Macera dolu Amerika

Enis Berberoğlu “saplantılı değilim” diyor. Türkiye’de her kararın yurtdışından verildiğini düşünmediğini söylüyor. Ama eklemeden de geçemiyor: Bu ülkeye milyarlarca dolar akıtanlar eli kolu bağlı beklemez

GEÇEN yıl tam bu zamanlar birileri çıkıp deseydi ki;         
TSK ile Pentagon anlaşacak, PKK’nın tepesine binilecek,
İktidar partisi 6 ay kapatma davasıyla uğraşacak,
AKP’ye (ABD’ye?) muhalifler Ergenekon’la sindirilecek.
Hepimiz güler geçerdik.
Ama aynen öyle oldu. 

***

Türkiye, 2003 tezkeresinin bedelini ağır ödedi.
PKK yeniden hortladı, Kuzey Irak’ta beslendi, büyüdü.
Ne zaman ki Türkiye, Irak’ın kuzeyi ile normal ilişkiyi kabullendi... Celal Talabani’ye “aşiret reisi” demekten vazgeçip Irak Cumhurbaşkanı saydı, PKK kartına ihtiyaç kalmadı.
TSK ile Pentagon arasında köprüler yeniden kuruldu.

***

İktidar partisi AKP yüzde 46.6 oyla öncelikleri şaşırdı.
AB’nin ve IMF’nin ipini bıraktı, türbanla güç gösterisine kalktı.
Kapatma davası marifetiyle AKP yeniden ehlileştirildi.
Dahası normal zamanda asla mümkün olmayan tavizler kopartıldı.
Kıbrıs’ta çözüm dayatıldı, Ermenistan’la bahar yaşanır oldu.
AB yasaları bile aylar hatta yıllar sonra yeniden hatırlandı.

***

Dostla kavga edilirken ortak düşmanın kazanmasına izin verilmez.
AKP’nin zayıfladığı ve biata zorlandığı kapatma sürecinde Ergenekon bu yüzden hız kazandı.
TSK muhaliflerinin kendi imkánıyla asla ulaşamayacağı askeri bilgiler işportaya düştü.
Memleket dikensiz gül bahçesine dönüştü.

***

Yanlış anlamayın, Türkiye’de her kararın yurtdışından verildiğini düşünecek kadar saplantılı değilim. Ama bu ülkeye milyarlarca dolar akıtanların eli kolu bağlı beklemeyeceklerine en iyi kanıt, kapatma davası kararı arifesinde tavan yapan borsadır!
Demek ki;
1) Türkiye küresel düzene her gün daha da kenetleniyor,
2) Küresel düzene ayak uyduramayan cezasız kalmayacak.
Bence önümüzdeki sonbahar ve kışın siyasi yol haritası, bu iki kırmızı çizgi arasından geçecek. 
Enis Berberoğlu / Hürriyet

+++++

Soner Yalçın’ın “Ergenekon” yorumu
Daha soruşturma aşamasında, ortada kamuoyunu ikna edecek bir delil bile yokken yıllarca kontrgerillayla mücadele edenler-kontrgerillanın hedefi olan aydınlar, gazeteciler, akademisyenlerin  “Ergenekoncu” olarak kamuoyu önüne çıkarıldıklarını söyleyen Yalçın, devam ediyor: “Cumhuriyet mitinglerine katılanlar, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği darbeci yapıldı! Türkiye’deki tüm AKP muhaliflerine ’Ergenekon çetesi’yaftası vuruldu. Yandaş medyanın hukuku hiçe sayan fütursuz yayınları çok kişiyi rahatsız etti. Aslında bu çevrelerin amacı, Ergenekon’u aydınlatmak değildi. Ergenekon sadece araçtı. Amaç, ulus devleti yıkıp ’renkli devrimin’yolunu açmaktı... ”
Cumhuriyet

