Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Hristo - fiyasko...

Rum halkı ile birçok uluslararası uzman, Rum Cumhurbaşkanlığını kazanan Hristofyas’ın Kuzey’deki yoldaşı KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile geçmişe dayanan fikir ve kader birliği çerçevesinde kolayca anlaşabileceğine ve iki yoldaşın Kıbrıs sorununu kısa bir sürede çözebileceklerine kendilerini inandırdılar.
Barış meleği Hristofyas ve KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın iki taraftaki milliyetçi söylem ve duruşlara aldırmadan barış, anlaşma, çözüm konusunda cesaretli adımlar atıp sonuca ulaşacakları kamuoylarına bol kepçeden pazarlandı.
Hristofyas’ın gerçekte bir barış meleği olmadığını, onun da diğer Rum liderler gibi çözüm peşinde olmadığını, adanın bir Yunan adası olması için elinden geleni Ulusal Konseylerinde alınan kararlar doğrultusunda yapmak zorunda olduğunu defalarca yazdık ve söyledik. Rumların mevcut tezlerinden vazgeçmelerinin mümkün olmadığını ve hatta çözüme de ihtiyaçlarının olmadığı gerçeğini artık kabullenmeliyiz.
Kıbrıs Türkü’nün eşit ortak olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarını gasp ederek elde ettikleri meşru devlet unvanının arkasına sığınıp AB’ye üye olmuş Rumlar ellerindeki gücü Kıbrıs Türkü ile paylaşmak istememektedir. Barış adına, çözüm adına Kıbrıs Türkü’ne haklarını iade etmeyeceklerini artık anlamalıyız.
Rum tezlerine göre hareket eden Hristofyas, işgalci diye nitelediği Türk askerinin adadan çıkmasını, Kıbrıs Türkü ile Anavatan Türkiye’nin ilişkilerinin zayıf bir zemine oturtulmasını, Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılmasını, Rum göçmenlerin evlerine dönmelerini, yerleşik dediği kardeşlerimizin Türkiye’ye gitmelerini, KKTC’nin dağılmasını, birey olarak eşit kabul ettikleri Kıbrıs Türklerinin kendi vatandaşları olarak Rum Cumhuriyeti’ne yamanmalarını ve zaman içerisinde ise osmosis yoluyla Girit’teki Türkler gibi yok olmalarını istemektedir.
Hristofyas Kıbrıs Türkü’nün ayrı bir halk olarak kendi geleceğine karar verme (selfdeterminasyon) hakkı olmadığını iddia edebilecek kadar ileri gitmiştir.
Hristofyas bunu gizlememekte, her fırsatta beyan ve açıklamalarıyla da ortaya koymaktadır. Hristofyas’ın kurmak istediği düzen tek temsiliyet, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek devlete dayanmaktadır. Mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sadece ismi değişecek, Federal Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Kıbrıs Türklerini de ikinci sınıf vatandaşlar olarak içine alarak yoluna devam edecektir.
Küstah Hristofyas müzakere sürecine devam edilen bu hassas dönemde garantör İngiltere ile “Karşılıklı Anlayış Memorandumu” imzalamakta sakınca görmemekte ve söz konusu Memorandum’da Kıbrıs Türkü’nün 1960 Anlaşmalarından kaynaklanan eşit ortaklık hakkını yok saymaktan çekinmemektedir.
Yıllarca emperyalizme karşı savaştığını söyleyen, üslerden ve yabancı askerlerden arınmış bir Kıbrıs için mücadele ettiği iddiasında olan Hristofyas’ın sömürgeci İngiltere’nin Kıbrıs’taki üslerinin kalıcılığını sağlayacak bir anlaşmaya imza koymasını yadırgamayan var mıdır?
Gözü dönmüş Hristofyas’ın bütün olumsuz eylem, söylem ve tavırları, KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın müzakere masasından kalkmayacağı tezi üzerine kurulmuştur. Hristofyas KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ı masada tutarak başta Güvenlik Konseyi daimi üyesi beş ülke ve AB üyesi dostları nezdinde “soruna samimi çözüm aradığı” yalanıyla kandırarak puan toplamakta ve avantaj elde etmektedir. Diğer taraftan tahrik edici tutumu ile KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın masayı terk etmesine de zemin hazırlamaktadır.
Talat’ın müzakere masasını terk etmesini ise Hristofyas dört gözle beklemektedir. Böyle bir durumda Türk tarafını uzlaşmaz olarak damgalayacak ve zafer elde edecektir!!! Hristofyas’ın oyunu budur. Hristofyas, 20 Temmuz 1974’te gerçekleşen Mutlu Barış Harekatı’yla kendisinin ve binlerce AKEL üyesinin canını Yunanlı faşist darbecilerin elinden kurtarmış olan Anavatan Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldırmaktan kendini alıkoyamayacak kadar Türk düşmanıdır. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “gerici” olduğunu söyleyecek kadar aşağılaşmıştır.
Bu HRİSTO-FİYASKO ile boşuna vakit kaybedilmemelidir.
Yapılması gereken, ada gerçeklerini göz önünde bulundurarak KKTC’nin tanınmasını istemek ve bağımsız-egemen bir devlet olarak yolumuza devam etmemizdir.

Yazarın Diğer Yazıları