Darbe sebebi; Kıbrıs

“ERGENEKON kapsamında”  KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı sevgili Rauf Denktaş’ı da ve onunla birlikte, danışmanı değerli Prof. Mümtaz Soysal hocayı da, “içeri” alırlarsa, hiç şaşırmayın!
Radikal gazetesinde Erdal Güven: Eski defterleri karıştırarak, bunun da gerekçesini hazırlamış! 14 Şubat 2004’te, New York’ta, Birleşmiş Milletler’de, sonu “Annan Planı-Referandum” fiyaskosuyla neticelenen müzakereler esnasında, Rauf Denktaş’ın ve Soysal’ın “askeri müdahale” beklediklerini yazıyor ve konuyu Emekli Oramiral Örnek’in anılarındaki “bilgilere”  bağlıyor!
Bir defa, açıklamak gerek: Komutanların Türkiye’nin stratejik çıkarlarına ve de onuruna -TBMM de bu konuda alınan kararlara ters düşen ve de, sonra yanlış olduğu anlaşılan bir karara, AKP iktidarının boyun eğmesinden rahatsız olması doğaldı! Bu gerçekten bir “darbeye” yol açar mıydı? Ama hepimiz, o zaman Denktaş’ın direndiği bir “çözüme”  TSK’nın, bir şekilde karşı çıkmasını ummuştuk ve o zamanki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün pasif kalmasını eleştirmiştik!
 “Annan-Referandum” fiyaskosu, aslında demokratik teamüller içinde, AKP iktidarının daha o zaman “devrilmesini” gerektirirdi... Zaten hep öyle olmadı mı: “darbelere” - “müdahalelere” iktidarların hataları sebep olmadı mı? Bugün de, anavatandaki basiretsizliğin-dirayetsizliğin paraleli, Kıbrıs’ta yaşanmakta! KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın “işbirlikçi dirayeti” sayesinde, Hristofias’la anlaşması sonucu,  olası çözüm, neticede KKTC’yi çözecek, hatta Annan’ın planından da fazla!
Talat’la Hristofias arasında “Kapsamlı Müzakereler” 1 Eylül’de başlayacakmış: Denktaş endişede. “Hapishanede yattığım günlerde bile bu kadar tedirgin olmadım... Bir çıkmaza teslimiyete gidiyoruz” diyor!   
 Olayın ayrıntılarına girmeyeceğim, ama özetle Hristofias- Papadopulos-Klerides’in yerinde aynen duruyor.  Rumların iradeleri, amaçları ve siyasetleri hiç değişmedi! Fakat Talat kesinlikle selefi Denktaş’ın çizgisinde, direncinde değil! AB ve ABD biraz daha itse bağımsızlık planlarını çözecek! Ve 1974’te sözde Türk-Rum ortak Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönülecek’O zamanlar “aynı düzeyde egemenlik paylaşımı masalına razı olacak!” Ondan sonra neler oldu malum!
Hristofias yeni çözümün “anavatanların müdahalesine son vereceğini söyledi. Anlamı; TSK da Kıbrıs’tan çekilecek!  Gerçi Talat şimdilik bu sözlere, postal hâlâ pahalı olduğu için, açıkça arka çıkamıyor... Hristofias’ın bunu KKTC ile Türkiye’nin arasını açmak için söylediğini iddia ediyor! Ancak Talat’ın da TSK’nın varlığından hiç hoşnut olmadığı malum.”
Evet, Rum tarafı hep aynı yerde: KIBRIS’ı kendi başına, tamamıyla almakta kararlı... AB, ABD ve İngiltere de buna destek veriyor. Talat çözülmekte!
Kıbrıs’a giden karma bir gazeteci-eski diplomat heyetine Rumlar sormuşlar; “Siz Kıbrıs’ı bırakın asıl Türkiye’de neler oluyor” ...Yani demek isterler ki, Türkiye bu durumdayken... Ve. “Kıbrıs” ın darbe sebebi olması ihtimali ortaya atılmışken “ ve dolayısıyla, şu sırada, askerlerin muhalefeti söz konusu olamayacağı için işimiz kolaylaşır”.- asker korkusu olmadığı için Talat teslim olur!’
Kısacası Ergenekon kapsamında Türkiye’nin hayati çıkarları da TSK ile birlikte, yok edilmek üzere... Bunu AB, ABD ve diğer “çevreler” muhakkak, Güneydoğu ve Ermeni meselesinde de düşünüyorlardı!
Başsavcının Ergenekon iddianamesi 2500 küsur sayfa imiş! 500’den fazla kişinin yargılandığı Yassıada Mahkemeleri’nde kaç davanın iddianamesi, bunun çeyreği kadar bile değildi... Hem o zaman bilgisayar da yoktu. Şimdi en güçlü bilgisayar bile, bu “davanın” içinden çıkamaz. Yargılanmanın nasıl yapılacağını da merak ediyorum! Toplum olarak ruh sağlığımız tehlikede.
Bu durumda acaba davanın sonuçlanması önemli değil, maksat kapatma davası esnasında, gözdağı mı verilmek isteniyor,  diye düşünüyorum!
İddialar boş çıkınca, acaba yüzden fazla tutuklunun, hayatlarından bir yılının ve çektiklerinin ceremesini kim, nasıl ödeyecek? Mahkemenin, “suç delilleri” Ümraniye el bombalarının imha edilmesi ve -sanıkların toplanması kararına da ne demeli!
Yani “sanıkların idamına-sonra da tanıkların dinlenmelerine” gibisinden kara mizah bir karar.
Nazlı Ilıcak sonra da,  TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, operasyonlara “bağırsak boşaltması” demişler... O “boşalanlar” sonra kimlerin başlarından aşağıya boşalacak? Bekleyelim göreceğiz!”

Yazarın Diğer Yazıları