Ne olacak AKP'nin hâli!

Kabul edelim; Ak Parti'de tesanüt bozuldu. Hem de yıllar oluyor. Türkiye'yi idare eden bir partinin iç dinamiklerinin arızalanması, şöyle bir düşünürsek, hepimizi üzer; çünkü, "arıza" ülke insanına sirayet ediyor.

Partilerin üzerinde liderlerin rolü elbette tartışılmaz. Ama parti bir liderin partisi olmamalıdır.

Alparslan Türkeş'in liderliği tartışılır mıydı? Sağlığında MHP'nin en son seçimde (1995) aldığı oy, yüzde 8'di ve barajı aşamıyordu. Cenaze töreninde, belki partiye oy verenden daha çok cemaat vardı. 1999'da yüzde 18'i yakaladı ve MHP hâlen TBMM'de...

Ak Parti'de öyle bir hava estiriliyor ki, partinin önü de arkası da Reis'tir; tartışma götürmez. Ama bu partinin bir geleceği olmayacak mı?

"Reis'ten icazetli dar bir kadro konuşsun, başkası gerekmez." demeye getiriliyor.

Son tartışmalar "ucu açık kararname" üzerine...

Abdullah Gül, burada her fırsatta belirtirim, Ak Parti'nin omurgasındaki birkaç isimlerinden biridir. R. T. Erdoğan'ın önünü açan odur. Bakanlık, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Ve devleti muhakkak çeperlerine kadar tanır. Onun söz söyleme, yol gösterme hakkı olmayacak da kimin olacak?! Onun sözleri dikkate alınmayacak da kimin alınacak?

Ancak Reis'in dedikleri kabullenilmezse, farklı bir söz edilirse, bu oyunbozanlıktır. Ak Parti'de, "istişare"ye sık atıfta bulunulur. Reis çevresinden kim Abdullah Gül'e ve onun gibi partiye emek vermiş tecrübeli isme gidip bir şey sordu?

Abdullah Gül, "kuvvetler ayrılığı"nı esas alıyor. Bir toplantıda yaptığı, özenle hazırlanmış konuşmasını bu köşeye taşımıştık.

A. Gül, en son, "ucu açık kararname" hakkında Saray'ın beklediklerinin dışında söz etmişti. Saray çevresi alabildiğine yüklendiği gibi, Reis de, adını anmadan A. Gül'ün sözlerini "üzücü" bulduğunu belirtmişti. Herkes cuma namazı çıkışında A. Gül ne diyecek merakı içindeydi. Sözünden dönmedi ve seçilmiş kelimelerle önceki görüşünü pekiştirdi:

"İleride durumdan vazife çıkartacak bazıları hepimizi çok üzecek olaylara vesile verebilirler. Onun için ufak bir düzeltmeyle bunun önüne geçilebilir diye düşündüm. Bunu oraya buraya çekmenin manası yok. Önemli konularda görüşlerimi halkla paylaşma da tabiî ki bir sorumluluk benim için. Bunun arkasında bir mesele aramanın da hiç anlamı olmadığı kanaatindeyim."

Partiye bu kadar emek vermiş bir insanın sözlerinin bir kıymetiharbiyesi yok mudur?

Parti sözcüsü Mahir Ünal'ın bu sözler karşısında: "11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, AK Parti'nin milletvekilliğini, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yapmış ve AK Partili olduğunu düşündüğümüz (isimdir).  Dolayısıyla bizim bir ilkemiz vardır: Dostlarımızın medya üzerinden konuşması bizi üzer." dedikten sonra sözü "istişare"ye getiriyor: "Gördükleri bir eksiklik varsa biz işlerimizi istişare ile yaparız. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın "üzüldüm" ifadesi de budur."

Mahir Ünal'ın bu sözleri: "Gel, kapalı kapılar ardında bize söyle, biz yine bildiğimizi yaparız." demekten başka bir şey değildir.

Bırakın herkes konuşsun, tartışsın, fikrini söylesin...

Asıl istişare budur.

Yazarın Diğer Yazıları