Küçük kıyamet-büyük kıyamet

Bu yazıyı okuduğunuzda Anayasa Mahkemesi “kapatma davasını” görüşmeye başlayacağı günü belirlemiş olacak! Ankara’yı “ziyaret” eden ABD eski Ankara Büyükelçisi’nden  almıştık haberi: Nihai karar, ağustos ortasında bir cuma günü! O günden sonra ne olur? Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün dediği gibi; kapatma kararı çıksa da çıkmasa da “kıyamet” kopar! Hangisi “küçük kıyamet”, hangisi “büyük kıyamet” olacak? İşte mesele bu! Herhalde, bugün ülkemiz ve milletimiz, “kıyametler” arasında sıkışmış durumda; “mahşerin atlıları” dörtnala, doludizgin! Bu durum aslında milletimizin, ülkemizin nasıl bölünmüş olduğunu gösteriyor!

Büyük oyun
Bu manzaralara bakan yabancılar-düşmanlarımız sevinçle, ellerini ovuşturuyorlar: Türkiye’nin bu durumda olmasının, senaryo yazanları, uygulayıcıları onlar! Oyun eski oyun;   “Türkiye’yi çökertmek oyunu! Şimdi de, “oyun” “AB süreci”, ABD’nin BOP/Ilımlı İslam ekseninde devam ediyor!
Türkler Batılılar-Avrupalılar için her zaman “büyük tehlike” olmuşlardır ve özellikle 19. yüzyıldan sonra, bu tehlikeyi bertaraf etmek için türlü “oyunlar” oynanmıştır!  Yabancılar, İngilizler, Fransızlar, Türklerin sadece Anadolu’da değil, Orta Asya’da birleşmelerinden... “Turan’dan” korkmuşlardır. Şimdi de “Avrasya’dan” korkuyorlar. Osmanlı’nın yenilgisinden sonra, 1919 tarihli bir İngiliz istihbarat raporunda ” Türkler şimdi yenik düştüler, ama ya bir gün bütün Türkler birleşirlerse... “korkusu” ifade ediliyordu! Soğuk Harp döneminde NATO Başkomutanı General Alexander Haig, bu korkuyu başka türlü ifade etmiş. Bir konferansta, bir dinleyicinin, “Sovyet tehlikesine karşı, Avrupa’yı kurtarmak için, Orta Asya’daki milyonlarca Türk’ün neden kullanılmadığını” sorması üzerine Haig, “Doğru, ama sonra bizi Türklerden kim kurtaracak” diye cevap vermiş. Düşmanlarımız hâlâ bizden korkuyorlar - ne var ki, Kamran İnan’ın dediği gibi biz kendi ayak seslerimizden korkuyoruz, kendi gücümüzü bilmiyoruz! “Kıyametler”  arasında sıkışmışız, bölünmüşüz!
Bu durumda yabancıların-hasımlarımızın fazla gayret sarfetmelerine ne hacet var! “Meyve” olgunlaşınca, avuçlarının içine düşecek... Ve gene şimdi biz, şu sırada, sözde “Ergenekon” vs. cambazlıklarına bakarken - “ ve Türkiye’yi, özellikle Güneydoğu’da birtakım hayaller ve umutlarla uyuturken, ” malı “ -Türkiye Cumhuriyeti’ni-  götürecekler... Ve bu sırada Türkiye tarih şuurları olmayan çapsız idarecilerin yönetiminde! 
Ergenekon ve kapatma davalarına bu büyük açıdan bakmak gerek.

Ve kıyametler
”Kıyamet “ kopacağı muhakkak da kapatılırsa ne olur, kapatılmazsa ne olur. AKP yandaşları, eğer kapatılırsa bunun en büyük felaket olacağını iddia ediyorlar: Derler ki: ” Kapatma yönünde çıkacak bir karar Türkiye’yi çok ciddi bir sıkıntının içine atar. Demokrasimiz çok ağır bir yara alır ve kapatma kararı demokrasi tarihine maalesef “yargı darbesi” diye kaydedilir. İthamdan yakasını en az çeyrek yüzyıl daha kurtaramaz... AKP’nin kapatılması siyasi bir kaosun doğmasına neden olacaktır. “Ve bir de tehdit:” Halk ilk seçimde Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının mağdur edilmesine çok şiddetli tepki verecektir.
Ya Anayasa Mahkemesi’nin 7 yargıcı da, durumu kurtarmak için, kapatma kararı yerine, parti ve yöneticiler hakkında cezalar kesip kapatma kararı vermezse, ne olur? İşte “büyük kıyamet” o zaman kopar: AKP ve liderleri bu olaydan ders çıkarmazlar, aksine büsbütün şımarırlar, TC’nin yerine, başka bir cumhuriyet kurmak yolunda daha da pervasızca devam ederler! Türkler gene Ergenekon vadisinde sıkışıp kalırlar... O zaman, sarp, demirden dağı delecek “demirci” nerede? Bozkurt ve Asena nerede? Türk milletinin kaderi, bir defa daha hakiki “Ergenekon’da”! 

Yazarın Diğer Yazıları