Milliyetçilik sadece siyasetle sürdürülemez!

Türk milliyetçiliği iddiasıyla ortaya çıkmış insanlarımıza baktığımızda genellikle orta ve dar gelirli gruplardan geldiğini görürüz. Oysa Batı Avrupa ülkelerinde milliyetçilik, bizim solcularımızın eskiden çok sık belirttiği gibi burjuva ideolojisidir.
Türkçesi, Batı Avrupa’da milliyetçiliği zenginler besler! Çünkü milli pazar onlarındır. Milli pazarın korunması, kendilerinin de korunmasıdır.
Türkiye’de ise milli mücadele, fakir milletin büyük fedakârlığıyla gerçekleştiği için burjuva sınıfı sonradan oluşturulmak istendi.
Bunların hiçbiri milli kültür endüstrisini desteklemedi! Aksine, Batı kültürünü yerleştirmek için trilyonlar harcadılar.
İnsanlarımız zenginleştikçe, kuruluş felsefesinden, milli kültür ve milli hedeflerden koptu.
Milleti ve devleti ayakta tutmak yine orta sınıfların ve dar gelirlilerin görevi oldu.

* * *

Siyasal milliyetçiler, ekonomik bir atılım yapamadı, dolayısıyla güç sahibi olamadı. Güç sahibi olamadıkları için de medyaya hemen hemen giremediler, siyaseti yönlendiremediler; son dönemdeki birkaç çaba dışında, kültür endüstrisinde, sinemada, müzikte, edebiyatta zayıf kaldılar!
Bunlar da milletin maneviyatını, düşünce yapısını, kültürel yapısını oluşturan unsurlardır.
Türk Milliyetçileri, çizgi filmden oyuncak sektörüne kadar bütün alanlarda bir milli kültür endüstrisi oluşturabilse, o zaman beyinlerde oluşturulmak istenen duvarları yıkar ve sadece Türkiye’nin değil, Türk Dünyası’nın birbiriyle kaynaşmasını da sağlar.

* * *


Türkçülük madem ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesiydi, o halde bu fikri yeniden temel felsefe haline getirmenin yolu, sadece bir parti üzerinden siyasi mücadele yapmak değildir. 
Parti disiplini içinde, Ziya Gökalp’ın Türkçülük tanımındaki  “ilmî, felsefî, bediî bir okul; kültürel bir uğraş ve yenilik yolu”  açılamaz.
Bu sebeple bugün için Türk Milliyetçiliği bayrağının temsilcisi olan kültür hareketlerini desteklemek, hangi partiden olursa olsun, Türklüğün geleceğini düşünen herkesin görevidir.

* * *


11’inci Türk Dünyası Gençlik Kurultayı’nda, Türk Dünyası Genç Yazarlar Birliği’nin toplantısında Azerbaycan’dan Ekrem Abdullayev,  “Türk Dünyası edebi bir inkılap yapmalı ki medeni bir inkılap başlayabilsin”  demişti.
Bugün, küresel kültürün psikolojik hâkimiyeti, medya, sinema ve müzik endüstrileri vasıtasıyla sağlanıyor. Beyinler fethediliyor. Saldırıya en az aynı güçle ve aynı yöntemlerle cevap verebilirseniz ayakta kalırsınız. Oysa bugün, böyle bir güç oluşturulmuş değildir. Bugün, edebi inkılabı, medeni inkılaba dönüştürmek için paraya ihtiyaç vardır. Yoksa, bütün faaliyetler, çok amatör düzeylerde kalır.

* * *


Türk Milliyetçileri bugün hâlâ ’Bozkurtlar’romanını dev bir film yapacak bir yapımcı bulamamıştır!
Bütün Türk Dünyası’nda aynı anda okunabilecek; bir milyon Türkiye’de, bir milyon da diğer Türk Cumhuriyetleri’nde satan iki milyon tirajlı bir gazete yapılamamıştır. 
Bütün bu düşünceleri hayata geçirebilmek için birkaç milliyetçi işadamının, fedakârlıkta bulunarak destekleyeceği, sonradan çığ gibi büyüyebilecek bir Korkut Ata Fonu, bir Oğuz Kağan Fonu, bir Atatürk Fonu kurulamaz mı?

* * *

Her şeyden önce siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakmak gerekir.
Bugün, Türk kültürü ve Türk bakışı açısından çölleşmiş durumda olan Türkiye basınında bir küçük vaha var: O vahanın adı Yeniçağ’dır. Yeniçağ, beyninde, gönlünde ve elinde Türk bayrağı olan her kime ulaşırsa, artık o kişinin birinci gazetesi oluyor. Bunu mevcut okurlarımız sağladı. Önümüzdeki dönemde de okurlarımızın bu desteğine güveniyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları