İyi uykular Atam!..

Temelini attığın tesisler küresel efendilerin, sermayenin yüzde 72’si, bankacılık sektörünün yüzde 51’i yabancıların eline geçmedi! “Ekonomimizi IMF’ye”, “dış siyasetimizi AB ve ABD’ye” endekslemedik! Askerlerimizin başına çuval geçirilmedi!..

Atam, biz sana sonuna kadar layık olduk, sonuna kadar eserine sahip çıktık...
Nasıl mı?
Arz edeyim
Kurduğun cumhuriyet, ekonomik anlamda tam bağımsız! Temelini attığın tesisler  “küresel sermayenin”  eline geçmedi!
Ne iç, ne de dış borcumuz yok!
Kişi başına düşen gelirimiz, dünya standartlarının bile üstünde!
Ve en önemlisi: Ekonomik dinamiklerin, bağımsızlığımızı garanti altına aldığı bir ortamda tesis ettiğin cumhuriyet değerleri tam bir koruma altında!
Sermaye piyasamızın yüzde 72’si yabancıların elinde değil!
Bankacılık sektörünün yüzde 51’i yabancı kontrolünde hiç değil!
 “Düşük kurun” nedenleri ile sonuçlarını ayırt edebilecek  “finansal entelektüel” birikimimiz var!
Siyasetçi,  “finansal entelektüel”  zümre eksikliğinden faydalanarak “sıcak paranın yarattığı”  kısa süreli  “cenneti” siyasi rantını maksimize etmek için kullanmıyor!
 “Ekonomimizi IMF’ye”, “dış siyasetimizi Avrupa Birliği ve Amerika’ya” endekslemedik!
IMF ile milletimizin menfaatlerini korumak adına pazarlık etmesi gereken bakanımız, aynı zamanda İngiliz vatandaşı değil!
Üretim reflekslerimiz kaybolmadı! Sıcak paranın bastığı kur ile “üreten dinamikler”  kesinlikle “ithalatçı” olma yoluna girmiş değil. Üretiyoruz!
Dış politikada alınması gereken kararlar, güvenlikte atılması gereken adımlar, devletin en yetkili makamlarında aman “piyasa bozulmasın” diye geciktirilmiyor. Piyasa devleti olmadık!
Vatandaşların yabancı bankalara borcu 50 milyar doları aşmadı!
İç ve dış borç son 5 yılda dolar bazında, Cumhuriyet tarihinden fazla artmadı!
Bir yıllık bütçemizde faiz gideri “eğitim ve sağlık” harcamalarımızın “10 katı” değil!
Sıcak para, ülkenin  “ekonomik reflekslerini”  çürütmüyor!
 “Avrupa Birliği ne der?” kaygısı ile Hava Kuvvetlerimiz’i “terörist unsurlara karşı kullanamıyor” değiliz!
Deniz Kuvvetlerimiz’e ait bir muhrip “müttefik bir ülke tarafından”  vurulmadı! İçinde onlarca seçme subayımızı taşıyan uçağımız  “ilk uçuşunda”  düşmedi! Ve en önemlisi askerlerimizin başına çuval geçirilmedi!
15 askerimizin şehit olduğu gün en yetkili ağızlarımız “Sayın Başkan ile 1 ay sonra görüşeceğim, gerekeni yapacağız”  açıklaması yapmadı!
Askerlerimizin “şehit olduğu” dakikalarda  “el konduğu için devlet kontrolünde olan”  televizyon kanalımızda  “dansöz oynatılmadı!”
Vatandaşlarımızın bir bölümü  “seve seve ölüme”  giderken, bir bölümü  “malı götürme”  sevdasına düşerek  “hangi toprakta yaşadığını bile umursamadan”  kendilerine doları “efendi” edinmediler!
Askeri personelimizin “maaş bilgileri”  olan bankanın tamamını askerlerimizi şehit eden “mayını üretenlere” kredi desteği veren  “yabancı bankalara” satmadık!
Merak etme ATAM! Biz bunların hiçbirini yapmadık! Sana ve silah arkadaşlarına  “sadık kaldık”  ve en önemlisi kurduğun cumhuriyetin özünden  “asla ayrılmadık!”
Sen rahat uyu, zira biz burada daha rahat “uyuyoruz”...
Hepimize  “iyi uykular”...
* Yiğit Bulut / Vatan

