Soyağacım ve Sadrazam dedem

Her ailede bir çılgın vardır. Bizim ailenin ” çılgını “ da, ağabeyim Keskin Kılıç’ın kızı Nilgün Kılıç... Jeneologiye yani ailemizin şeceresine takılmış neler ve ne vakıflardan sözde alacaklarımızı, arsalarımızı bulmuş çıkarmış.. Hâlâ da uğraşıyor! Ama benim bilmediğim bir şeyi ortaya çıkardı. Meğer annemin babası Darülfünun Maliye Müderrislerinden Muhiddin Bey’in anasının babası Gürcü/Acara asıllı (Giritli) Mustafa Naili Paşa imiş...
Mustafa Naili Paşa, 1798’de Rumeli’de (Kesriye’de) Polvan köyünde doğmuş.. Babası köy eşrafından İsmail Bey... (Kesriye’nin, Polvan’ın nerede olduğunu bilen varsa lütfen bana bildirsin.)
Dayısı, Sadrazam Yusuf Ziya Paşa! Büyük dedem de 1871’de vefat eden ve Fatih Türbesi haziresine defnolunan Mustafa Naili Paşa... Abdülmecit devrinde bir rivayete göre iki kez  sadrazamlık yapmış... Girit’te valiyken Girit isyanını bastırmış ve ” Giritli “ lakabı da bunun için verilmiş...
Girit’ten başka Mısır’da, Mekke’de önemli ve başarılı görevler yapmış. Büyük nişanlar almış... İbnülemin Mahmut Kemal’in (İnal) (1879-1957) ” Son Sadrazamlar “ kitabında hakkında  ilginç detaylar var... Rahmetli İbnülemin Mahmut Kemal ” terekecilik “ biyografistlik geleneğinin son temsilcisiydi.
Ben kendisini gençliğimde tanıdım... 40’lı yıllarda gece gazeteden çıkıp Beyazıt’taki Çınaraltı Kahvehanesi’ne gitmiştik. Bir masada rahmetli Mahmut Kemal dostlarıyla oturuyordu. Kendimi takdim edince bana, ” Senin bütün sülaleni bilirim. Sizin ailede babandan başka büyük adamlar da var “ demişti. Gençlik işte, pek ehemmiyet vermemiştim...
Mustafa Naili Paşa, yiğit ve sözünü esirgemeyen bir adammış ve Vükela Meclisi’nde olaylar çıkarmış. Mustafa Reşit Paşa’yla ağız dalaşlarına girmiş ve bu yüzden de sadrazamlıktan azledilmiş. Ama sonra gene sadrazam olmuş! Anlaşılıyor ki bazı diğer vüzera-i azam dürüst adammış...

Mevlevi dedem...
Bu dedemi buluncaya kadar soyağacımız hakkında kulaktan dolma bilgilerim vardı.
Hıristiyanlarda kilise vaftiz kayıtlarından, Musevilerde de  sinagog Bar Mitzvah kayıtlarından çabuk bulunuyor. Bizim ailelerimizde soyağacı merakı, Türkiye’de hazır kayıtlar yok.
Ne var ki ana tarafım Mevlevi olduklarından akrabaları ve Profesör Baki Baykara uğraşmışlar mufassal şecere çıkarmışlar. Merak edenler Google’da ” Bizim Aile “ sitesinde bulabilirler. Bu şecerede ” Seyitler “ Peygamber sülalesinden kişiler var. Mustafa Naili var ama sadrazamlık yaptığını bilmiyorduk! Emirgan’da yalısı olduğunu da...
Anamın ana tarafı Özbek. Hülagü saldırıları üzerine Buhara’dan göçmüşler. Önce Halveti olmuşlar, sonra da Mevleviliği seçip İstanbul’da Yenikapı Mevlevihanesi’ni kurmuşlar. Anam, teyzem orada büyümüş... İstiklal Harbi’nde Konya’da Mevlevi Taburu’nu kuran Abdülbaki Çelebi de dedem.
Anamın anası Naciye Hanım, Gürcü/Acara asıllı, Mustafa Naili Paşa’nın torunu olan Mülkiye-i Şahane Maliye Müderrisi Muhiddin Bey’le evlenmiş... Onun kızı anam Hümeyra olmuş.

