"Sessizlik süreci"nde kim uyudu!..

Durun hele 1 dakika!.. Azıcık sakin olun... Bağırıp çağırmadan önce yavaş yavaş 9'a kadar bir sayın... Tamam, NATO skandalı hepimizin canını çok sıktı. Millî onurumuzu rencide etti. Tepki göstermeyecek miyiz? Elbette, karşılığını en ağır ve hak ettikleri şekliyle vereceğiz. Vermeliyiz de!..

Ancak, doğru soruları sorup doğru cevapları da arayacağız. Skandalın zamanlaması manidar değil mi?.. ATATÜRK ile R. Erdoğan'ın isimlerinin yan yana getirilmesi manidar değil mi?..

Skandalla ilgili bu 2 ana eksendeki soruların yanıtlarını aramadan önce sizleri fazla askeri terimlere boğmadan bazı teknik bilgileri aktarmak isterim;

NATO'nun Norveç'te Müşterek Harp Merkezi'nde düzenlediği "Trident Javelin-2017" tatbikatı bir siber tatbikat.. Yani, katılımcı ülkelerin gönderdiği askerler oralarda dağda bayırda koşuşturup mermiler atmıyorlar. Yani, her şey daha önce kurgulanmış senaryolar üzerinden bilgisayar ortamında gerçekleşiyor. Tatbikatın gerçekleştiği zaman dilimi ise (buraya çok dikkat) 8-17 Kasım...

NATO bu siber tatbikatları yıllardır gerçekleştiriyor. Bunun klasik bir formatı  var. Tatbikatlara katılan ülkelerde bu formata aynen riayet etmek zorundalar. İstisnası falan da asla söz konusu olamıyor. Bu tip siber tatbikatların minimum 3 aylık bir ön hazırlık süreci oluyor. Kaba hatları ile şöyle;

* Önce taslak senaryo hazırlanır.

* Bu senaryo Brüksel'de tartışılır.

* Bu aşamaların ardından katılımcı ülkelerin karargâhlarına sunulur.

* Katılımcı ülkeler kendi içinde senaryoyu inceleyip tartışırken diğer taraftan tatbikata gönderilecek askerlerin seçimi için de çalışmalar başlar.

* Tatbikat senaryoları ülkelerin onay aşamasındayken "sessizlik süreci" diye işleyen bir süreç vardır. Senaryo "sessizlik süreci"ne sunulur. Bu süreç içinde herhangi bir ülkeden itiraz gelmez ise senaryo aynen kabul olunur. Eğer bir ülke bile "sessizlik süreci"nde itiraz ederse yenilenir. Bir daha "sessizlik sürecine" sunulur. Yeni bir itiraz daha gelmez ise aynen kabul görür. Yani, bu tatbikat senaryolarını hayata geçirmek öyle sıradan bir iş, "yaptım oldu", "aa! biz yeni burada gördük" kabilinden işler değildir.

* Senaryoların onayından sonra da çalışmalar çok titiz bir şekilde yürütülür. Tatbikatın gerçekleşeceği tarihe kadar seçilen askerlerin içinde öncü bir grup harekât merkezine giderek ön toplantılar yapılır. Bu toplantılar da tatbikattan bir gün önce gerçekleşmez. Tüm detaylar en ince ayrıntısına kadar tekrar tekrar masaya yatırılır. Bunun da uzun sayılabilecek bir süreci vardır.

