Bu çağda bu kafa... YAZIKLAR OLSUN

Milli Gazete yazarı Mevlüt Özcan’ın, “Tesettüre girmeyenler bedenlerini peşkeş çeken anonimlerdir!” diye yazacak kadar gözü döndü...

İslam kültürü derslerimiz vardı üniversitede. İslam sanatının detaylarını çalışmıştık. O motifler, o renkler, taşa, tunca, mermere, deriye, kağıda, suya vurulan mühürler teknik beceri kadar, ruh derinliğini de gerektirirdi.
Dümdüz yazınca çok zoruna gidiyor insanların ama ’İslamın kültürü de kalmamış, medeniyeti de!’ İki grubun arasında, bir oraya, bir buraya çekelenen İslamiyet, bu ‘gerici’ faaliyetlerle her geçen gün biraz daha ’deforme’ oluyor. Şeklen yaşanan bozulma, giderek öze de sirayet ediyor. Bir grup, İslam’ı, ‘dindarların ceplerini boşaltıp, dincilerinkini doldurmaya’ yarayan karlı bir yatırım aracına dönüştürmüş. Diğer grup ise, takdiri Allah’a bırakmadan, her gün fetvalar veriyor, milleti zındık, kafir ilan edip, cehennem azabı biçiyor.  Böyle bir ortamda, Kuran’ı Kerim’i okuyarak Müslüman olmaya niyet eden insanlar, ’operasyon’ kısmında ‘bütün yetkiyi üzerlerine alan’ lar yüzünden “aman benden uzak olsun” deyip kaçıyorlar. Müslüman olan toplum ise, ya bunlara kanıp imanından şüphe ediyor veya büsbütün soğuyor!....
Fırsat bulsalar halifelikle bile tatmin olmayacak, başımıza peygamber kesilecek bu güruhun yaptıkları bir değil, iki değil, üç değil...  Milli Gazete’nin 7 Ağustos’taki aile sayfası, dünkü Hürriyet’e manşet oldu.  “Erkeğin hanımı üzerindeki haklarını” anlatan  yazı ‘manşetlik’ miydi bilemem ama ‘ibretlik’ olduğu muhakkak.
Kadının mahremiyetini, onu sembolize eden bir tavuk (etinden ve yumurtasından faydalanılan hayvan) resmi ile koruyacağına inanan zihniyet, erkeği de ’tepeleme’ fonksiyonu yüzünden mümkün mertebe uzak durmaya özen gösterdiğimiz ’horoz’la temsil etmiş. Öğütler genel olarak ’karı-koca arasındaki maceralar’ üzerinde yoğunlaşmış. Kadının kocası için namusunu koruması, ibadet dahil aldığı nefesin iznini alması, ‘amiri’ne itaat etmesi konusunda yönlendirilmiş ‘kadın denen mahluk!’
’Namus’u insanda bulunması gereken bir erdem, güzel ahlak unsuru değil de, karşısındakine ödenecek borç sayan mantığı kabul etmek mümkün mü?
Madem konu ‘köle-efendi’ güzergahına sapacaktı, horozla-tavuk yerine daha tanımlayıcı bir görsel öğe kullansaydınız keşke. Robinson ile Cuma örneğin...
Elif Çakır gibilerin diline düşmüş, Leman veya Penguen yerine tercih edilir mizah yayınına dönüşmüşken, iyi giderdi öyle karikatürüze figürler.
Not:
Sözcü, Diyanet-Sen’in bir dizi talebinden yola çıkarak bir manşet attı: “İmamın zoruna bak!” Bence Mevlüt Özcan’ı 12’den vuran bir manşet. Tabi analayana. İmamın zoru tam da budur çünkü; bu olmalıdır. Diyanet-Sen’in talepleri irticayı değil, din bezirganlarından bir nebze olsun arınmayı, ibadetin güven ve huzur içinde yapılmasına, dinin küçücük kızların üzerine çöken derme çatma binalar yerine, resmi ve ilmi söylemlerden öğrenilmesine yarar. Ama bu ülkede bunları savunamazsınız. Çünkü bu ülkenin Mevlüt Özcan’ları var!

 

Aile mi? Hayvanlar alemi mi?
Milli Gazete’de Özcan’ın hakaretlerinden birkaç gün önce de, aile sayfasında kadınları köle gibi tarif eden değerlendirme, horozlu, tavuklu resimlerle süslendi.