+++++

Polis
vatandaşa cevap
verir mi?
İstanbul Maltepe sahilyolunda (o bölgede oturan insanlar evlerinden çıktıktan 1-2 dk. sonra ulaşıyor buraya) Trafik Denetleme Şubesi’ne ait 34 A 5775 plakalı araçla görev yapan polisler araçları durduruyorlar. Polis eliyle ’sağa çek’ işareti yapıyor. Vatandaş aracını sağa çekiyor. Diyalog başlıyor:
Polis: Evrak!
Vatandaş: Sorun ne memur bey?
Polis: ?!..
Bir başka vatandaş: Niye durduruğunuzu öğrenebilir miyiz?
Polis: ?!..
Polis vatandaşın sorularını cevaplamadan geçen zamanda boş boş durmuyor tabii. Makbuz kesiyor.
Vatandaş tekrar : Niye durdunuz, bir sorun mu var?
Polis: Uygulama var! ( Bu cevap makbuzla birlikte veriliyor)
Makbuzu eline alıp, merakla inceleyen vatandaş, nihayet sabah 08.30’da evinden 200 metre ileride, ortalama 30 km. hızla seyreden trafikte neden durdurulduğunu öğreniyor:
Emniyet kemeri uygulaması!
Polisin ’trafiğe çıkmanın terör eylemine iştirak’ haline geldiği ülkemizde emniyet kemeri denetimi yapması son derece yerinde elbette.
Sorun denetimde değil. Polisin vatandaşa verdiği tepkide. Veya vermediği tepkide.
Bize düşen sorup öğrenmek:
Polis, vatandaşın kendisine yönelttiği soruya cevap verir mi? Vermez mi?
‘Polis vatandaşla konuşamaz’ diye bir yasak mı var?
İstanbul Emniyeti’nden cevap bekliyoruz!

+++++

GÜNÜN SORUSU

Haberde lezzet arayan arayan Akşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut’a: Türk basınında bunu yapacak  kalitede isim mi yok, yoksa bu kalitedekilere fırsat mı     tanınmıyorsunuz?      
Can Ataklı

+++++

Kırk yazar; kırkının da kalemi
kuyu da kırılmış yazar...
Eser Karakaş kuyuya bir taş attı, “ben çıkaracağım” diye sıraya geçen kalemini derin karanlığa salladı. Ne demişti ki Karakaş?
“Cumhurbaşlığı seçiminde Hürriyet yazarları Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, Ertuğrul Özkök ve Emin Çölaşan askerin tavrını yanlış yorumladılar. Tahlil, tespit ve öngörüleri tutmadı.”
Gazeteciler beş yıllık kalkınma planı hazırlamış sanki.
Yeni Şafak’ın çift kimlikli yazarı, Karakaş’ın ’ Le Monde ve The Guardian’da yazarlar bu denli değerlendirme hatası yapsalardı, köşeleri ellerinden alınırdı“ya benzer ifadesini kalkan gibi tuttmuş. Soruyor:
” Ya bizde yazarlar yaptıkları değerlendirmelerin sıhhati ve yerindeliği sayesinde köşe sahibi olmuyorlarsa? Ya o köşeler başka marifetleri sebebiyle veriliyorsa? Karakaş’ın gülünç bulduğu değerlendirmeler, görevi verenler tarafından ’görevin yerine getirilmesi’ sayılıyorsa? Bu sorular size tuhaf görünüyor mu?”
Yoo görünmüyor. Biz de sana soracaktık, “hangi marifetinle köşe sahibi oldun? Gülünç komplo teorilerine rağmen nasıl köşeleri çiftledin?” diye.  Lafı ağzımızdan aldın.
Bu konudaki ‘engin tecrübelerin’i genç meslektaşlarınla paylaşmanı bekliyoruz.
‘Yok ya, ben bunların ekmeğini yiyene kadar ne çileler çektim, sizin de burnunuz sürtsün biraz. Yok öyle kopya çekerek kanaat önderliğine terfi etmek’ diyorsan, canın sağolsun. Ne yapayım ben de tecrübesiz bir arkadaştan alırım bunların cevabını. Hem de ‘katmerli, çift Taha’lı’... Okuyucumun canına değsin...