+++++


Kışkırtılmamış Ermeniler
Melih Aşık Şam Üniversitesi’nden Doç. Mehmet Yuva ile Suriye’de yaşayan Ermenileri konuşmuş. “Büyük bölümü 1915’te tehcirle gönderilenlerin çocukları geri kalanı da, 1938’de Hatay anavatana katılırken göç etmiş ailelerden oluşan Suriye Ermenileri soykırımdan söz etmezler. Türkiye’ye karşı olumsuz duyguları yoktur... ABD ve Kanada’dan zaman zaman Suriye Ermenilerini Türkiye’ye karşı kışkırtmak için örtülü girişimler olur. Bunlara kapılmazlar” demiş Yuva. Melih Aşık’ın “Ermenilerin sorun ve dertlerine eğilen gazeteci dostlara” tavsiyesi var:
 “Suriye’ye uğrasınlar da kışkırtılmamış Ermenilerin duygu ve düşüncelerini öğrensinler!”

+++++

Leş kargası gibi
Devlet İflas etmiş
Asker düşmanlığı... Besleme gazetecilik... Şu... Bu... bir yana, “Ergenekon” meselesini neden davul zurnayla karşıladıklarını nihayet öğreniyoruz. Etyen Mahçupyan diyor ki,  “darbe arayışı devlet zihniyetinin ideolojik iflasını ima etmekte... Bu arayış söz konusu tükenişin itirafı aslında”.  “İflas” ettiğini iddia ettiği düşünce Milliyetçilik. Çünkü “devlet ideolojisi” nin kaynağı bu. Sevinç naralarının Türkçe  tercümesi: Kahrolsun milliyetçilik, yaşasın BOP haramilerine teslimiyet, manda ve himaye!

 

+++++

Şehitlerimize dil uzatanların Müslümanlığı inandırıcı mı?
Daha ne kadar çirkinleşeceksiniz?
Vakit’in çengeline bu defa şehitler takıldı.
Çengel bulmacasında ABD Başkonsolosluğu önünde şehit düşen üç polisin resmini koyan Vakit, bulmacanın şifre cümlesinde tarihi bir ayıba imza attı:
Gavur için değer miydi?


+++++

MHP sözcülüğü Tanju’ya mı kaldı?
Mahmut Övür Ergenekon konusunda  “MHP’nin ’resmi görüşü’ ile ’tabanın görüşü’ arasında bir yaklaşım farkı” olduğunu tespit etmiş. Övür, bu ’doğru’ tespitini ’yanlış’ tanıklarıyla çürütmüş. Ki bu da zor erişilir bir başarıdır!
Resmi görüşü Alparslan Türkeş ve Devlet Bahçeli’nin siyasi çizgileri, Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ile Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır’ın ifadelerini kullanarak ’şekillendiren’ Övür, ’taban’ ın düşüncesinin ne olduğunu yazarken kimi kaynak göstermiş bilin bakalım?
Tanju Çolak’ı!
Evet evet yanlış okumadınız. Bayağı, bildiğimiz Tanju Çolak. Hani Avrupa Gol Kralı olan. Hani  “Monaco’ya 5, 5, 5”  alkışlarının yapıldığı yılların Galatasaray’lı golcüsü.
MHP İstanbul İl Başkanlığı’nın Suada’da verdiği yemekte, ’ayakları yerden kesildi’ diye midir, nedir anlamadım; ünlü ’fitbolcumuz’,  “Üç beş kişi mi darbe yapacak? Bu işten bir şey çıkmaz.” demiş. Övür’e göre bu sözler  “MHP tabanının ortak bakışını” yansıtıyormuş.
Demek ki neymiş? “Fitbolcular” köklü bir siyasi geçmişin medyatik lokomotifi yapılmak istenirse, gündem olma sevdasıyla kulak tırmalayan eskimiş mankenlerin durumuna düşürülüyorlarmış!

