İş Bankası ve BDDK olayı

BDDK cuma günü İş Bankası'nın temettü kararını kabul etmeyerek, söz konusu kârın ortaklara değil de daha güçlü bir mali yapı için sermayeye aktarılmasını istedi.

Tabii ki kıyamet koptu.

Eminim ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'nin İş Bankası'ndaki hisselerinin Hazine'ye devredilmesi gerektiğini söylemeseydi bu konu belki de gazetelerde haber bile olmayacaktı.

Öncelikle şunu hemen yazının başında söyleyeyim:

BDDK'nın almış olduğu karar yanlış değildir.

Gerek var mı yok mu bu tartışılır. Ancak BDDK'nın bu kararına kesinlikle politik bir gözle bakmamak lazım.

Türkiye tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Bu krizin bankalar üzerindeki etkisi büyük. Bu bilinen bir gerçek.

Bankaların takipteki alacakları her geçen gün artıyor. 2019 yılında bu verilerin daha da rahatsız edici olması bekleniyor.

Böyle bir fırtınalı dönemde söz konusu 2018 yılı kârının sermayeye ilave edilmesini istemek son derece doğru ve yerinde bir karardır.

Bu karardan dolayı BDDK'yı siyasetin içine çekmek kesinlikle doğru bir hareket değil.

Aynı BDDK, Malta vatandaşlığı ile gündeme gelen Suzan Sabancı ve ailesinin bankası Akbank'a bedelli sermaye artırımına izin vermişti. Özellikle yatırımcılar tarafından büyük tepki gösterilen yüzde 30 bedelli sermaye artırımında 1 liralık nominal hisse için 2,5 lira gibi oldukça yüksek bir bedel ortaklardan alınmıştı.

Bu sermaye artırımı ile Akbank yaklaşık 3 milyar lira para toplamıştı.

Burada Sabancı ailesi kendisi ile birlikte borsadaki ortakların da elini cebine atmasına neden olmuştu.

Bu hiç tartışılmadı. Hiç konuşulmadı.

Bugün İş Bankası ile ilgili karar tartışılıyor.

Dediğim gibi bunun tek nedeni Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İş Bankası ile ilgili çıkışlarıdır.

Banka ve temettü

Olaya bir başka açıdan da bakmak lazım. Halka açık şirketlerin büyük bir bölümü doğru dürüst temettü ödemiyor. Zaten borsadaki yatırımcı Amerika ve diğer ülkelerdeki gibi temettüye bakmıyor onu ilgilendiren borsa getirisi. Yüzde 10 temettü istikrarlı bir şirketin neredeyse bir aylık yükselişi ile elde edilen bir kâr.

Mesela İş Bankası hisse senedini incelediğimizde Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarıyla sarsılmasına rağmen hisse yatırımcısı kazanmış. 2 Ocak 2019 tarihinde 4,30 TL olan senet cuma gününü 5,77'yle kapatmıştır. Yani yılbaşından bu yana yüzde 27 kazandırmıştır.

Sendika ne dedi?

İş Bankası'nda temettü olayından en çok mağdur olan tabii ki çalışanlar. Çünkü çalışanlar da bankanın kârından pay alıyorlardı. İş Bankası'nın en büyük hissedarı yüzde 40,47 ile İş Bankası Mensupları Munzam Sandığı. Temettünün verilmemesi demek Munzam Sandığı'na da para girmemesi anlamına geliyor.

Sandığın yapısına yaptığımızda Yönetim kurulu Başkanı Ersin Özince. Bankanın CEO'su.

İkinci üye en çok dikkat çeken.

Metin Tiryakioğlu.

Yani İş Bankası'nda örgütlü sendikanın 35 yıldır değişmeyen genel başkanı. Yani sendika başkanının iki şapkası var. Bir şapkası patron, diğeri ise çalışanın hakkını arayan örgütlü sendika başkanı.

Sadece Türkiye'de olacak bir şey bu.

Bunu bir kenara bırakarak bu sendikanın bir mektubuna dikkat çekmek istiyorum.

Hem patron hem işçinin hakkını savunan sendika, İş Bankası Genel Müdürü'ne bir mektup yazarak, BDDK'nın kararından sonra çalışanların mağduriyetinin giderilmesine yönelik nasıl bir tedbir alacaklarını sordu.

Bu mektup 'BASİSEN sendikacılığı hatırladı' yorumuna neden oldu.

O mektubu neden yazdınız ki! Zaten aynı zamanda işverensiniz. Burada amaç sendika çalışıyor görüntüsü vermek mi?

BASİSEN sendikacılığı sadece patronu olduğu İş Bankası'nda mı yapıyor? Diğer örgütlü olduğu iş yerlerine yönelik ne yaptı? Bunu da internet sitesine koysa da öğrensek.

Yazarın Diğer Yazıları