Hükümet sözcüsü

ULUÇ KONSOLOSLUĞa YAPILAN SALDIRIYI ERGENEKON’A BAĞLAYAN SABAH’I TOPA TUTTU:
Hükümet sözcüsü

 “Bakalım bu olayı Ergenekon’a en evvel kim bağlayacak” diye düşünüyordum.  İnanın aklımda sadece Nöbetçi Komplo Teorisyenleri vardı.. Ama onlardan biri değil, biz yaptık.. Yani Sabah!..
Bizim şu dönemde her günkünden çok daha fazla özenli, çok daha titiz, çok daha dikkatli olmamız gerekir ki, okur Sabah’a inancını yitirmesin. Sabah bu ülkenin yıllardır başa güreşen gazetesi. İkiden biri.. Üçüncü yok. Bu kimlik, bir gazetecilik süreci içinde kazanıldı. Sabah bu ülkenin en okunan iki gazetesinden biri olma ve sürdürme başarısını, tarafsızlığıyla kazandı. Hükümet sözcüsü olarak değil.
Dünya üzerinde hükümet sözcüsü olup da başa güreşen gazete, sadece basın özgürlüğünün olmadığı faşist ve komünist rejimlerde olur. Çünkü satılmaz dağıtılır. Özgür dünyada böyle gazeteler nal toplar.
 Sabah hakkında şüpheye düşen okurun ölçütü de haberler oluyor.. Verilen ve verilmeyen haberler..
Şimdi Sabah’ı her sabah hazırlayanlar, bu çok kritik geçiş döneminde, gazeteye damga vuracak şeyin “Haber” olduğunu bilmiyorlar mı peki?..
O zaman neden özen göstermiyor, tam tersi kör parmağım gözüne, yangına körükle gidiyorlar..
 “Ergenekon’un finansörü”  dedikleri kişinin 13 ay hapiste kalıp, suçunu öğrenmeden, mahkemeye çıkarılmadan, yargıcını görmeden kanserden ölmesini ve parasızlıktan cenazesini devletin kaldırmasını görmezden gelmek, haber değerinde bulmamak, hele de  “Demokrat, İnsan Hakları Savunucusu” kimliği konusunda mangalda kül bırakmayan Sabah’a yakışır mı?.  Önüne gelene  “Faşist”  diye küfreden Aslan demokrat köşe yazarlarımızın bir teki bu korkunç  “İnsanlık Suçu” nu “Nedense” ele almazken..
Şimdi dünkü manşet..
Ergenekon Kokusu!..
Yani daha iddianamesi hazır olmayan, davası açılmayan, soruşturması devam eden davayı biz Sabah olarak sonuçlandırmış ve mahkûm etmişiz bile, henüz neyle suçlandırıldıkları kendilerince dahi bilinmeyen insanları..
Bu nasıl  “Demokrat”  gazeteciliktir, insan haklarının, hukukun neresine sığar? Habere bakar mısınız? Yalnız alt başlıkta bir kaynak işareti var.. “Adalet Bakanlığı’nda Ergenekon’u yakından bilen üst düzey yetkili..”
Haberin içinde bu yetkilinin varlığı, Ergenekon’u niçin iyi bildiği, haberde imzası olan Abdurrahman Şimşek’e bu bilgileri nasıl ilettiği konusunda tek kelime yok. Sevgili Yavuz Baydar, âkil adamımız bunu da açıklasın bakalım.. 
Şimdi sorum Ergun Babahan’a. Bu uzmanın kimliği hakkında bana bilgi verir misin? Hatta bu uzmanın Şimşek’le buluşup ona anlattıklarını, bana da nakletmesini sağlayabilir misin? O zaman bir  “Sızdırma ve yazdırma” olayına kurban gittiğini düşündüğüm Şimşek’ten ve  senden özür dilerim.
Hıncal Uluç / Sabah

+++++

Özkök’e sarıldılar
AKP yanlısı gazeteler ilginç iddialarla Ergenekon soruşturmasını manşetlerine taşımaya devam ediyor. Sabah, ABD Başkonsolosluğu’na yapılan saldırının arkasında “Ergenekon çetesinin” olduğunu savunurken yandaş basının hemen hepsi dün Özkök’ün, Eruygur’un gizlice çekilmiş darbe planlarını içeren kaseti izletip hesap sorduğu ve darbeyi engellediği yönünde haberlere yer verdi.

Taraf “MİT’te Ergenekon’un örgüt şeması var” manşeti ile, 2003’te araştırılması talebi ve çok gizli kaydıyla Başbakanlık’a giden  “devlet içindeki Ergenekon çetesi” şemasında biri parti genel başkanı olmak üzere politikacılar, gazeteciler ve işadamları olduğunu iddia etti. Emekli de olsa iki orgeneralin gözaltına alınıp tutuklanmasında Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın  “Bana dokunsa bile üstüne gidin” talimatının rolü olduğu öne sürüldü. Yasemin Çongar da yazısında  “Nükleer, kimyasal, biyolojik silah geliştirme planları yapmış bir çete çıkarsa karşımıza çok şaşırmayacağım”  dedi.

Sabah, polislere yönelik terörist saldırıyı kastederek  “Ergenekon kokuyor” manşetini attı. Haber-yorumda Ergenekon’un yıllarca PKK ve İslamcıları taşeron olarak kullandığı, Ümraniye bombalarının serisinin de Hizbullah’tan çıktığı öne sürülerek  “Eylemin amacı Ergenekon soruşturmasında gündemi değiştirmek ve konuyu saptırmak gibi görünüyor”  denildi.

 “Bombayı veren Ergenekoncu” manşeti ile çıkan Yeni Şafak, Danıştay suikastı sanığı ve Cumhuriyet’e bomba atanlardan Osman Yıldırım’ın bombaları veren şahsı Ergenekon tutuklularının fotoğrafından teşhis ettiğini ileri sürdü. Fehmi Koru da ulusalcılıkla darbeciliği aynı kefeye koyarak “Bütün darbelerde ABD parmağı olduğuna göre, Amerika da bu tablonun fazla uzağında değildir zaten”  dedi.

Bugün “Darbe kaseti hangi paşada?” manşeti ile dönemin Genelkurmay Başkanı Özkök’ün Eruygur’u çağırtıp “Bunlar nedir paşam?” diye toplantılarını izlettiğini, şimdi herkesin o kasetin peşinde olduğunu iddia etti.

Star “Darbe toplantılarını görüntülü izlettirmiş” başlıklı haberinde Özkök’ün darbe toplantılarını Eruygur’a izlettirip darbe ekibini dağıttığı iddialarına yer verdi.

Anadolu’da Vakit gazetesi ise “Kartelden aynı taktik” manşetli haberinde İstinye’deki polis
kulübesine yapılan saldırıyı kartel gazetelerinin dinci örgütlerin üzerine yıkmaya çalışarak  “Ergenekon terör örgütünü aklamaya” çabaladığını savundu.  
Cumhuriyet


+++++

Kasaptaki etler
Hilmi Özkök, Köşk’ten çıkıp  “Kasaptaki ete soğan doğramam”  deyince,  “eyvah”  dedim,  “Cumhurbaşkanı galiba köfte yoğurmak için çağırdı paşayı...”  Manisalıdır çünkü paşa. Köftenin kralını yaparlar orda.
Ben tam  “odun köftesi”nin tarifini yazıp, içine neden soğan doğranmayacağını anlatmaya hazırlanıyordum ki, vaziyet anlaşıldı...  Meğer, paşanın büyüklerinden öğrendiği bir lafmış bu.
 “Dereyi görmeden paçaları sıvamam”  tamam...  “Doğmamış çocuğa don biçmem” de var... “Fol yok, yumurta yok”u biliyoruz...
Ama öbürü “kozmik özdeyiş”  herhalde...
Sadece esrarengiz paşamız biliyor!
Şaka bir yana, sanırım anlamı şu...
- Darbe girişimi var mı?
- Kasaptaki ete soğan doğramam.
- Savcı’ya da gidecek misiniz?
- Sağılmamış süte şeker koymam.
- İfade verecek misiniz?
- Denizdeki balığa limon sıkmam.
- Ama komutan sizdiniz...
- Bir bakış açısına göre bendim de diyebilirim, bir bakış açısına göre ben değildim de diyebilirim, prensip olarak marketteki sucuğa yumurta kırmam. Ne Ergenekon’muş be birader...
Yılmaz Özdil / Hürriyet


+++++

Adli sicil
belgeli terörist
İktidarın medyadaki amiral gemisi Sabah dün,  “Saldırı Ergenekon kokuyor” manşetiyle çıktı...
Bu arkadaşlar bir kere akıllarını “Ergenekon” la bozmuşlar ya, başlarına taş düşse ondan bilecekler!
Peki neden El Kaideci değil de Ergenekoncuymuş katiller biliyor musunuz?
Çünkü El Kaide,  “sicili temiz”  katilleri seçermiş... Bu katillerin ise hırsızlıktan sabıkası varmış ve olsa olsa Ergenekoncu olabilirlermiş!
Duyan da dünyayı sarsan bu cinayet şebekesinin militan seçerken savcılıktan temiz raporu istediğini sanır!
Mustafa Mutlu / Vatan

+++++

ERGENEKON İŞİ

Önlem hani?

AKP medyasında dün İstanbul’daki saldırının “Ergenekon Çetesi’nin işi”  olduğuna ilişkin ortak haberler vardı.
Eğer doğruysa, Emniyet’in ve istihbarat birimlerinin ihmalleri daha da büyüyor demektir.
 “7 Temmuz’da kıyamet kopacaktı” haberlerini bu gazetelere sızdıranlar da aynı makamlar.
Bu tür saldırılar beklendiğine göre, böylesine hassas bir bölgede yeterli önlem almamış olanların da bunun hesabını vermeleri gerek.
Mehmet Y.Yılmaz / Hürriyet

+++++

Çok sevdiyse hep orada kalsa ya...

