Yeni bir "at pazarlığı" mı?..

Kafamı çok kurcalıyor...

Nedir o?..

Canlı yayınlanan Tahran zirvesinden önce ve sonra yaşanan gelişmeler ile çok bağlantılı olduğunu düşündüğüm ekonomi ve dışişleri koridorlarında duyduğum bir iddia... İnsanın uykularını kaçıracak cinsten.

Bir daha hatırlatarak gidelim...

Erdoğan, Kırgızistan dönüşünde 25 Eylül'de New York'taki BM Genel Kurulu'nda Trump ile görüşme konusunda talep gelmediğini, kendisinin de özel bir talepte bulunmayacağını açıklamıştı. Acaba bu "görüşelim"in kurnazca bir ifadesi miydi?..

Sonra, Tahran zirvesinde Türkiye'nin içine düşürüldüğü zor durum. Erdoğan'ın gözlerinin içine bakıla bakıla Suriye rejiminin  meşruluğunun İran ve Rusya tarafından sürekli vurgulanması. Erdoğan'ın ateşkes ilanı önerisi bu iki ülke tarafından reddedilirken, Türkiye'yi terör örgütlerinin hamisi duruma düşürülmesi atakları... Erdoğan'ın, ABD yönetimine kapı aralamak için Wall Street Journal'a yazdığı makale...

Lazkiye'den paketlenen terörist Yusuf  Nazik üzerinden Esad'a ve Suriye rejimine meydan okumalar...

Ve tüm bu gündem maddeleri ile birlikte içinde bulunduğumuz büyük ekonomik kriz. Biliyorsunuz, ABD Kasım ayında İran'a ambargo planlıyor. Türkiye'yi de uyması için oldukça zorluyor. İktidar sözcülerinin tüm aksi yönde açıklamalarına rağmen acaba bir yol ayrımına mı geldik?..

Satırları uzatmayalım. Ekonomi ve dışişleri kulislerinde duyduğum şok iddia şöyle;

"ABD ve Suudi Arabistan, İran'a ambargoya uymamız için 65 milyar dolar yardım teklif ettiler. İran'ın da haberdar olduğu bu teklif, İran yönetiminde büyük rahatsızlık yarattı."

Tahran'daki, Suriye zirvesi acaba bu yüzden mi canlı yayınlandı?.. Ve arkasından, iktidarın "Lazkiye paketi" hamlesi geldi?..

Bilemiyorum...

***

Türkiye, İran ambargosuna katılır mı?.. İlişkilerimiz ne durumda?... Benzer soruları, Türkiye-İran ilişkileri konusunda uzmanlığı ile tanıdığımız CHP eski İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz'e sorduk. Şunları söyledi;

"Biz ambargoya normal şartlarda uyamayız. İran ile yaptığımız özellikle doğal gaz açısından antlaşmamız var biliyorsunuz. Dolayısıyla  doğal gazı nereden karşılayacağız? Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı da bunu söylüyor. Rusya, Azerbaycan ve İran'dan alıyoruz doğal gazı. İran'dan almazsak Doğu Anadolu bölgesinin gaz ihtiyacını nasıl karşılayacağız? Tankerlere alsak nasıl taşıyacaksınız? Bana öyle geliyor ki, ABD son aşamada Obama dönemindeki bazı muafiyetleri sağlayacak. Öte yandan, Türkiye benim zararım olacak, bunu nasıl karşılayacağız diyecek? İran'dan doğal gaz alıyoruz ama doğal gaz ve petrolün parasını İran'a vermiyoruz. Bu tutarın karşılığı bankada Türk lirası olarak duruyor, bunu ancak mal karşılığı, ilaç, gıda ve diğer sanayi ürünleri açısından karşılıyoruz. Bu aynı zamanda Türkiye'nin dış ticaret dengesi açısından da önemli. Bunu kestiğimiz anda buradan da bir zarar doğacak. Dolayısıyla ambargoya uyduğumuz anda, sınırlı da olsa yüksek şişirilmiş fatura çıkarılır. ABD'ye bu zararımızı karşılayın diyecekler, onlar da bunu Suudi Arabistan'a karşılatacaklar. Benim kişisel analizim bu."

Özgündüz, Türkiye'nin ambargoya uymasının Suudi Arabistan'ın işine geleceğine dikkat çekerek şöyle devam etti;

"İran ile çekişiyor, İran'ı sıkıştırmak istiyor. Suudi Arabistan, İran'a savaşta harcayacağı parayı Türkiye ile arayı düzelterek, Türkiye'ye destek çıkarak yapar. Ancak bu başka komplikasyonlara yol açar. Türkiye ile İran, özellikle bölgedeki Büyük İsrail, Kürdistan projesine karşı ortak iş birliği ve çıkarları var. Eğer ambargoya uymak direkt olarak İran'a tavır gibi algılanırsa o zaman başka sıkıntıları beraberinde getirecektir. Artık güveni yeniden tesis etmek zor olur.

Suriye'de başından beri İran ile çatışma halindeyiz. Türkiye, Esad'ı devireceğim yönünde tavır aldığından beri İran ile karşı karşıya geldi. Ancak oradaki çatışma başka ilişkileri olumsuz etkilemiyordu. Daha büyük bir sorun çıkmıyordu. Örneğin, Kuzey Irak'ta Barzani referandumunda birlikte hareket ettiler. Suriye'de karşı karşıya olan ülkeler ortak çıkarları olunca yan yana geldi. Suriye'de de bence Barzani olayında olduğu gibi ortak çıkarlar var. Suriye'nin toprak bütünlüğü, Kürt bölgesi oluşmaması hem İran'ın, hem Türkiye'nin çıkarına uygun.

İran dağılırsa...

 İran'a ambargo, İran'ın balistik füze programı nedeniyle askıya alınmasıyla başlıyor. ABD, İsrail'in güvenliğini sağlıyor. İran, Suriye savaşıyla birlikte İsrail'i sıkıştırmaya başladı. Aslında bölgede herkes kendi BOP projesini uyguluyor. ABD'nin bir BOP projesi var, bizimkilerin kendine göre bir BOP projesi var, İran da kendi BOP'unu uygulamak istedi. BOP, asıl zaten İsrail içindi. Şimdi işler değişti. ABD, herkes yerine çekilsin otursun diyor. Oturmazsa bölgedeki Sünni Arapları, PKK-YPG unsurlarını İran'a karşı kullanmak isteyecek. Ekonomik açıdan da sıkıştırıp İran'ı içeriden de sıkıştırma çabasında. Halkta hoşnutsuzluk çıkarma stratejisi uyguluyor. İran da buna tedbir alır. İsrail'i hedef alabilir. Basit bir durum yok ortada. Bir noktada, iki taraf da taviz verip bir noktada buluşacaklar. Burada yine biz kendimize çok dikkat etmeliyiz. Tabiri caizse kabak başımıza patlamamalı. İran ile ilişkileri heyecanlanıp bozmayalım, iki ülkenin iyi ilişkileri hem bölge ülkeleri, hem de İslam ülkelerinin, hem de iki ülkenin çıkarınadır. Bu iki ülkenin çatışması en çok iki ülkeye zarar verir. ABD gidecek, biz burada yaşamaya devam edeceğiz. Birinci Dünya Savaşı'nda olduğu gibi iki ülke de zarar görür. Türkiye dağılırsa İran dağılır, İran dağılırsa Türkiye dağılır. Stratejik ortak çıkarlarımızı dikkate almalıyız."

Irak vurulmadan önce, iktidar ABD ile "at pazarlığı" yapmıştı. İnşallah, tarih tekerrür etmez!..

Yazarın Diğer Yazıları