Suriye ile savaşmalı mıyız?

Suriyeli muhalifler ile Suriye ordusu birlikleri arasında Akçakale sınırı yakınında bir haftadan buyana devam eden çatışmaların Türk topraklarına sıçramaması bir mucize olurdu. Ancak o mucize gerçekleşmedi. Çünkü Akçakale, sınıra  “0”  mesafesinde bir ilçemiz. Suriye-Türkiye sınır kapısı Akçakale ile birleşmiş durumda. Bundan dolayı Suriye tarafındaki sert çatışmalar Türkiye sıçradı ve beş vatandaşımızı şehit verdik. İşin doğrusu, bizlerin harita üzerinden gördüğü bu neticeyi şimdiye değin görmeyip, Şam Hükümetini sınırda gerçekleşen çatışmalar konusunda uyarmayan ve işin bu noktaya varmasını engellemeyen AKP Hükümeti de bu vahim ve elim sonucun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ankara-Şam krizi tırmanırken, Suriye ile bütün diplomatik mekanizmaları ortadan kaldıran yaklaşımın, yanlış olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Suriye tarafından savaş uçağımızın düşürülmesi sonrasında Ankara’nın ses tonu yüksek, ancak sonuçları açısından zayıf yaklaşımı da Ankara’nın uluslararası camiada  “esiyor gürlüyor ancak yağmıyor” diye değerlendirilmesine yol açmıştır. Ankara’nın uçağın düşürülmesinden sonra çekingen davranışı, Suriye hava bataryalarını vurmaması, Şam rejiminin eylemlerini gerçekleştirirken Ankara’yı daha az dikkate almasına neden olmuştur. Dahası Ankara, Esad rejiminin iktidarda kalacağı hesabını yapmaya başlamış, Başbakan Erdoğan  Esad’ı daha az hedef almaya başlamıştır. AKP Hükümetinin bu tavrında Türk seçmeninin % 70’inin Suriye ile savaşa karşı olmasının da etkisi olduğu kesindir.
Akçakale’ye düşen ve beş vatandaşımızın şehit olmasına yol açan saldırıdan sonra TSK’nın Suriye’deki hedefleri derhal topçu ateşi açarak vurması, uçağımızın düşürülmesinden sonra gerçekleştirilmesi gereken ancak kaçırılan intikam eyleminin bu kez kaçırılmadığını göstermiştir. Türkiye, bu eyleminde devletler hukuku açısından tamamen haklıdır. Suriye de Türkiye’nin bu adımı sonrasında yaptığı açıklamada Türkiye’den özür dilemiş, hayatını kaybeden yurttaşlarımızı şehit olarak nitelendirmiş ve soruşturma açıldığını duyurmuştur.
Bu aşamada AKP Hükümeti, TBMM’ye savaş için tezkere getirme kararı vermiştir. Henüz MHP ve CHP’nin AKP Hükümetinin bu tavrı konusunda kararı belirsizdir. Ancak bu aşamada Suriye ile savaş seçeneği masaya gelmemeli ve tezkere çıkmamalıdır. Çünkü AKP Hükümetine verilecek bir tezkere, yarın olaylar üzerinde düşünmeden sert, gereksiz ve Türkiye’yi menfaatlerini temsil etmeyen bir savaşa sürükleyebilir. AKP temsilcisi Ömer Çelik’in  “Suriye’de bir devlet, rejim yok, bir katliam şebekesi var”  şeklindeki yaklaşımı da AKP’nin eline böyle bir imkanın verilmesi durumunda ortaya çıkabilecek tehlikenin boyutunu göstermektedir. 
Üstelik, getirilen tezkeredeki belirsiz ifadeler, TSK’nın yarın hangi ülke ile savaşacağını dahi belli olmayan bir şekilde formüle edilmiş ifadeler de aslında AKP Hükümetinin ne yapmak istediği konusunda şüpheler uyandırmaktadır.
Suriye’de Esad rejimini yıkmak Türkiye için zor değildir. Zor olan yeni bir rejimi Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde tesis etmektir. Suriye’de halen rejim ile muhalifleri çarpışmaktadır. Ancak gerçek iç savaş rejimin devrilmesinden sonra başlayacaktır. Şam’da iktidarı olası bir Türk müdahalesi sonrasında kaybedecek olan Esad rejimi, iç savaşa Nusayristan/Lazkiye merkezli olarak devam edecektir. Bu ise Türkiye sınırlarında en çok PKK’nın işine yarayacak bir ortamın doğmasına neden olacaktır. Financial Times gazetesi A. Öcalan’ın PKK’nın Suriye kolu PYD’nin Derik’teki toplantısında Öcalan’ın aşağıdaki mesajının okunduğunu haber vermiştir. “Esad’ın safında olmayın, muhalefetin safında olmayın, Suriye’de üçüncü güç olun. Kürt bölgelerini koruyacak 15 bin asker hazırlayın. Eğer bu stratejiyi izlemezseniz ezilirsiniz. Her genç Kürt bu güce yazılmaya ve anayurtlarını korumaya hazırlanmalı.” Türkiye yeni bir istikrar kuramayacak ise mevcut istikrarı ortadan kaldırmamalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları