Karar günü, kara gün

Anayasa Mahkemesi, AKP hakkındaki kararını önceki gün açıkladı. Yüksek Mahkemenin 6 üyesi partinin kapatılması yönünde karar verdi, ancak 7 oya ulaşılamadığı için, AKP’yi kapatmadı. 4 üyenin kararıyla, Hazine Yardımının 1/2 oranında kesilmesi karalaştırıldı.
Herkes, şimdi “adalete”  ve Mahkemenin kararına saygıdan söz ediyor. İlke olarak çok doğru ve başka da çaremiz yok, ama bu olayda ben, asıl kapatma lehinde oy veren 6 Yargıca büyük saygı duyuyorum.
Ben bu konuda akademik yorum yapamayacağım, objektif de olamam. Bir  “Atatürk Cumhuriyetçisi ve Milliyetçisi”  olarak, kendimi davada müdahil farz ediyorum ve AKP’nin kapatılması gerektiğine inanıyorum. Karar günü, benim için bir  “kara gün” oldu! 

Karabasan
Eğer bu Parti kapatılmazsa sonunda olacakların ’Kâbus Senaryosu’nun ana hatlarını, dünkü yazımda çizmiştim... Özetle  “AKP kapatılmazsa Erdoğan ve Partisi şımaracak ve aynı yolda davam edecek sonunda TC kapanacak” demiştim; bu sözlerimin arkasında duruyorum.
Hele Erdoğan dün zafer gösterileri yapan yandaşlarına “Yola devam” parolasını verdikten sonra! Eğer  “bu yol” , ona göre  “Laikliğe sahip çıkmaksa”  herkes, artık bunun neye nasıl sahip çıkmak  olduğunu, herhalde gördü...Gördük ki AKP döneminde Türkiye yıllarca gerilere gitmiştir ve  kadroları ve sokak manzaralarıyla, Atatürk’ün Cumhuriyet’inden her gün biraz daha uzaklaşıyor! Gözlerimizin önünde her gün ve her yerde sergilenen bu hakikati tevil etmeye imkân yok!
Anayasa Mahkemesi AKP’ye  “hafif ihtar” cezasını, derse geç kaldığı için vermemiş, sarı kartlık hata yaptığı için, yani  “Laikliğe karşı fiillerin odağı olduğunu”  tespit ettiği için vermiştir... Kimse kimseyi aldatmasın; Baykal’ın dediği gibi, Anayasa Mahkemesinin tespiti de budur. Ama ceza, suça uymamış çok hafif kalmıştır... Hazine yardımının kesilmesi de para kaynakları bol AKP’yi pek ırgalamaz! Atılan taş kurbağayı korkutmaya değmemiştir!
 Eğer DTP, ülkeyi bölmek suçundan yargılanıyor ve kapatılması ne kadar gerekli ise -başka ayrıntıya gerek yok- AKP de milleti bölmek ve  ülkeyi Atatürk yolundan saptırmak suçundan kapatılmalıydı! Siyasi   Partiler aralarında mücadele ederler ve ediyorlar. Aralarındaki fark  ülkeyi, Cumhuriyeti muhafaza etmek yöntemleri ve Anayasa-Atatürk ilkelerini yorumlamak hususunda, TC Partilerinin mücadele alanları -güreş minderleri-  aynı. AKP ise bu minderin, yani TC alanının dışına çıktığı için diskalifiye edilmeli... Başbakan Erdoğan’ın önceki akşam yaptığı konuşmadan ve zafer çığlıklarından anlaşılıyor ki,  “hafif ihtarın” bile anlamını anlamamıştır,  “Biz de yanlışlar yaptık, ders almalıyız” gibi ufacık nedamet ifadesi yok!  “Aynı yolda devam edeceğiz”  diyor! Onun başlıca tasası, ülkede yabancılara satışların aksaması ve AB sürecinin tehlikeye düşmesi! Açıkça, “Yolumuz, Türkiye için, cumhuriyetimizin çağdaşlaşma hedeflerini temsil eden AB’ye tam üyelik yoludur”  diyor... Destekçileri olan Avrupalılara bağlılık ifade ediyor! AB memnun, ABD memnun, bizim liboşlar, liboşeler memnun!
Dünkü yazımda onların bu işin neresinde olduklarını ve bu sözde liberallerin, “Atatürkçülüğü”  bir tarafa bırakın, neden AKP’ye yalakalık ettiklerini sormuştum... Cevabı Baskın Oran, TARAF’ta Neşe Düzel’e vermiş! Oran der ki;
 “Bu anda laik-dinci kavgası sanal bir kavga. Sol önce devletin içindeki katil çetelerle mücadele etmeli. Darbe tehlikesi bittikten sonra devletteki muasır medeniyete aykırı odakların üstüne gidilir.” AKP’nin  “yolu”,  2. Cumhuriyetçiler için,  “yan yol”!
 Erdoğan, tabiatı gereği, -muhakkak- nasıl rövanş alacağını düşünüyordur... Deniz Baykal’ın da, “Ergenekon”  liderlerinden biri olduğu iddiasıyla CHP hakkında da kapatma davası açılırsa, hiç şaşmayın!
Erdoğan “aynı yolda devam edeceğiz”  diyor... Bu yolun hangi yol olduğu, güya sahip çıkacağı  “Laikliğin”  ne mene laiklik olduğu da belli...
Yandaşları bunun Devletin  “dayatılmış”  değil, kişilerin tercihine bağlı  “demokrat, laiklik olduğunu”  söylerler ve dün de bunu televizyonlarda tekrar edip durdular!  

Başka boyutlar
Anayasa Mahkemesi’nin hukukçu olmayan, Sayın Başkanı Haşim Kılıç iftiharla “Ben ret oy verdim” dedi. Açıklamasına hacet yok. Böyle oy vereceği zaten “mâlum” dan da malûm idi.
Ve Kılıç dün kararı açıklarken, siyasilere de mesaj gönderdi;  “Bundan sonra Anayasaya, Parti kapatmayı imkânsızlaştıracak hükümler koyun” diye... Aslında Anayasaya kapatılan Partinin yerine benzerlerinin geçmesini zorlaştıracak hükümler koymalı!
Kararın gerekçeleri, bir an evvel açıklanmalı. Bu kararı kapatma karşıtı raporu yazan Osman Can yazacakmış. Haşim Kılıç’ın, bu eğilimi mâlum zatı niçin seçtiği hakkındaki savunması da pek zayıf kaldı!  “Laiklik konusunu iyi bilirmiş” ! Nasıl ve ne kadar “iyi bildiği”  de mâlum!
Son söz: Bu dava kapanmamıştır ve kolay kapanmayacaktır, kapanmaması lazım... 

NOT: Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’la aramızda soyadı benzerliğinden başka hiç bir akrabalık ve hısımlık bağım yoktur... Gördüğüm lüzum üzerine açıklarım!

Yazarın Diğer Yazıları