Baba tarafı 
Babamın anası ise Kafkasya’dan Hendek’e göçen bir Abaza-Çerkez. Babamın kardeş çocuğu, Mustafa Kemal’in Yaveri Muzaffer. Muzaffer’in dört kardeşi var; Salih, Münir, Münevver ve Meliha ...Salih amcam Kurtuluş Savaşı’na jandarma subayı olarak katılmış. İstanbul’un ünlü sert polis müdürlerinden. 1938’de Atatürk’ün cenaze merasiminde, izdiham sırasında atlı polislerin atları gemi azıya alıp iki genç kızı çiğneyince polis müdürlüğünden alınmış ve valilikler yapmış. Son valiliği Sinop’ta. Parantez arasında burada benimle ilgili bir öyküsü var. 1946 seçim mücadelelerinde biz haberleri DP(Demokrat Parti) Genel Merkezi’nden alır Vatan ve Son Posta gazetelerinde okurduk. Bir haber aldık Sinop Valisi Salih Kılıç, Demokratlara baskı yapıyor diye. Gazeteciyiz ya ben de bunu İstanbul’a bildirdim. Son Posta’nın Yazıişleri Müdürü rahmetli Selami İzzet(Sedes) bu habere şu başlığı yakıştırmş: ” Gitti Ali Kılıç, geldi Salih Kılıç “...  Salih amcam beni haberden dolayı mahkemeye vermişti!
Münir amcam ise mabeyne intisap etmiş, Sultan Reşad’ın ve Vahideddin’in ” esvabçıbaşısı “ unvanlı protokol müdürü... Ona Vahideddin’e hizmet etti diye kızardım. Meğer Kurtuluş Savaşı esnasında, saraydan Ankara’ya haberler uçururmuş...
Tevfik Bey’in babası İstanbul’a Rodos’tan göçmüş ve Beşiktaş’ta Kılıç Mahallesi’nde aktar dükkânı işletmiş.. Ecdad-ı Fatihan’dan, Yeşilimamoğlu ailesinden...
Kafkasya tarafından pek gerilere gidemiyoruz!
Evet ailemin kökleri böyle... Bizi ne alakadar eder diyeceksiniz ama; ilginç bir öykü... Aslında her şecere ayrı bir öykü ve tarih kesiti...
Benim ” Sabatayist “ filan olduğumu iddia edenlere, Soner Yalçın’a, Yalçın Küçük’e ithaf olunur...




Yukarıdaki fotoğraflara bakın... Biri ben, diğeri dedem Mustafa Naili Paşa. Yeğenlerim aradaki benzerliği fark etmişler... Benim de başıma fes giydirerek fotoğrafımı çektiler. Hangisi benim, hangimiz Sadrazam Mustafa Naili Paşa? Fazla uğraştırmayayım; sağdaki benim! Diğeri de Paşa! Ne dersiniz bir benzerlik var m?


FIKRA
MIsIrlI ile İsrailli sohbet ederlermiş. Mısırlı övünmüş; “Firavunlar zamanında Mısır’da telefon vardı(!) diye. İsrailli hayretle; “Nereden biliyorsunuz? “ deyince Mısırlı ” Piramitlerde kabloları bulduk” diye cevap vermiş! İsrailli altta kalır mı: ” O bir şey değil bizde yüzlerce yıl önce kablosuz, telsiz telefon vardı!”  demiş. Mısırlı ” Nerden mâlum?” deyince Yahudi; ” Kablolar yoktu!” diye cevap vermiş...


ÖZDEYİŞ

İnsanlar patates gibidir. En iyi tarafları yerin altındadır.
Mark Twain

İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yaşar. Cervantes
Güzel sanatlar, insanın kafasının, kalbinin birlikte çalıştığı şeylerdir. Bacon
İnsan, gülmediği günü, yaşadım diye hayat defterine kaydetmemelidir.
Sokrates

Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez.
Montaigne

Yazarın Diğer Yazıları