"Bu şarkı" bitiyor!

Menfaat birlikleri öylesine hızlı çözülür, öylesine hızlı çöker ki, o noktaya nasıl gelindi anlamazsınız.. Siyaset tarihi bunun örnekleri ile dolu..

15 yıllık iktidarının ilk yıllarında AKP, Türkiye'ye bir hayal kurdurabildi, bir hikaye yazabildi.. Bunun mükafatını da sandıkta aldı.. Ancak, muktedir olmaya başladığı anda, kişisel hayallerinin peşine düşen,  kişisel öykülerini yazan insanlar topluluğuna dönüştü..

**

Mesela bu yüzden, "Kimsesizlerin kimsesi olmak" sloganıyla yola çıkan partinin lideri, kimsesiz bir çiftçiye 'Ananı da al git' diyebildi..

Ya da danışmanı, mağdur ve acılı bir madenciyi tekmeleyebildi..

Üniversite mezunu ve işsiz bir genç kızımızın, derdini anlatmak istediği Bakan, cebine birkaç yüz lira sıkıştırmayı sorunu çözmek gibi algıladı..

Örnekleri çok.. Kimsesizlerin kimsesi olmak iddiasıyla çıkılan yol, güç zehirlenmesiyle, gemisini yürüten kaptana dönüştü..

Hukukçu AKP'li, hukukun katledilmesini alkışlayıp savunabildi..

Sendikacı AKP'li, işçi ve memur hakları yerine, iktidarın selametini tercih edebildi..

Bürokrat AKP'li, devletin menfaatleri yerine, bu menfaat birliğine hizmet edebilmeyi normal gördü..

İş adamı AKP'li, ekonomi alarm verirken, hâlâ çıkıp 'her şey yolunda' diye insanları kandırmaya çalışıyor..

Hepsinin ortak derdi, 'düzenimiz bozulmasın..'

***

Oysa, milletin de isyan ettiği düzeni bozmak için gelmişlerdi.. Düzen değil, düzenden beslenen isimler değişti sadece..

Her iktidar sahibi gibi, iktidarın bir gün sona erebileceğini hesap etmeden yaşadılar.. Sonsuz sandılar..

Bugün, iktidar riske girmeye başlayınca da, yine memleketi değil, gücü korumayı seçtiler..

Nitekim, büyük iktidarı korumak için, küçük iktidarları yemeye başladılar bugün.. Bakınız belediye başkanları, il ve ilçe başkanları.. İsimleri değiştirerek, düzen değişti havası yaratmaya çalışıyorlar.. Oysa kaçırdıkları nokta şu; O düzenin her dişlisi de, kendi düzenini ayakta tutmaya programlı artık..

Olan bir ülkeye oluyor.. Olan, iktidarın ilk yıllarındaki hayale, hikayeye inananlara oluyor..

***

Cumhurbaşkanı 'Dolar 3 kuruş arttı' diye yazıyor öyküyü.. Oysa, 'O 3 kuruşun, dış borca 13 milyar lira" yük bindirmesi bambaşka bir öykü..

Cumhurbaşkanı sosyal güvenlikte "SGK'yı Kılıçdaroğlu batırdı" diye yazıyor öyküyü.. Oysa, bu ay itibarıyla maaşlarından esaslı kesinti yapılan yüzbinlerce Bağ-Kur'lununki bambaşka bir öykü..

Cumhurbaşkanı'nın ülkesinde hâlâ 'Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır' yazıyor, vergi dairelerinde.. Oysa yakınlarının vergi cennetine para transferleri apayrı bir öykü..

Cumhurbaşkanı 'Şu kadar bin kilometre bölünmüş yol yaptık' diye yazıyor öyküyü.. Oysa, 5 lirayı aşmış akaryakıtla, o yolları gidemeyen vatandaşlarınki bambaşka bir öykü..

Cumhurbaşkanı 'Köprüler yaptık' diye yazıyor öyküyü.. Oysa o köprülere yöneldiğinde, adım başı 'OGS'si öten vatandaşın yaşadığı soygun, bambaşka bir öykü..

Cumhurbaşkanı "Enflasyon düşük" diye yazıyor öyküyü.. Oysa, tenis toplu sepetle düşük gösterilen enflasyon oranında zam bekleyen çalışanın öyküsü bambaşka..

Cumhurbaşkanı 'Çaresiz insanlara el uzattık' diye tarifliyor Suriye öyküsünü.. Sokaklardaki milyonlarca Suriyeli'nin yaşadığı ve yaşattığı, bambaşka bir öykü..

***

İktidar, 'En iyi biz yönettik.. En iyisini biz yaptık.. En mükemmeli biziz..' diye yazıyor öyküyü.. Oysa, AKP iktidarına koşulsuz destek verenler bile, 'Cumhuriyet, tarihinin en ciddi tehdidiyle karşı karşıya' diye okuyor öyküyü..

Doğrudur.. Cumhuriyetimiz, tarihinin en ciddi tehdidiyle karşı karşıya.. Türkiye Cumhuriyeti açık seçik bir "Millî Güvenlik" tehdidi altında..

İşte tam bunları konuşurken, İYİ Parti Genel Sekreteri Aytun Çıray'ın, Reza Zarrab davasından hareketle yaptığı değerlendirme çınlıyor kulağımda:

-Yolsuzluklar, Türkiye için 'Millî Güvenlik' sorunu haline gelmiştir..

**

İddialı bulmayın.. Girişte ne dedim; menfaat birliği..

Bu öyle bir birliktir ki, ayakta kalabilmek için sürekli 'Alabilmesi' lazım.. Alabilmesi için de sürekli bir şeyler vermesi..

İşte bu noktadır artık, Türkiye'nin 'Millî Güvenlik' sorunu..

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, geçtiğimiz günlerde, ABD'deki dava ile ilgili bir soruya yanıt verirken, şöyle demişti:

-Umarım, iktidar bu beladan kurtulmak için Türkiye'yi masaya yatırmaz..

Yani? Yanisi şu, menfaat birliğini ayakta tutabilmek için yapamayacakları şey yok..

Buna, Türkiye'yi ameliyat masasına yatırtmak da dahil..

İşte bu andan itibaren de, buna sebep olan gelişmeler, yani yolsuzluk, yani rüşvet, artık Türkiye'nin millî güvenlik sorunu haline geldi..

***

Öykü, "Kimsesizlerin kimsesi" olmak diye başladı, öyle girift ilişkilerle yürüdü ki, "Kimin nesi, belli değil.."

Öykü, "Düzeni değiştirmek" iddiasıyla başladı, artık 'Düzenimizi korumak' noktasına geldi..

***

Sözün özü şu; Siz hiç, bitmeyen bir öykü gördünüz mü? Hah işte tam da o vakitlerdeyiz..

Mesele, bu menfaatçi öyküyü, az hasarla atlatmak.. Allah yardımcımız olsun..

Yazarın Diğer Yazıları