Yemen’de kanlı güç gösterisi!

Yemen’de “endişe  ile beklenen uluslar arası patlama olurken, her şeyden önce, Suudi Arabistan daha doğrusu  “Yeni Kral”  güç gösterisinde bulunuyor.
Zaten, 91 yaşında ölen Suudi Arabistan Kral’ı Abdullah’ın yerine Selman bin Abdulaziz’in gelmesi, Körfez’in ekonomik, askeri ve siyasi yapısını etkileyeceği hesap ediliyordu.
Kral Selman bin Abdulaziz’in yanı sıra, oğlu Savunma Bakanı Prens Muhammed, İran’a karşı yıllardan beri beklenen hamleyi Yemen’de başlatırken, yanına diğer Arap ülkelerini ve Batı’nın desteğini almayı da başarıyor.
Bu arada, Yemen için 1962’lerde birbirlerine düşman olan Mısır ile Suudi Arabistan’ın bu sefer ayni ülke için beraber savaşmaları tarihin garip bir cilvesi olarak gerçekleşiyor.
Gerçekten de, 26 Eylül 1962’de, Suudi Arabistan ve Ürdün’ün desteklediği Kralcılarla Mısır’ın desteklediği Cumhuriyetçiler arasında iç savaşın kıvılcımlarını ateşleyen Yemen Arap Cumhuriyeti’nin kurulması artık hafızlarda bile yer almıyor.
Oysa, Güney ve Kuzey Yemen için, Suudi Arabistan ile Mısır daha doğrusu Kral Faysal ile Cemal Abdül Nasır arasındaki anlaşmazlık, tarihe geçecek ağırlık taşıyor.
Öte yandan, yakın zamana kadar Mısır’a öfke yağdıran Türkiye’nin ayni koalisyon çatısı altında Yemen’e karşı olmaları başka bir tecelli oluyor.
Erdoğan yine ters düştü
Tabii ki Türkiye’nin, Yemen koalisyonunda stratejik destek olma beyanının yanı sıra Irak’ta Şii ağırlıklı güçlerin Musul’a girme ihtimaline değinen ve bunu Tahran’ın bir girişimi olarak değerlendiren Erdoğan’ın bu sefer de İran’la ters düşmesi yeni bir ihtilafı işaretliyor.
Unutulmamalıdır ki yeni bir Kral’la; Batı’ya ve özellikle Orta Doğu’ya yeni bir “vizyon” sunma fırsatını yakalayan Suudi Arabistan’ın önünde başarmak mecburiyetinde olduğu sorunlar da yatıyor.
Her ne kadar, Körfez ülkelerinden Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Bahreyn ile Ürdün, Mısır, Fas’la güç birliği yapan ve başından beri ABD’nin desteğini alan Suudi Arabistan’ın 100 uçakla giriştiği operasyonda, ilk günlerde başarılar elde ettiyse de, Yemen’de kalıcı barışın sağlanması çok zor görülüyor.  
Zira, İran’ın durumdan hiç hoşnut olmadığı ve Tahran yönetiminin gittikçe öfkelendiği ortaya çıkıyor.
Yemen’de kanlı kargaşanın da, tıpkı Suriye’de ki gibi  “mezhep”  ayrılıkları yüzünden süre geldiği de biliniyor.
Uzun yıllardan beri,  “mezhep”  ayrılığından kaynaklanan ihtilafta, İran’ın Körfez Ülkelerine tehdit oluşturduğu da kabul ediliyor.
Sünni Şii anlaşmazlığı
Birkaç yıl önce, tıpkı Yemen’de olduğu gibi Bahreyn’de de ayni durum yaşanırken, Suudi Arabistan’ın müdahalesiyle Sünni iktidara karşı, girişilen Şii ayaklanmanın bastırıldığı hatırlanıyor.
Aslında, Körfez Ülkelerinin öteden beri böylesine sorunları Orta Doğu’yu da alt üst ediyor.
En önemlisi; Sünni-Şii anlaşmazlığı bir türlü önlenemiyor.
Çünkü, Sünni-Şii dağılımı bütün bölgeyi kapsıyor.
Basra Körfezi kıyısında bile bir İranlı azınlık topluluğu yaşadığı pek bilinmiyor.
Şiiler Müslüman nüfusun yüzde 20-25’i kadar hesaplanıyor.
Suudi vatandaşlarını çoğunluğu Selefiyye mezhebinden Sünnilerden oluşuyor.
Böylelikle İran, öteden beri kah savunma kah gelişme gerekçeleriyle  “mezhep”  unsurunu kullanıyor.
Özellikle; Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen daima İran’ı zorlu sorunların içine çekiyor.
Yemen’deki yeni gelişmeler, Suudi Arabistan’ın önderliğinde yeni bir cephenin açılmasına neden olurken, bunalıma İran’ın yanı sıra Rusya hatta Çin’in karışma ihtimali göz ardı edilmiyor.
Suudi Arabistan Husileri durdurma çabasında Yemen’de hasım güçlerin iktidar mücadelesinin yanı sıra bir de birbirileriyle karşıt durumda olan aşiretler ve de El Kaide terör örgütü de yer alıyor.
Ne var ki, Yemen’e yapılan koalisyon müdahalesinin, bütün gücüne rağmen, yıllardan beri yoksulluk ve terör pençesindeki ülkeye yeterli katkıyı sağlayamacağı şimdiden öne sürülüyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları