Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Gücü memuruna yeten iktidar ve TÜİK kriterleri!

Hükümetle memur sendikaları arasında memurlara yapılacak zam konusundaki görüşmeler halen devam ediyor. Bu görüşmeler sırasında yapılan açlık ve yoksulluk sınırı tartışmaları ibret vericidir. Tartışma Türkiye Kamu-Sen’in “4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.012 YTL, yoksulluk sınırı ise 2.599 YTL’yi buluyor” ona göre zamlar belirlensin diye diretmesiyle ortaya çıkmış. Buna karşın hükümet yetkilileri Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) raporunu masaya koymuşlar. TÜİK’in raporuna göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 255, yoksulluk sınırı ise 651 YTL’ymiş.
TÜİK açlık sınırını ekmek, bulgur ve patates gibi temel gıda maddelerini dikkate alarak günde 2100 kalori üzerinden hesaplamış. Bu hesaplamaya göre, 4 kişilik bir ailenin günde 8.5 YTL harcaması aç kalmaması için yeterli olduğunu bilimsel olarak ortaya çıkarmış!

Açlık ve ölüm sınırı!
Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, TÜİK’in rakamlarının “açlık sınırını değil ölüm sınırını gösterdiğini” söylemiş. Hükümet yanlısı olmayan bir gazete de “Konu memur zammı olunca, devreye TÜİK’in Afrika kriteri girdi” diye başlık atmış. Bunun üzerine de TÜİK temsilcileri, sendikacıları suçlayarak rakamları kendilerine göre hiçbir standart olmaksızın alt alta yazıp, toplayarak böyle yüksek rakamlara ulaştıklarını söylemişler. İktidarın “bürokratik oligarşisi” böylece aç kalan halkın neyi, nasıl yiyerek açlık sorununu çözeceğini yöntem bilime uygun olarak ortaya koymuş olmaktadır. TÜİK standartlarına göre 4 kişilik bir çekirdek aile bir günde 4 patates, 4 domates ve 1 paket makarna yerse hesap tutuyor! Hele bu çekirdek aile yalnızca su içerse ya da ekmek yerse açlığın canına okumak bir yana bir de üstüne tasarruf bile yapabiliyor.

Bir lokma bir hırka memura yeter!
Memur kesimi ise kendilerini normal insan olarak kabul ettiklerinden olacak normal insanların alması gereken asgari gıdaları da hesaplarına dahil etmişlerdir. Bu gaflettir ki, onlara açlık sınırı hesabını yaparken muhtemelen işin içine et, süt, peynir ve tereyağı gibi gıda maddelerinden beş-on gram ilave ettirmiştir. 
Etmiş, sütmüş, peynirmiş memurun haddine midir? Elbette Türkiye’deki memur, “bir lokma, bir hırka” olarak özetlenecek kanaat felsefesine sahip olmalıdır. AB’ye girdikten sonra da İsa Mesih’in “İnsan yalnız ekmekle değil, Allah’ın bir sözüyle de doyar” kriterini benimsemesiyle, memurun açlık sorunu kökten halledilmiş olacaktır.
İşin özünde seçim zamanlarında milletin iradesini her şeyin üzerinde tutan iktidarın (!) milletinin açlık sınırını TÜİK’in hesaplamalarıyla sınırlı tutması vardır. Bu hesaplamaya göre garip ve gureba takımı 2100 kalori alacak şekilde patates ve bulgur yiyerek ve buldukları ilk çeşme başında da ekmeğini suya bandırarak açlığın canına okuyabilirler.

Memura zam sorunu!
Konu memura zam olunca derhal size “Bu her şeyden önce kalkınma ve gelişme, bütçe, imkân, denge, ekonomik istikrarı sürdürme ya da enflasyonla mücadele sorunudur” diyeceklerdir. Hatta dahildeki iktidar sahipleri, IMF duymasın diye alçak bir sesle “Gönül daha fazla vermek istiyor ama imkânlar bu kadar” diyerek gönlünüzü bile çalmayı deneyeceklerdir.
Gerçekte ise iktidarın memura asgari yaşamını sürdürecek düzeyde bile bir gelir sağlayamamasının nedeni uyguladığı ekonomi politikasıdır. İktidar işbaşına geldiğinden bu yana Cumhuriyet tarihinin seksen yılda yaptığı bütün kuruluşları satmıştır. Türkiye’deki sermaye büyük bir iştahla yabancılaştırılmıştır. Ekonomi büyük ölçüde yabancıya, yabancılardan gelecek sermayeye ve onların kararlarına endeksli hale gelmiştir. Ülkede gelir gider, tasarruf yatırım dengesi bozulmuştur. Cari açık, dış borç, yüksek faiz, iki rakamlı enflasyon derken ekonomi son derece kırılgan bir hal almıştır.
Diğer yandan iktidarın bilinen nedenler yüzünden dışarıda IMF, Dünya Bankası, ABD, Rusya ve AB karşısında boynu kıldan incedir. İçerideyse iktidarın gücü işadamlarına, bu iktidar döneminde sayıları hızla artan dolar milyarderlerine, yolsuzluk yapanlara ve armatörlere yetmemektedir. İktidarın gücü memurlara ve diğer garip-gurebaya yeter haldedir. O nedenle de iktidar pazarlık masasında orantısız gücünü kullanarak memuru dize getirmeye çalışmaktadır. Böyle bir pazarlıktan memur lehine bir sonuç beklemek akıl kârı değildir. Onun için memura teklif edilecek zammın, tam da “Al başına çal” denilecek türden olacağı şimdiden bellidir!

Yazarın Diğer Yazıları