Elveda Kıbrıs!

Kıbrıs -KKTC- gözlerimizin önünde, ellerimizden kayıp giderken, bu konuda yazacağım yazının başlığını  “Elveda Kıbrıs” olarak tasarlıyordum... Önceki gece, “B” televizyon kanalında Mithat Sirmen’in programında Mithat kardeşim, benden önce söyledi; “Elveda Kıbrıs” Rumeli’ye, göz göre göre, nasıl  “elveda”  demişsek -hamaset yapmıyorum- gerçekten, bunca yıldır, “kan, ter, gözyaşı” pahasına, türlü uluslararası entrikalara karşı kazandığımız, bağımsız Kıbrıs Türk Devleti’ne de  “elveda” demek üzereyiz!  
Hezimet yığınakta oldu. “Barış Harekâtı”  Türk Ordusu’nun ve mücahitlerin zaferiyle sona erdirildikten sonra, bu “zafer” neticesine vardırılamadı; artık  “sorun” kalmamış olduğu halde, “sorun”, türlü teferruat müzakereleriyle savsaklamaya bırakıldı... Hiç sevmediğim Engin Ardıç, maalesef haklı; Kıbrıs’ı aslında tam anlamıyla “alamadık” ki, şimdi “vermekten” söz edebilelim! Kıbrıs “sorunu” son 34 yılda, geçmiş bütün iktidarların “dirayet ve basireti” sayesinde, hiç çözülemedi ki doğru “çözümsüzlükten” çözüm aransın! Hemen söyleyeyim; bu gaflet, iddia edildiği gibi, Sayın Denktaş’ın değildir. O her zaman şaşmaz bir inatla, “Çözümün” KKTC’nin ayrı, bağımsız bir devlet olarak yaşaması için mücadele verdi! Hatta AKP iktidarına da karşı! Fakat aynı Ardıç;  “Kıbrıs, merhum Ecevit’in inanılmaz tarihi ve siyasi aymazlığı sonucu sırtımıza 35 senedir yapışmış kalmış bir kamburdur”  (ahmaklık dememek için aymazlık dedim)... “diyor! Bu, sadece onun hastalıklı kafasında değil, çoğu iktidar erbabının, yalakaların ve ”liberallerin“ de kanaatidir! “Bağımsız” Kıbrıs Türk Devleti, onlara göre, sırtımızda, fuzuli bir “kamburdur” atarsak rahatlarız! İçimizde bu gibiler oldukça, Rumlara, Yunanlılara ne hacet!
Bu konuda “ipleri” BM’in, ABD’nin ellerine verdik, ne idüğü belirsiz arabuluculardan medet umduk!
Geçmiş iktidarların “dirayet ve vizyonu” üzerine AKP iktidarı tüy dikti... Kıbrıs Türk halkına AB’ye üyelik umuduyla ve uğruna BM Genel Sekreteri Annan’ın planına ”evet“ dedirtti... Kıbrıs Türkleri otuz yılda bu bitmez tükenmez müzakerelerden bezmişlerdi ve umutları AB üyeliği ve sözde ”nimetleri“ idi!.. AB Komiseri Karen Fogg’un entrikaları ve dağıttığı fonlar sonucu -bu plandaki tuzakları fark etmeden- ”Evet“ dediler. Denktaş gitmiş, yerine  Mehmet Ali Talat gelmişti. Rum lideri ve Rumlar olacakları biliyorlardı, ” Hayır “ dediler! Talat da biliyordu, ama bunlara baştan razıydı! “Plandan” umulanın hepsi boşa çıktı ve “plan “ Annan’ın ve birilerinin ellerinde kaldı! AKP iktidarını sadece bu hezimetten dolayı yargılamak ve mahkûm etmek gerekirdi.

Denktaş
Bütün olacakları, ileride bir gün Türklerin, Kıbrıs’tan ” sancaklarını, şehit torbalarını “ toplayıp gidebileceklerini KKTC’nin ilk -ve bence tek- Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş gördü çırpındı mücadele etti, hâlâ da çırpınmakta! Fakat Denktaş, hiçbir anlamda AKP’nin gönlüne ve amaçlarına göre bir adam değil; Atatürk milliyetçisi ve Türk ordusuna bağlı! Halefi, Mehmet Ali Talat ise, hem AKP’ye göre, hem Rumlara göre bir adam! Ve bugüne değin bütün ipler -KKTC’nin sözde Cumhurbaşkanı Talat’ın da ipleri- Amerika’nın, AB’nin, Yunanlıların, Rumların ellerinde! Ve “Elveda Türk Kıbrıs” demek üzereyiz!

Hamaset ve siyaset 
Kıbrıs olayında ebetteki “hamaset” var... Acılar, gözyaşları ve “o topraklar için toprağa düşmüş şehitler” var! Kıbrıs Türkiye için önemli, hem şehitlere ihanet etmemek için, hem de onların uğruna öldükleri emanete ihanet etmemek için!
Bu davada “Türk halkının gene otel komileri derecesine düşmeleri, Rum baskıları altında yaşamaları endişesi de” var... Ancak bunlarla birlikte, TC’nin stratejik çıkarları var... Garip olan şu ki, bazıları Kıbrıs’ı, enerji hatlarının kontrolü meselesi olduğunu ve Kıbrıs’ın, BOP için stratejik önemini ve Kıbrıs’ın ABD-AB-İngiltere için ne kadar önemli olduğunu biliyorlar ve Kıbrıs’taki İngiliz üslerine, ABD’nin, hatta Fransa’nın da adayı “üs” yapmalarına ses çıkarmıyorlar. Kıbrıs’ın asıl, öncelikli olarak, Türkiye’nin savunması için, ne kadar önemli olduğunu  biliyorsalar da, söyleyemiyorlar! Hatta Türk Ordusu’nun Kıbrıs’tan çekilmesini, “çözüm” için -nasıl çözüm olacaksa- zorunlu görüyor ve tartışıyorlar!
Sevgili Denktaş bunları anlatmak için bu yaşında oradan oraya koşuyor, gerçekleri anlatıyor, ama AKP ona bırakın teşekkürü, onu dinlemiyor! Bu konuda mücadele eden biri daha var. Emekli Büyükelçi, Kıbrıs uzmanı Tugay Uluçevik. O da bütün gücüyle, Kıbrıs konusundaki engin bilgi ve tecrübeleriyle, tehlikeleri anlatıp duruyor!  
Kıbrıs sorunu bugün içinde bulunduğumuz genel durumlara, nasıl gelindiğinin ve Balkanlara, geçmişte, nasıl ”elveda dediğimizin“ bir mikrokozmu. Özet olarak; acıdır ki, bugün KKTC’nin başında da,TC’nin başındakilere göre bir zat var!

Yazarın Diğer Yazıları