+++++

Bu adamdan hesap sorun
Özcan’ın “anonim” hakareti çok sayıda kadın milletvekilimizi de kapsıyor. Bakalım bazılarının isimlerini hatırlattığımız ünlü kadın vekillerimizden hangileri “anonim” diye etiketlenmeye karşı çıkacak: Fatoş Gürkan, Fatma Kotan, Fatma Şahin,  Özlem Müftüoğlu , Edibe Sözen, Mesude Nursuna Memecan, Özlem Piltanoğlu Türköne, Ayşe Jale Ağırbaş, Fatma Nur Serter, Prof. Dr. Necla Arat, Nimet Çubukcu, Birgen Keleş, Meral Akşener, Güldal Akşit, Halide İncekara, Şükran Güldal Mumcu, Nükhet Hotar Göksel, Şenol Bal, Canan Arıtman, Ayşe Türkmenoğlu, Öznur Çalık, Gönül Bekin Şahkulubey, Birnur Şahinoğlu, Çağla Aktemur, Dilek Yüksel, Gülşen Orhan...


Gazozuna
ilaç mı kattılar?
Tavuğa dönüştürülmenin dayanılmaz küçültücülüğü karşısında ‘çüşşş’ demek dışında nasıl tepki verilir bilemezken (aslında bilir de burada yazamazken), hayvanlar aleminin mensubu olmaya bile razı ettirecek bir yazı yayımlandı aynı gazetede. İmza sahibi Mevlüt Özcan. Diyor ki: “Görünen o ki tesettürsüzlük evliliğin önünde en büyük engeldir. Çünkü tabiatı bozulmamış her genç eşinin bedeninin kendisine ait olmasını istiyor. Anonim kullanıma tahammül edemiyor. Böyle olunca da evlenmiyor. Kızlarda yanlış bir kanaat var. Derler ki: ” Evlenebilmek için açılıp saçılmak zorundayız. Tesettüre girersek evlenemeyiz. Böylesi bir kafa ile genç kızlar yapmadık kepazelik bırakmazlar. Soyunur dökülürler. Bedenlerini anonim kullanıma peşkeş çekerler.” 
Sen kime anonim diyorsun?
Tesettüre girmeyen bütün kadınlara! Yani bana, yani belki hergün ekmek aldığın marketin kasiyerine, belki otobüste yanına oturduğun hiç tanımadığın bir kadına, Bekir Coşkun’un var olduğunu iddia ettiği ‘getto’lardan birinde yaşamıyorsan, kapı komşuna, kızının veya oğlunun, yada torununun arkadaşlarına, evine girip çıkan akrabalarına (yedi göbek firesiz tesettürlü soy yoktur herhalde)...
Ne demek anonim?
Çok ortaklı!
‘Cennetin annelerin ayakları altında’ olduğunu bildiren hadise bile karşı gelen sen, hangi din, hangi imanın savunucususun? Sen kişisel çarpık, sapkın takıntılarını dinin ölçüsü yapan, ‘cahiliye hükmünü arayan’ bir kendini bilmezden başka ne olabilirsin, düşünüyorum.. Kıymeti türbanından menkul olan Taraf yazarı Elif Çakır, Milli Gazete’ye ve bu tür yayımlarına gülmeye devam etsin, ben bu ülkenin aklı selim kadınlarına sesleniyorum, sizi “anonim” olarak görenlere, yolda gördüğünde, vapurda, otobüste, işyerinde karşılaştığında ‘bir ucundan da ben taciz ediversem’ diye bakan bu sapık zihniyete pişkin pişkin gülmeyi mideniz alıyor mu? TBMM sıralarında oturan, referansı din olan AKP’nin başı açık milletvekilleri! Nimet Çubukçu Hanım, Özlem Türköne, Fatma Şahin, Edibe Hoca, bunların gönüllü kalemşörlüğünü yapan Nazlı Ilıcak, Türk kadınını “anonim” olarak gören bu adama iki çift laf söyleyecek kimse yok mu aranızda? Sayısal olarak erkek egemen olan mecliste “anonim” sayılmaktan memnun musunuz? Meclis’teki kadın çalışan sayısı erkeklerin üçte biriymiş. Orada da ortak kullanıma da açık olduğuuzu düşünenler varsa ‘üç erkeğe düşen bir kadın olmak’ onurunuza dokunmaz mı?
Ve tabii adı Milli Gazete ile özdeşleşen Sayın Mehmet Şevket Eygi; dini kullanıp, insanları dinden imandan çıkaran güruh üzerine yazdığınız onca yazıdan sonra, aynı çatıyı paylaştığınız din istismarcılarına birşey demeyecek misiniz? Yoksa siz de ’yazarken gazozuna ilaç karıştırdılar’ mı diyeceksiniz?


+++++

Memleketimden rüşvet manzaraları
Vatan’dan Necati Doğru ile Sabah’tan Hıncal Uluç, Şaban Dişli’nin 1 milyon dolar rüşvet aldığı iddia edilen imar yolsuzluğu konusunda savcıları göreve çağırdı.