 

+++++

Çankaya İçİn 18 trİlyon harcayanlar Şehİt aİlelerİ İçİn para bulamIyor
Musluk yalama olmuş
İzlemişsinizdir mutlaka... Yine de kısaca özetleyeyim.
Fransa’nın milli günü, Ankara Büyükelçiliği’ndeki görkemli davetle kutlandı. Kalburüstü yüzlerce isim oradaydı. Sınırsız içki ve yemek servisi yapıldı. Çok ilginç bir detay vardı... Büyükelçiliğin kapısına pano yerleştirilmişti.  “Sponsorlar” yazıyordu. Bir tanesi, Manav Salih’ti... Para almadan, kiraz, kayısı, üzüm, karpuz falan vermiş,  “Fransa’nın resmi sponsoru” olmuştu.
*
Fransa, Türkiye’nin en az 10 katı zengin, süper güç... Tanıdıklarını yedirip içirmek için büyükelçiliğe çağırıyor ama, devletin kesesinden yedirip içirmiyor...  “Ben büyük ülkeyim” diye rüzgár yapmıyor, saçıp savurmuyor paraları... Çünkü o paraları Fransız vergi mükellefleri ödüyor. Sokaktan toplanmıyor.
*
O nedenle....
Koskoca Fransa Devleti, meyveyi Manav Salih’ten, kahveyi Kuru Kahveci Mehmet Efendi’den, birayı Efes Pilsen’den aldı, bedava... Şarap denince akla, Fransa gelir... Davetlilere ne ikram edildi biliyor musunuz? Sponsor Kavaklıdere...
*
ABD de böyle yapıyor.
İngiltere de.
*
Bizim elçileri bırakalım, elçilerin patronu, eski Dışişleri Bakanı, yeni Cumhurbaşkanı’na bakalım...
Çankaya Köşkü’ne adım attı, bismillah, bilmemkaç trilyon liralık tadilat yaptı.
Devletin kesesinden.
*
Ve, son not...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, o kadar zengin ki, Amerikan Konsolosluğu’nun önünde şehit düşen polislerimiz için, yardım kampanyası başlattı! Hayırsever vatandaşların, banka hesap numarasına para yatırmaları rica ediliyor.
* Yılmaz Özdil / Hürriyet

 


+++++

Müjde: Meclisi keneler bastı
Güngör Mengi, bugüne kadar hep iki ayaklı kenelerle boğuşan Meclis’in bu vesile ile “Kasımpaşa-Kayseri Kanamalı Ampul Ateşi”nden kurtulabileceğine inanıyor:
Ajansların bültenine müjde sayabileceğim bir haber düştü. “TBMM’yi keneler bastı!” diyordu haberin başlığı.
 “Dokunulmaz vekillerimize ilâhi bir uyarı mı?”  diye düşünürken ısırılanlardan birinin milletvekili, diğerinin meclis çaycısı olduğu haberi geldi.
Aslında kenelerle gelen  “ilkel toplum ölümleri”  karşısındaki kaygısızlıkları nedeniyle yöneticilerimiz daha ağır bedeller ödemeyi hak ediyorlar.
Hazineyi ve belediyeleri iki ayaklı keneler emiyor. O yüzden sekiz bacaklı keneleri durduracak araştırmalar için üç kuruş ayırmak hâlâ mümkün olamamıştır.
Türk halkı, bu hastalık daha Batı’ya dayanıp Almanlar veya İsviçreliler tarafından aşısı bulunana kadar ölmeye devam edecektir.
Bu kadercilik ve tembellik hastalığına bir okurumuzun yazdığı gibi  “Kasımpaşa-Kayseri Kanamalı Ampul Ateşi”  adını koyabiliriz.
Tehlikenin vekillere dayanması şansımız olabilir!
* Güngör Mengi / Vatan


+++++

GÜNÜN SÖZÜ
Demokrat(!)
Taraf gazetesi, röportaj yaptığı gazeteci Ragıp Duran’ın AKP eleştirisini sansürlemiş. Bunların demokratlığı AKP yağcılığıyla sınırlı anlaşılan...  
* A. Nedim


+++++

MİNİ YORUM
Gözleri dönmüş
Vakit, Kıbrıs Türkleri’nin kurtuluşu demek olan  “20 Temmuz Barış Harekâtı’nın Yıldönümü”  haberini  “Rumlaşan neslin müsebbibi Denktaş” diye vermiş.
Haberi iç sayfalara gizlemeleri Kıbrıs Tüklerine karşı duyarlılıklarını zaten ortaya koymuş.  Başlığın altı, silme nefret kusmuğu... Vay efendim harekâtı Erbakan yapmış da neden Ecevit “Kıbrıs Fatihi” olmuş. Vay Efendim Denktaş Ergenekon şüphelisiymiş... Kıbrıs konusuna böyle ‘derin’ eğilen Vakit’te Talat’ın yürütttüğü teslimiyet sürecine dair tek satırın yer almaması ne tuhaf!
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları