Bir berber, bir berbere...

Profesyonel berberliğin dünyada yüz yıllık tarihi var! Daha önce insanlar, ya kendileri tıraş olurlar, saçlarını da kendileri veya eşleri kesermiş. Sonra, karşılıklı biribirlerini tıraş ederlermiş!  Önceleri berberlere “Perukâr” denirdi... Peruktan galat! Sonraları Fransızca “Barbier” den alınma  “Berber” denmeye başladı... Berberler eskiden sünnet ve küçük cerrahi müdahaleler de yaparlarmış... Berberliğin alameti, beyaz bir kalın boru üzerine kırmızı bir şerittir! Bunun da sebebi şu; berberler sünnet vb.. yaptıktan sonra kanlı sargı bezlerini  böyle bir boruya sararlarmış. Eskiden berber dükkânları, eczaneler gibi mahalle büyüklerinin sohbet mekânı imiş... Ve berberler genellikle tıraş ederken müşterileriyle sohbet etmeyi, ülke meselelerini konuşmayı severler! Çocukluğumdan beri, hep sevgiyle hatırladığım berberler olmuştur... Çocukluğumda elinde doktor çantası gibi çantasıyla babamı, amcamı tıraş etmek için evimize gelen Hüsnü Bey... Sonra Kolej’de Takvor.. Ve gene Kolej yıllarımda Kolejlilerin devam ettiği Hasan ve bugünlere kadar da Park Oteli’ndeki Nureddin... Hep dert ortaklarımız, dostlarımız! Çocukken her nedense yazları saçlarımızı sıfır numarayla tıraş ettirirlerdi ve çok kızar, o zaman kıvırcık olan saçlarım yerlere dökülünce çok üzülürdüm. Delikanlılık çağlarında, kıvırcık saçlarımı bir jelle yatıştırmaya çalışırdım... Bir defasında bu maddeyi bulamadığım için sabunla yapıştırmayım mı...  Büyükada İskele Meydanı’nda yağmur yağdığında saçlarım köpürünce rezil oldum! Berber deyince aklıma Cici Berber adlı müzikal gelir... 1933’te Muhsin Ertuğrul ve Nâzım Hikmet’in yönettikleri, başrollerinde İ. Galip Arcan, Ferdi Tayfur, Hadi Hün, Necdet Mahfi, Zozo Dalmas, Muammer Karaca, Mahmut Moralı ve Melek Tayfur’un oynadığı nefis bir müzikal!
Ve kadın berberleri
Galiba Cumhuriyet’ten önce Müslüman hanımların berberleri yoktu. Saçlarını kendileri yaparlardı. Sonra “saççılar” oldu. Hanımlar  “Bugün saççıya gideceğim” derlerdi... Sonra kuaförlerle kozmetik salonları oldu!

+++++

KARAGÖZ KOLEKSİYONUMDAN

Çarşamba 24 Haziran 1931

Hükümet, bütçeyi tutturabilmek için masrafları kısmaya karar vermiş. Bunun için her türlü israfın önüne geçmeye çalışmakta. Karagöz de bunu tenkit eder. Karikatürde; bir tarafta bütçe, diğer tarafta onu dengelemeye çalışan memur ve ortada da muvazeneyi sağlayan Karagöz... Altta çerçeveli yazıda da israfın sebebini modaya dayandıran bir yazı...
Bütçe muvazenesi esnasında
Karagöz: Aman memur efendi bir az daha sıkı tutun, hele şu muvazene bulunsun, ondan sonra korkma, seni yerinden hiçbir şey kımıldatamaz!
Moda belası!
Hükümet masrafları kısmak için her türlü israfın önüne geçmeye çalışıyor. Böyle bir zamanda bizim için vazgeçilmesi lazım gelen şeylerden biri de modadır. Şu moda belası yok mu, nice israflara sebep oluyor. Birçok ailelerin masrafını bir misli kabartan modadır. Kazançlarımızın mühim bir kısmı modanın pençesine geçiyor. Pahalılığın sebeplerinden biri de modadır. Eğer modaya riayet etmezsek kendimizin, çoluk çocuğumuzun giyinip kuşanması en aşağı bir misli daha ucuz olurdu. Modaya riayet eden zenginlerdir demeyelim, ipek çorapların köylere kadar girdiğini gördük. Biz fakir bir milletiz, Avrupa’dan gelen modaya bu kadar uymasak ne çıkar sanki! Bizim için ucuzluk, sadelik, temizlik moda olmalıdır. Bu suretle daha az parayla geçinmeye ve daha çok tasarruf yapmaya muvaffak oluruz.

+++++

Berber fıkrası

Kayserili tıraş olacaktı. Berber buyrun deyip döner koltuğu gösterince koltuğu çevirdi, sırtı aynaya gelecek şekilde oturdu. Berber şaşırır ve
- Beyefendi, neden ters oturdunuz? der.
Kayserili, telaşsız:
- Sabah sabah, dedi, Gayserili yüzü görmek istemem de...

+++++

ÖZDEYİŞ

Berberler, ayakkabı boyacıları kuaförler size nasıl zengin olabileceğinizi söylerlerse kendi kendinize, hiç bir şey vermeden birşeyler kazanabileceğiniz hayalinden vazgeçmenizin zamanıdır. Bernard Baruch (Ünlü Amerikan milyarderi-1929)

Ve bizden
bir tekerleme

“Bir berber, bir berbere gel birader beraber bir berber dükkânı açalım...” demiş.

Yazarın Diğer Yazıları