Bu nasıl bir memleket inanamıyorum.. Yani tüm insanları, tüm kurumları ile nasıl bu kadar tepkisiz olabiliyoruz, aklım almıyor..
Şu Şaban Dişli olayı.. Dünyanın herhangi bir uygar ülkesinde olsa yer yerinden oynamış, ülkede taşlar yer değiştirmişti.. Bizde çıt yok..
Yani üç gün içinde, ceplerinden tek kuruş çıkmadan, hiçbir zahmete girmeden tam 10 milyon dolar kazanıyorlar..
İşi yapanların başında, belgesi elde, gazetelerde yayınlandı, imzasıyla Şaban Dişli var..
Şaban Dişli kim?..
İktidar partisi AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı.. Bugün ülkeyi yöneten, hem de demokrasi adına tek başına bildiği gibi yöneten partinin 2 nolu adamı yani..
Şimdi dünya siyaset tarihinde böylesi skandal kaç tane var?..
Olayı ortaya çıkaran CHP bile doğru dürüst peşinden gitmiyor, nerde kaldı öteki muhalefet partileri.. MHP mi?.. Güldürmeyin beni.. Ötekiler parti bile değil zaten..
AKP’de tepkinin “T” si yok.. Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın kılı kıpırdamıyor.. “Partimizin alnına bir kara leke düştü. Bunu derhal temizlemeliyiz” diye gürlemiyor. Soruşturma sonuna, aklana kadar Dişli’nin partideki tüm görevlerini askıya almıyor.
Medya?.. Ya medya?.. Sözüm ona muhalif medyada, Bu haberi görmezden gelen bizimkilere soralım.. İşin içinde Şaban Dişli değil de, Veli Küçük olsaydı, kaç gün manşetten inmezdi?..
Nazlı Hanım, olayı “Arsa spekülasyonu”na indirdi ama gene de konuyu ele aldı.. Hangi arsa spekülasyonu..  Köylü resmen uyutulmuş.. Dolandırılmış.. Onların sırtından 10 milyon dolar rant yaratılıp paylaşılmış..
Bakın..  İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya’da hükümet çoktan gitmişti.. Öylesi bir skandal.. Rezalet.. Fiyasko..
Bizde kimsenin umurunda değil..  Alıştık da ondan..  En fecisi de bu.. Biz rezilliğe alıştık..
Ne “Ben sorumluyum” diye biri ortaya çıkıyor.. Ne de sorumluyu arayan devlet yetkilisi.. Savcı?..
Ölen öldüğüyle kalıyor.. Milyonla çalan mesned-i izzette serefraz.. Bu nasıl memleket yahu?..  Bu ne biçim memleket?..
* Hıncal Uluç / Sabah

+++++

İkimiz bir kaderin,
kan ağlayan dalıyız....

Necati Doğru, genç bir kıza tutulup, 40 yıllık karısından rekor tazminatla ayrılan Ergun Göknel’i cezaevine yollayan İSKİ skandalını hatırlatmış. Skandal, aldatılan eşin ’kocamın maaşıyla bu tazminatı vermesi olanaksız’ şeklindeki kızgın ve intikamın dayanılmaz hafifliğine koşan tavrı ile ortaya çıkmıştı.
Dişli olayı da, ihanet edilen ortağın, Göknel’in karısı gibi, “Bana yar olmayanı ben de size yar etmem” çıkışı ile ortaya çıktığını vurgulayan Doğru “AKP’li Dişli’nin ”köylüyü kandırıp arsa dişleyerek 13 milyon dolar şehir rantı yaratma skandalı“ ortaya çıktı.Halk bunların dişini kıracak.” diyor ve soruyor “Fakat savcı nerede? İtalya’dan savcı mı getirelim?”

+++++

GÜNÜN  SORUSU

Devlet Şeref Madalyası madem teamül.. Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı aldı.. Hüseyin Kıvrıkoğlu aldı, Hilmi Özkök aldı.. Büyükanıt alacak. 9. Cumhurbaşkanı
aldı.. Suudi Kralı Abdullah bin Suud’a bile verildi.. Sezer’e
neden verilmedi?
Mehmet Tezkan

+++++

MİNİ YORUM

Cesur ve aptal mı, cahil mi?
Yaşları 14, 15, 16 en büyüğü 17 olan lise öğrencisi kızlar, ne idüğü belirsiz erkeklerle iki yıl boyunca düzenli olarak cinsel ilişkiye giriyor. İşin içine tehdit ve şantaj girene kadar aileleri dahil kimsenin ruhu duymuyor... Uyuşturucu kullanma yaşı 9’a düşümüş. Öğrenciler okul harçlıklarıyla hap, esrar hatta eroin alabiliyor. Bu ticaret, okul kantinlerinde, civar büfelerde yerleşik olarak yapılıyor.  Aileler, eğitimciler uyuyor... Çocuklar da hayatlarını etkileyecek böylesi kararları (bağımlı olma, fuhuş kölesi olma) hiç korkmadan, ürkmeden alabiliyorlar.  Ya onlar çok aceleci, ya ben büyümek için geç kaldım...

S.T

Yazarın Diğer Yazıları