+++++

Kim demiş olimpiyat yapamayız?
Koparmadaki kaldırışlarıyla 148 kilo altını bulunan efsanevi halterci Necmettin’in rekoru kırıldı... Silkmede 1 milyon dolar kaldıran genç milli Şaban, silke silke anca 1 trilyon lira silkebilen Necmettin’i kur farkıyla geride bıraktı. Reşit Karabacak’ı andıran vücuduyla memleketimizi güreşte temsil etmesi beklenen Abdullah ise, Rixos tesislerindeki kamp döneminin ardından, stil değiştirdi ve senkronize yüzmede göğsümüzü kabarttı... Böylece, biri Kraliçe’nin, biri Kral’ın elinden olmak üzere, iki madalyası bulunan Abdullah, benden de 10 puan aldı. Olimpiyatın sembol hayvanı kene, 7 sporcuyu ısırdı, 4’ü öldü. Rus boksörün cenazesinin koli içinde verilmesi üzerine, Moskova nota verdi. İlaçlı gazozla uyutulan jimnastikçilerin 4’ü tecavüze uğradığı için, Romanya oyunlardan çekildi. Amerikan rüya takımı maça gittiğinde, Olimpiyat köyündeki evlerine gecekonducuların yerleştiği ortaya çıktı. Kübalı judocular soyuldu. Hollandalıların bisikletleri, Macarların gülleleri çalındı. Kürekçilere, Kadıköy-Eminönü vapuru çarptı. Brezilya bayrağı yerine Fenerbahçe bayrağı çekildi. Özür dilendi, düzelteyim derken, bu sefer Fransa bayrağı çekildi... E-5’te kaybolan Somalili maratoncular, Küçükçekmece’de bir kamyonun kasasında bulundu. “Biz size yolu gösteririz” diyerek 500’er dolarlarını alan çetenin kurbanı oldukları anlaşıldı. “Atıcılık” kategorisinde ise, Recep altın, Tayyip gümüş, Erdoğan bronz kazandı. İstiklal Marşı yerine, beraber yürüdük biz bu yollarda çalındı... “Muhteşem atıyorsunuz” diyen yalaka basın mensupları tarafından omuzlara alınan Recep, “Bu millet arkamızda olduğu sürece, biz daha çoook atarız, daha çoook madalya alırız” dedi.           
Yılmaz Özdil/Hürriyet

+++++

‘Çift Taha’lı çok pahalı
Taha Kıvanç, İslamcı geleneğin merkezdeki en popüler figürü. Bir dönem İslamcı kamplarda yer alan Akyol ise aslen milliyetçi çizgiden geliyor. Medyada parlaması Özal’lı yıllara dayanıyor. AKP’yle yakın bağı ona Doğan Grubu’nda çeşitli görevler de sağladı. Böyle bir geçmişi ve tecrübesi olmamasına rağmen CNN Türk Genel Müdürlüğü’ne yerleştirildi...
Can Paker’in evinde Erdoğan’ı ağırladığı davette Taha’lardan Akyol vardı. Diğer Taha ise davet edilmemiş, uzun süre Erdoğan’ın Koru’yu sildiği konuşulmuştu. Akyol’un Gül veya Erdoğan ayrımı yok. Patronunun çıkarlarını korumak için ne gerekiyorsa yapıyor. Uluslararası alanda, AKP’nin reklamını ise oğlu Mustafa Akyol yapıyor.
İki Taha da bugünün çok kuvvetli gazetecileri... İki Taha’nın da etki alanı geniş... Muhafazakâr kesim iki Taha’ya saygı duyuyor... İki Taha günümüzün kanaat önderleri... Peki bu iki Taha’nın birbirleriyle ilişkileri nasıl?
Aynı kulvarda top koşturmalarına rağmen  birbirleriyle çarpışmıyorlar, denk gelmiyorlar, adeta özel olarak birbirlerini görmezden geliyorlar. Acaba araları kötü mü? Birbirlerini sevmiyorlar mı? Kıskanıyorlar mı?        
* Oray Eğin/Akşam

+++++

TÜİK’e açık teklif
TÜİK verilerine göre, ülkemizde 4 kişilik bir aile için aylık açlık sınırı 255 YTL’ymiş... Yani ayda kişi başına 64 değil de 65 YTL kazanıyorsanız hem ev kiranızı ödeyebilir, giyinebilir, okuyabilir, hem de karnınızı rahat rahat doyurabilirmişsiniz! Bir ay boyunca bu parayla kimseye borç takmadan geçinmeye çalışın... Size söz eğer bunu başarırsanız, bir daha iktidarı eleştiren tek satır yazı yazmayacağım! Hatta “yandaş gazeteci” olacağım!                
Mustafa Mutlu/Vatan

+++++

MİNİ YORUM
Zenci Türkler
Vatan’ın sürmanşeti cuk oturmuş: Afrika kriteri!
Açlık ve yoksulluk sınırının belirlendiği TÜİK raporunu eleştiriyorlar. Burası Türkiye, bir oturuşta bir koyun götüren Türkler’i, yarı aç-yarı tok Afrikalılarla mı karıştırdınız diyorlar! Bir karışıklık yok. Burası Türkiye. Devşirilen sporcularımızın nüfus planlamasına uyup uymayacakları ile orantılı olarak iki üç kuşak sonra giderek zenci / siyahi Türkler’le tanınacak olan Türkiye. Bir nevi Afrikalılaşacak Türkiye. Eee o zaman çadırda barınan, giyim masrafı olmayan, tüysiklet yeni nesil için açıklanan rakamlar ziyafete bile yeter!

ST

Yazarın Diğer Yazıları