Gaye Türk askerini Kıbrıs’tan çıkarmak!

Mustafa Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesiyle birlikte, Rumların beklenen girişimleri, adayı işgal planını “resmen”  ortaya çıkarıyor.

Garantörlüğün tanıdığı hakla adada bulunan ve Türklerin can güvenliğini koruyan askerlerimizin çekilmesi, öteden beri Rumların en büyük isteği olduğu zaten biliniyor.

Ne var ki, zaman zaman dile getirilen bu niyet, şimdiye kadar gerek KKTC yönetimi gerek Türkiye tarafından kabullenilmiyor.

Akıncı’nın  “acemi”  çıkışları üzerine, Yunanistan’ın garantörlüğü artık istemediğini beyan etmesiyle  “sinsi”  bir dönem başlıyor.

Maksat, anlaşmanın bozulması ve Türkiye’nin  “garantör”  sıfatının yok olmasıyla, askerini adadan çekme girişimi acil bir şekilde gündeme getiriliyor.

Rumların en büyük hedefinin, Kıbrıs Türk halkını soykırımdan koruyan Türk Ordusu’nun adadan ayrılmasını sağlamak olduğu yeniden belirleniyor.

Kıbrıs’ın, dolayısıyla KKTC’nin güvenliği daima güncelliğini korurken, adada yeni oyunların tezgâhlandığı artık gizlenemiyor.

Oysa, Orta Doğu’daki yangının kıyısında kalan adaya, gün be gün daha da stratejik ağırlık yükleniyor.

 

Kuzey Kıbrıs’ın egemenliği

Bundan dolayı da, Kuzey Kıbrıs’ın egemenliğinin korunması daha da önem kazanıyor.

Ayrıca, son yıllarda deniz taşımacılığı, gaz pazarlaması ve petrol bulunma ihtimalinin artması Kıbrıs’a yeni bir pencere açtırıyor.

Kerkük-Yumurtalık hattıyla akan günde 110 bin varil petrolün güvenli bir şekilde dağıtım işlemi, adanın stratejik önemini artırıyor.

Ceyhan’dan dünyanın dört bucağına, büyük çoğunluğu deniz yolu ile dağıtılmakta olan petrol, hatta gazın öncelikle Kıbrıs’ın kuzeyinden geçen tankerlerin güvenliği, adanın önemini adeta kanıtlıyor.

Ne yazık ki Kıbrıs’ta, Rum hâkimiyetinde Birleşik Kıbrıs için düğmeye basıldığının sinyalleri alınıyor.

Hatırlanacağı üzere; geçtiğimiz yılın ilk aylarında, ABD’nin bastırmasıyla BM’nin ortaya koyduğu bir planda; egemenlik  “muğlak” bırakılıp,  “bölünme”  ve  “ayrılık”  yasaklanarak Rumların isteğinin yerine getirilmesi bile, Kıbrıslı Türklerin, Rumlara iliştirilmek istendiği   “kapalı”  bir şekilde  “deklare”  ediliyordu.

Nereden bakılırsa bakılsın, Türk toplumunun yeni bir tuzağa düşürülmek üzere olduğu görülüyor.

 

Şimdi de hava taşımacılığı

Rumların hiçbir şekilde adada, Türk tarafını istemedikleri, hele ayrı bir hükümranlıktan bahsedilmesinden bile “tedirgin”  oldukları nedense bir türlü fark edilmiyor.

Güney Kıbrıs, yıllardan beri aynı görüşü, aynı tavrı ve aynı planı, çeşitli kılıflar altında savunuyor.

Futbolda ortaya atılan iş birliğine şimdi de hava taşımacılığı kandırmacası ekleniyor.

Rum Dışişleri Bakanı YoannisKasulidis’in, durup dururken KKTC’ye doğrudan uçuşların gerçekleştirilmesine imkân sağlayacak karşılıklı kabul edilebilir bir formülün bulunmasının mümkün olabileceğini açıklaması yeni bir oyunu çağrıştırıyor.

Yunanistan Dışişleri Bakanı NikosKocas ise yaptığı açıklamada Yunanistan’ın artık Kıbrıs’ta garantör ülke olmak istemediğini belirterek, 1960 Zürih anlaşmalarından kaynaklanan Türkiye ve İngiltere’nin dahil olduğu 3’lü garantörlük sisteminin kaldırılması gerektiğini söylüyor.

 

Soydaşlarımızı korumak görevimiz

Yunanlı Bakan’ın önerisini Rumların da hemen kabul ettiğine dikkati çektikten sonra, yeni gelişmeleri kaygıyla beklemek gerekiyor.

Gerçi,  “biz artık yavru değiliz” teranesine rağmen, Türkiye’nin Kıbrıslı soydaşlarını, sonuna kadar korumak mecburiyetinde olduğuna da başta Akıncı olmak üzere her KKTC’linin yürekten inanması icap ediyor.

Üstelik, Anavatan’ın garantörlüğünün yitirilmesi halinde, adadaki Türklerin, siyasi ve askeri bakımdan tamamen ortadan kaldırılma tehlikesi bulunuyor.

Şimdi KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı’nın  “anlaşılmaz”  dış politikası, gerek Yunanistan gerek Rum kesimi hatta bazı uluslararası güçler, adada Türk varlığının ortadan kaldırılması için adeta zemin hazırlıyor.

Tabii ki, soydaşlarımızı; olası Rum saldırılarından hatta soykırımından koruyacak Türk askeri bulunamayacağından, planın uygulanması aşamasına ilk fırsatta geçileceğini tahmin etmek için, “kâhin”  de olmak icap etmiyor.

Görülüyor ki, Kıbrıs’ın güvenliği daha doğrusu KKTC’nin bağımsızlığı, Türkiye’yi sanıldığından daha da fazla ilgilendiriyor.

Yazarın Diğer Yazıları