Bağdat diyarı...

Tayyip Erdoğan Bağdat ziyaretinde o ünlü sözü dile getirmiş:
 “Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz.”
5 yıldır kütüphaneleri, müzeleri yağmalandı; her yanı bombalandı, halkı yok edildi. İktidar, Bağdat’ı yok eden Amerikalı katillerin yanında yer aldı. Şimdi Bağdat’ta yıkıntılar arasında “Bağdat gibi diyar olmaz” diye şiir okumak komik değil mi?
Melih Aşık / Milliyet

+++++

Ergenekon’da ikinci perde

Gözaltılar, tutuklamalar, ölüme tahliyeler, dinlemeler ve hedef göstermelerle önce korkuttular, şimdi de “mandacı” yeni oluşumlarına zemin hazırlıyorlar

Oray Eğin önceki gün Akşam’da ülkenin ’Paranoya Cumhuriyeti’ne dönüştüğünü yazmıştı. Eğin’e göre  Ergenekon’la hedeflenen psikolojik savaşı başarıya ulaşmıştı. ’Yalıkavak’taki bir balıkçının ’Ne olur ne olmaz’diyerek duvardaki Atatürk resmini indirmesi’  nereye gelindiğini anlatıyordu.
 Radikal’den Erkan Goloğlu  “bu sezon Ulusalcılar takım çıkarabilecek mi”  başlıklı bir yazı kaleme aldı. “Ulusalcılık” zemininde mutubakat sağlayabilmiş kitlelerin bu operasyonla dört bir yana savrulduğu iddia etti. “Görünen köy” de korkuya yenik düşenlerin “milliyetçilik”ten uzaklaşabileceği, duyarlılıklarını törpülemeye çalışabileceği ihtimali güçlü.
Goloğlu’nun satırları şöyle:  “ Ulusalcı taraftarlar ne yapacaklarını bilemez halde. Bu yıl ellerinde patlayacak olan kombine biletleri erken satın almanın pişmanlığı içindeler. Taraftar grubunu tanıyan kaynaklar, bir panik havasından söz etmekte...”
Bu korku, panik, kaos atmosferini değerlendirenler Ergenekon’un ikinci perdesini araladı.  “Sonunda ne olacak” sorusunun cevabı belki de Ahmet Altan’ın “yeni cephe oluşturma” çağrısında saklı: “ Ergenekon çetesinin galip gelmesi, böyle bir darbenin gerçekleşmesi bu ülkedeki solcuların, Kürtlerin, dindarların, liberallerin ağır acılar çekmesi demek...  Ümit verici olan, üç kesimden ”birleşmeliyiz“ diyen mektupların çoğunlukta olması. Bu ülke yeni bir anlayışı doğuracak. Kürtlüğün, dindarlığın, solculuğun yeni sentezini, dünyaya örnek olacak biçimde bu ülke yaratacak.”
Ergenekon zanlılarının veya hedef gösterilen isimlerin toplumda hangi değerlerin temsilcisi sayıldığı, Sabah’ın önceki günkü haberinde İstinye saldırganlarıyla ilgili nasıl bir kimlik saptaması yapıldığı gözden geçirildiğinde devletin kurumlarının, düşünce sistemlerinin içinin boşaltıldığı, bilgi kirliliğinden  gözün gözü görmediği ortamda Türklüğü hiçbir şekilde anmayan, AB ve ABD mandasına karşı duruş geliştirememiş, teslim ve tavize hazır bir “Kürtçü-dinci-liberal” birlikteliğinin tuğlalarının dizildiği ortada. Ergenekon’un birinci perdesinde sahnelenen korku senaryosunun sonuna yaklaşılırken, şimdi sahne senaryosunu ikinci Cumhuriyetçilerin yazdığı son perdeye hazırlanıyor.

+++++

MİNİ YORUM

AB iyi ki varmış

Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Üyesi Cem Özdemir,  “Komutanlar şükretsin ki AB var. Eğer idam kalkmış olmasaydı idamla yargılanacaklardı”  buyurmuş...
Cem Bey, olur ya bir gün yolu Türkiye’ye düşerse, ABD Konsolosluğuna yapılan saldırıda hayatını kaybeden şehit polislerin ailelerini de Avrupa ve getirdiği kurallar konusunda aydınlatabilir mi? Mesela  “iyi ki Cenevre sözleşmesi var, insanlığı öldürdü de, Coni’lerin hiçbiri kendilerini koruyan evlatlarınıza yardım elini uzatmadı”  diyebilir mi?

ST

Yazarın Diğer Yazıları