa Kemal geldikleri yere gönderdi..

Yazarın Diğer Yazıları