Medya rezaletleri

“France Soir” gazetesi yazarlarından Pierre Lazaref’in yazdığı, Türkçe de yayımlanan bir kitap vardı: “Fransa’da Basın Rezaletleri” ’85 Konusu 2. Dünya Savaşı’nda Fransa’nın, içinden   çökmesine sebep olan, bir kısım basının ve yazarların “rezaletleri” !  Şimdi de, “Türkiye’de Medya Rezaletleri” diye bir kitap yazılmalı. Ancak, “Kimlerin, hangi gazetelerin, dergilerin ve TV kanallarının bağlantıları, nerelerden beslendikleri ve kamuoyunu ne kadar aldattıkları, bir tek kitaba da sığmaz! Bu rezaletler, ” Ergenekon “ dolayısıyla, artık ayyuka çıktı’85 ” Soruşturmalardan “, kanunlara, adalete, hukuka ve ahlaka aykırı olarak haber sızdırmaları, her gün yayımlanmaları, bilgi kirletilmesi o kadar kesif ki, bu rezaletlerin kokularını, Avrupa’nın bütün ” lavantaları “ bile temizleyemez! 


Sabah örneği
En son rezalet örneği Sabah gazetesinin önceki günkü manşeti:  ABD Başkonsolosluğu saldırısı hakkında, ” Ergenekon kokusu “! Ben aynı günkü yazımda -” Ergenekon yapmıştır “ diyeceklerin çıkması ihtimali karşısında, ” artık bu kadarı olamaz “ sonucuna varmıştım! Ama bu kadar rezilcesi de oldu, SABAH’ın Yazıişleri Müdürü Babahan da, bu rezilliğe imzasını attı! Bu rezalete, SABAH yazarı Hıncal Uluç da isyan ediyor: O da, olayı anında canlı yayınları izlerken. Benim gibi, ” Bakalım bu olayı Ergenekon’a en evvel kim bağlayacak “ diye düşünüyormuş... ” İnanın aklımda sadece Nöbetçi Komplo Teorisyenleri vardı “ diyor, ” Ama onlardan biri değil, biz yaptık. Yani Sabah! “. Ve Hıncal soruyor: ” Şimdi Sabah’ı her sabah hazırlayanlar, neden özen göstermiyor, tam tersi kör parmağım gözüne, yangına körükle gidiyorlar? Ergenekon’un finansörü dedikleri kişinin 13 ay hapiste kalıp suçunu öğrenemeden, mahkemeye çıkarılmadan, yargıcını göremeden kanserden ölmesini ve parasızlıktan cenazesini devletin kaldırmasını görmezden gelmek, haber değerinde bulmamak, hele de demokrat, insan hakları savunucusu kimliği konusunda mangalda kül bırakmayan Sabah’a yakışır mı? Önüne gelene “faşist” diye küfreden aslan demokrat köşe yazarlarımızın bir teki bu korkunç insanlık suçunu nedense ele almazken, şimdi dünkü manşet! Ergenekon kokusu!
Hıncal’ın bu zehir gibi sözlerine karşı, Babahan’ın savunması; demagojik, cart curtları, “Okmeydanı’nda buhurdan gibi” kalıyor.
Holdinglerin medya gruplarının, olası hükümet baskısı ve korkusu yüzünden “ne şiş yansın ne kebap” tavırları ve bu tekel, “medya rezaletlerinin” bir başka boyutu! 
Eğer, ben de “bilgi kirlenmesine” katılsam ve komplo teorileri icat etseydim, Özden Paşa Günlüğü’nün, daha önce, daha Ergenekon adı yokken, Nokta dergisine kimler tarafından nasıl sızdırıldığı hususunda şüpheler ortaya atardım! Savcı Ergenekon davasında “zımni” delil, “karine” teşkil edebilecek bu günlüğün sahibini acaba neden sorguya çekmedi? Ve şimdiki manşetlerde dendiği gibi, “şok bir şüphe” ; Acaba bu günlükleri, Amiral Özden’in oğulları, patronlarına hoş görünmek ve hizmet etmek için mi, Nokta dergisine sızdırdılar? Nokta dergisi kimin sponsorluğunda yayımlanıyordu? Alper Gümüş kim? Şimdi, malum, ordu düşmanı fesat ve tezvirat Taraf’ın ateşli köşe yazarı! Ve Taraf’ın altında, arkasında, kimler var? Eğer biz de McCarthy’cilik yapacaksak ve insanları ilişkilerinden, hatta tesadüfen birlikte çekilmiş fotoğrafları yüzünden suçlayacaksak, “malzeme” çok!
 “İddianame” 13 ay sonra, inşallah, nihayet bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin tarafından açıklanacak! Engin daha önce tutuklamalardan haberdar edilmediğini söylemişti, şimdi de “iddianamenin” içeriğiyle ilgisi olmadığını görevi gereği açıklayacağını ima ediyor!
 Bakacağız, eğer görebilirsek, anlayabilirsek, Zekeriya Öz’ün, 2500 sayfalık, bina boyu klasörlerinde, neler var! Ben, bu safhada, gerçeklerin ama hiçbir şüpheye meydan bırakmadan ve evrensel hukuk karinesine “herkesin suçları sabit olana kadar” mahkûm edilmeyeceklerine göre, artık  “her şeyin” ama “her şeyin”, açıklanmasından yanayım!  Ancak korkarım ki açıklama- “açıklayamama”, ülkeyi ve kafaları büsbütün karıştıracak! İnşallah yanılıyorumdur!
Fakat merak ettiğim bir şey var: Bunca insanı tutuklatan ve kanunlara rağmen, bir yıl “gözaltında” tutan, Sayın Savcı Öz, acaba “bilgilerin sızdırılması” na neden mani olmadı?

Yazarın Diğer Yazıları