Mezhep kavgası kışkırtılıyor!

Dikkat edilirse, hem dünyanın hem de ülkemizin, sık sık “gündemi” değişiyor.

İnsanoğlu bir gündemi anlamaya uğraşırken, art arda gelen yeni gündem maddelerini izlemek mecburiyetinde bırakılıyor.

Galiba, “elektronik çağ”ın icabı bu büyük kargaşa sürüyor.

Ne var ki, hangi “gündem” gelirse gelsin, dinsel ve etnik sorunlar daima hem de başlarda yer alıyor.

Gerçekten de, özellikle Orta Doğu’yu  “dinsel” daha doğrusu “mezhep” saplantıları ve kavgaları sürekli etkiliyor.

Belki de, “Mezhep kavgaları” insanoğlunun dolayısıyla ülkelerin en korktuğu, en çekindiği faciaların başında geliyor.

ABD’deki Kızılderili kıyımı, İspanya’daki iç savaş, İrlanda ve Fransa gibi ülkelerdeki,  “Mezhep kavgaları”nı hatırlamak bile insanı ürkütüyor.

Öte yandan, bir “Kerbela faciası” 14 asırdır unutulmuyor.

Emevi baskısı, Şii şiddeti halen zaman zaman yaşanıyor.

Denilebilir ki, ülkeleri temelinden sarsan ve çok uzun bir süreci kapsayan “Mezhep kavgaları” çoğu vakit sınırları da taşıyor.

Ve ne yazık ki, ülkeleri bir birine vurduruyor, topraklarda bölünmeler gerçekleşiyor.

Bu yüzden Batı daima; yaraları kaşıyor ve “Mezhep kavgaları”nı kışkırtıyor.

Derin planın şifreleri çözülüyor

Orta Doğu’da; İran, Irak, Suriye, Bahreyn, Lübnan, Katar, Yemen hatta Türkiye’de sürekli “Mezhep kavgaları” çıkartılmak isteniyor.

Nitekim; bazı ülkelerde de, kışkırtmalar başarılı oluyor.

Bir yandan, ülkelerin içinde, diğer yanda ülkeler arası “Mezhep kavgaları” böylece gündemden düşmüyor.

Aslında, şu meşhur ve meşum “Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi” (GBOP) kafaları ve hedef aldığı ülkeleri sürekli karıştırıyor.

Her ne kadar, GBOP’un sürecinde, ABD orijinli diğer projelerin kaderi yani başarısızlık yatıyorsa da, ne yazık ki, bazı ülkelerde hükmünü icra ediyor.

Gezegenimizdeki bu trajik süreç, gözlerin önünden acı acı geçerken, zihinlerde burukluk ve ürkeklik yaratıyor.

“Medeniyet dediğin canavar”, özellikle Müslüman ülkelerin üzerinde tahribatını yaparken, yüzlerce masum insanın canının ve malının yok oluşu belleklerden silinmiyor.

Yıllar önce, Afganistan’da “çekilen pim” in tahribatı, ülke ülke, günümüze kadar yayılıyor.

Irak’ın Kuveyt’i işgali, Körfez Savaşı, ABD’nin müdahalesi, Saddam’ın ortadan kaldırılışı, zincirin halkalarını oluşturuyor.

Bu arada, İsrail’i kollamak için Filistin’i tanımama hatta onu paramparça etme gayretleri gözler önünden geçiyor.

Böylece, “Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi” denilen “derin” planın şifrelerinin kendiliğinden çözülme dönemleri ister istemez başlıyor.

Ancak, “Bahar” diye anılan günleri kapkara tanımlamak gerekiyor.

Sözde “demokrasi” teraneleri, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmiyor.

Madalyonun bir tarafına, “bahar” paftası ışınlanırken arka tarafına ekonomik krizler yapışıyor.

Öte yandan, ABD’nin içine düştüğü ilk krizin nedenini, Afganistan ve Irak’taki askeri harcamalara bağlayanlar hâlâ ortada bulunuyor.

Belki de, fatura bu yüzden Müslüman ülkelere kesiliyor.

Yani, zaten temelinde Orta Doğu’daki zengin enerji kaynaklarını ve yollarını güven altına almak görüşü yatan (GBOP) bir başka işlevde kendini gösteriyor.

Bahar Türkiye’nin Başını ağrıtacak

Kısacası, madalyonun yüzündeki parıltılar arkasına pek yansımıyor.

Özellikle, dış politikadaki tutarsızlıklar ülkeyi âdeta sarsıyor.

Başından beri, “Arap Baharı”nın kayıtsız şartsız taraftarı olan Türkiye’nin aslında, beklenmedik ve hatta tehlikeli sayılabilecek girişimlerinin, başını daha da çok ağrıtacağı olaylar bekleniyor.

Sonuç olarak, zaten “Arap Baharı”nı Tunus, Libya, Mısır ve Suriye gibi ülkelere,  “demokratik rejim” getirme bahanesiyle ve gerekçesiyle ortaya atanların, kesinlikle başarılı bir netice alamadıkları açıkça görülüyor.

Libya’da yaşananlar, Mısır’daki ihtilal ve sonrası, Tunus’taki, Yemen’deki ayaklanmalar nihayet Suriye’deki kanlı çatışmalar ABD’nin bir eseri olarak şimdiden tarihe geçiyor.

Zaten, “meşum” projenin en tehlikeli gayesi, İslam alemine  “fitne” sokarak eski mezhep kavgalarının altından ateşi eksik etmemekle özetleniyor.

 
 

Yazarın Diğer Yazıları