Ne olacak bu İstanbul'un hali?...

Türkiye'nin megakenti 1 hafta arayla ikinci felaketi yaşadı. Önceki gün yaşanan trajedinin ardından gelen videolar,  fotoğraflar inanılır gibi değil. İstanbul'u felç eden  bu doğa olayları ile ilgili  herkes bir şeyler mırıldanıyor ama gerçeği kimse haykıramıyor. Korkudan mı?.. Rantperestlikten mi?.. 

CHP Genel Başkan başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, en kısa yoldan açıkladı:

"Rantseverlik İstanbul'u bu hale getirdi."

Erdoğan Toprak," İstanbul'da yaşanan sel ve yağmur felaketi, hükümet üyesi Bakanlar tarafından 'afet' olarak nitelendirilse de 1994 yılından bu yana İstanbul'u yöneten AKP'nin beton aşkıyla, doğa, yeşil ve çevre karşıtı tutumunun yol açtığı bir durumun somutlaşmasıdır" dedi. Elimizi vicdanımıza koyup, Toprak'ın şu tespitlerine katılmamak mümkün mü:

"* İstanbul'u rezidanslar, gökdelenler, AVM'lerle donatan AKP belediyeciliği, rant ve arsa-arazi spekülasyonu için hiçbir kural tanımaksızın yürüttüğü yapılaşmanın geldiği noktada, Türkiye'nin en büyük, dünyanın ise sayılı metropollerinden birisi olan İstanbul'u topraksız, nefessiz bırakmıştır.

*Hükümetin mega projeleri, İstanbul'da çok övünülen metro hatları, metrobüs yolları, Avrasya tüneli felç oldu. Bazıları kapatılmak zorunda kalındı. Araçlar için yapılan yollarda, insanlar karşıdan karşıya yüzerek geçmek zorunda kaldı. Tarihi ve doğal dokusu yok edilen İstanbul bir beton şehre dönüştürüldüğü için, yağmur suları betonu aşıp gidecek yer bulamadı. Bulvarlardan nehirler gibi aktı. İstanbul afeti yaşayınca, doğanın yok edilmesi, yeşilin katledilmesi, toprağın betona dönüştürülmesi hatırlandı ve ekranları küresel ısınmanın tehlikelerini, tehditlerini anlatan uzmanlar doldurdu.

*ABD Başkanı Donald Trump'tan sonra, Paris Anlaşması'ndan çekileceğini, küresel ısınma ile ilgili taahhütlerini yerine getirmeyeceğini ilan eden ikinci ülke, Türkiye oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, iklim anlaşmasını onaylamayacağını ilan ederken, hükümeti de, Meclis'ide, toplumu da yok saydı. Kendisi tek başına böyle bir karara vardı.

*Türkiye'nin anlaşmadan çekilmesi, mevcut ekonomisi ve sanayisiyle küresel ısınma üzerinde can alıcı bir etki yaratmaz. Ancak doğaya, çevreye bakışı, zihniyeti yansıtması açısından Cumhurbaşkanının tavrı önemli ve dikkatle üzerinde durulmalı. AKP döneminde 15 yılda sadece kentlerimizin yapısı, doğası, yeşili, tarihi değil, köylerin, kasabaların, kırsal alanların da yapısı 'rant' hırsıyla değiştirildi.

*Ormanlar, meralar, ovalar, tarımsal üretim havzaları, koylar yapılaşmaya açıldı. Tarım toprakları yok edilirken, Somali'de, Sudan'da 99 yıllığına tarım arazileri kiralanmaya, yüz milyonlarca dolar bu topraklara ödenmeye başlandı.

*TEMA Vakfı Türkiye'deki toprak kaybına, tarımsal arazilerin ve meraların yok edilmesine dikkat çekerek, tehlikenin büyüdüğüne yıllardır işaret ediyor. 1950'li yılların başında 39 milyon hektar olan Türkiye mera alanlarının yüzde 65'inin tahrip edildiğini, meraların korunması gerektiğini gündeme getiriyor. Toprağın, yeşilin, otlak ve meraların, ormanların kaybı, gıda güvenliğini de yok ediyor. *Ekilebilir alanlar azaldıkça, gıda üretimi geriliyor, gıda fiyatları alabildiğine artıyor. Türkiye'de sadece enflasyon üzerindeki etkisi nedeniyle tartışılan gıda fiyatlarının neden bu hale geldiği, yaz ortasında neden hâlâ domatesi, biberi böylesine pahalı yemek zorunda kaldığımız sorgulanmıyor.

* Hemen ithalat yoluna başvurularak, yerli üretici cezalandırılıp terbiye ediliyor. 15 yılda ülke tarımının, kentlerin, yapılaşmanın, orman ve hayvancılık politikalarının geldiği nokta, aynı zamanda İstanbul'da yaşanana benzer yeni afetlerin de zeminini hızla genişletiyor."

Yaşadığımız felaketlerden  hiç ders almıyoruz. Aynı kafa; durmak yok yola devam!.

"Kıyamet kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz"  Hadis-i Şerifi'ni hatırlayan var mı?.. Cihad'ı müfredata sokanlara niye kimse çıkıp da sormuyor," Peygamber efendimizin bitki, hayvan, doğa sevgisi, o yüce merhameti ve ahlakı  yeniden değiştirilen ders kitaplarında niye geniş geniş yerini bulmuyor?.." diye. Birileri bundan çok rahatsız olur mu diye çekiniliyor?..

"Afetin ardından İstanbul" fotoğraflarında ibretlik mesajlar var;

"Yağmur sularına batan bir dolmuşun üstünde canını kurtarmaya çalışan vatandaşlardan para mı toplanıyordu ?" diye tartışıp duruyoruz. Doğru, yanlış... Hiç fark etmez. Ama bunun tartışılması bile ,sadece İstanbul'un değil ahlaki değerlerimizin nasıl betonlaştırıldığını  gösteriyor.

"İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur " diyen  sevgili Peygamberimizin ümmetiyiz de!.. Acaba, hiç aklına getiren var mı?..İstanbul'u batıran ve tekrar Bizanslaştıranlar için efendimizin şefaati nasip olur mu?..

Yazarın Diğer Yazıları