Bu teknik detayları çok iyi bilen bir Ankara gazetecisi olarak Norveç'te ortaya çıkan kahpeliğin ardından kafamda bazı kuşkular belirdi. R. Erdoğan'ın Zarrab  dosyası ete kemiğe bürünmesiyle birlikte yardımcısı Doktor Devlet Bahçeli ile birlikte girdiği millî maç havası... Ve 10 Kasım 2017 saat 9'u 5 geçtikten sonra birden bire en keskin ATATÜRKÇÜ ve Türkçü olması.. Norveç'teki kahpeliğin patlamasının ardından da, tatbikat senaryosunun havuz medyası tarafından Türkiye'nin Rusya'dan alacağı S-400'lere karşı bir tehdit hatta, NATO'nun Türkiye'yi işgal planı olarak bir algı operasyonuna girişilmesi. Durun... Hemen bana saydırmaya başlamayın. Neden, algı operasyonu diyorum? Lütfen, yukarıda sıraladığım teknik prosedüre bir daha bakın. Tamam, bu rezaleti ortaya çıkaran subaylarımızın hepsinin alnından teker teker öpelim. Ancaak!.. Gerçekten Türkiye'yi işgal senaryosu varsa; bu kadar sıraladığım evreler sırasında bunu TSK karargâhında anlayacak kavrayacak, itiraz edecek tek bir Türk subayı yok muydu?.. Orada ilk defa gördüler diye bir şey söz konusu olabilir mi?.. Hazırlık evresinde senaryoyu  Genelkurmay karargâhında inceleyen subaylarımıza hain mi diyeceğiz?.. Bilerek göz yumdular mı diyeceğiz. Böyle bir şey olabilir mi?.. Bir de, Erdoğan hakkında sahte hesap açan kişinin Türk kökenli bir Norveç subayı (söz konusu subay ordudan atıldı) olduğu ortaya çıktı... İktidar çevreleri hain FETÖ parmağına ısrarla işaret ediyor. Tam bu noktada kafalar iyice karışıyor. Neden bu kahpenin geçmişi kimliği ile birlikte açıklanmıyor?.. Genelkurmay karargâhında bilgisine başvurduğum kaynaklar bu kişinin Kürt kökenli olduğuna dikkat çekiyor. Buranın altını çizmemdeki tek gaye; Norveç, Türkiye'den kaçan PKK'lıların önemli bir sığınma limanı ve hamisi olmasındandır. Güya insan hakları söz konusu olduğunda Norveç bunların PKK'lı teröristler olduğunu saklar hep, dünya platformuna Türkiye'de mağdur olmuş zulme uğrayan Türk vatandaşları olarak gösterir. Yok, eğer bu Türkiye'den giden ve daha sonra Norveç vatandaşlığına geçen eski bir Türk subay ise durum daha da vahim demektir. Çünkü, her ne olursa olsun NATO burada Genelkurmay'dan klerans (clearance) ister. Genelkurmay bu onayı vermeden emekli veya istifa ile de olsa NATO o askeri kendi bünyesinde işe başlatmaz.

Tatbikatın gerçekleştiği tarih 8-17 Kasım. Bizim de önce Erdoğan'ın açıklaması ile haberdar olduğumuz vakit ise tatbikatın son günü 17 Kasım. Bu düşmanlık görüldü de neden o güne kadar beklendi diye sormak hakkımız değil mi?..

Karanlık noktaları çok olan, zamanlaması Türkiye'de iktidarın kendi içinde bile hayretle karşılanan ATATÜRK'çülük manevrası ile denk düşen bir olayla karşı karşıyayız. ATATÜRK ve R. Erdoğan... Kıyısından bile aynı kefeye konulabilinir mi?.. Türk milliyetçilerine düşen görev; çok çabuk gaza gelip tribün amigolarının tezahüratlarına iştirak etmek değil... Türkiye'yi yeni bataklıklara sürükleyecek hesaplı/hesapsız yeni maceralara karşı sağduyulu bir duruş sergilemek ve gerçeklerin ortaya çıkması için çaba harcamaktır. İçeride düşman kamplar yaratarak 15 yıldır oy devşirip iktidarda kalan AKP zihniyetinin Türkiye sınırlarında sermayesi tükendi mi ki, Haçlı seferlerinin simgesi Papa'nın heykeli altında Hristiyan anayasasına imza attıklarını unutturup Batı'ya karşı düşman cephesi açıyorlar?..

Eğri oturup doğru konuşalım!..

Yazarın Diğer Yazıları