Yeni çirkinliklerimiz, eski güzelliklerimiz

Sayın okurlarım, son yıllarda sosyal hayatımızın bütününde gördüğümüz kabul edilemeyecek ölçüsüzlüklerin ve belirginsizliklerin içinde, küreselleşen kapitalizmin elinde oyuncak olan yazılı ve sözlü basınımızın etkinlikleri, başrolü oynamaya devam etmektedir.
Geçirdiğimiz haftanın ikinci günü, günlük gazetelerimi gözden geçirirken okuyarak muhatap olduğum, yurdumuzdaki her geçen gün artarak devam eden çirkinlikleri, yanlışlıkları sizlerle paylaşmak, kamu kurum ve kuruluşlarımızla toplumların, nereden nerelere geldiğini gördüm ve sizlere de sunmak istedim.
Gazetelerden aldığım değişik konulardaki haberleri, aynı şekliyle sizlere sunuyorum, olaylarla ilgili düşünce muhakemenizi de sizlere bırakıyorum;
-Kamu İhale Kurulu Başkanı bu yılın ilk üç ayında, şikâyetler üzerine incelenen 1080 ihalenin yüzde 51’inin mevzuatımıza aykırı bulunduğunu ve ihalelerin 401’inin iptal edildiğini açıkladı.
“-İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Recep Seymen’in başvurusunu inceleyen Kamu İhale Kurumu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sekiz ihalesini iptal etti.”
-Çanakkale’nin Çan ilçesinde, aralarında AKP İlçe Başkanı’nın da bulunduğu 16 kişi ihalelere fesat karıştırdıkları ve yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla tutuklandılar.
“-Devletimiz, özürlü öğrencilerin eğitimi için okul müdürlüklerine, öğrenci başına ayda 406 YTL ödemektedir. 27 bin 500 engelli öğrencinin eğitim gördüğü 238 Özel Öğretim ve Rehabilitasyon Merkezi bulunan İstanbul’da kaydı silinenler için bile devletten para alındığı ve sahte fatura düzenlendiği ortaya çıktı.”
-Ender kentlerimizden verimli ve üretken Adana’mızı anlatan bir yazar, tam sayfayı dolduran yazısının hiçbir bölümüyle alakası olmadığı halde, yazı başlığını “Yılmaz Güney gelse bu Adana’yı tanımazdı!” diyecek sapık solculuğunu tatmin etmeye çalışmış.
“Türk Silahlı Kuvvetlerimize karşı sürdürülen ölçüsüz ve planlı saldırı paşaları öfkelendirdi” başlıklı haberde üç paşamızın tepkilerini okudum. Emekli paşalarımız “alçakça, haince ve alakasızca” niteledikleri bu saldırıların ardındaki siyasi desteğe dikkat çektiler ve bu saldırıların özelde Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, genelde ise vatansever milliyetçi kişilere yöneltildiğini açıkça ifade ettiler.
“-Vakit gazetesi, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün soy kütüğünü araştırmış. İstiklal Mahkemesi’nin Başkanı Ali Çetinkaya’nın torunu olduğunu öğrenince de sürmanşetten yazısını şu başlıklarla süslemiş: ” Dedesi Kel Ali “-” Cellât Ali’nin torunu...
Sayın okurlarım bu ifadeleri düşmana ilk kurşunu atan milli kahramanımıza laik görenlere, bizim de söyleyeceğimiz vardır. Küresel kapitalizmin oyuncağı haline gelenlere, Türk milliyetçiliğinin de vereceği dersler olacaktır. Ali Çetinkaya, “kel-kör ve cellât” değil, milli kahramanımız ve Cumhuriyetimizin kuruluşunda emeği geçen önderlerimizdendir. 1898 yılında yirmi yaşındayken İstanbul Harbiyesi’ni bitirmiş, yüzbaşı iken Makedonya ve Arnavutluk’ta Balkan çeteleri ile savaşmıştır. Trablusgarp, Balkan ve 1. Dünya savaşlarında Mustafa Kemal’in yanında görev yapmıştır. 3 bin kişilik kuvvetiyle 12 bin kişilik İngiliz ordusunu mağlup ettiği için yarbaylığa yükselmiştir. Ayvalık’taki 172’nci Piyade Alay Komutanlığı’na atanmış ve Yunan çıkarmasına 29 Mayıs 1919’da ilk kurşunu atan komutan olmuştur. Kurtuluş Savaşı’ndaki üstün başarısından dolayı özel kanunla albaylığa terfi etmiştir. 1923’te Afyon Milletvekili seçilmiş, İstiklal Mahkememizin ilk kurucusu ve başkanı olmuştur. 12 yıl süreyle T.C.mizin Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı görevinde bulunmuş ve Atatürk tarafından “Çetinkaya” soyadı verilmiştir. 1949 yılında uçmağa varmıştır.
Anayasa Mahkememizin Başkanvekili Osman Paksüt kardeşimiz dedesinden, Türk Milleti de Albay Ali Çetinkaya’sı ile ne kadar övünse azdır.
Tanrı Türk’ü Korusun. 

Yazarın Diğer Yazıları