Muhsin Başkan'dan Ozan Arif'e

Seçimden seçime, belirli aralıklarda, önemli gün ve kritik noktalarda Muhsin Yazıcıoğlu'nun mezarına gidip üstüne su dökmek yeterli değil. Yahut Twitır'dan kitleleri memnun edecek bir kaç laf göndermek de hiç mühim değil.

Bu söylediklerimim Alpaslan Türkeş için de geçerli.

Türkeş'e söylenmedik laf bırakmayanlar bir bakıyorsunuz mezarında.

Ne var?

"Biz rahmetliyi ziyaret ediyoruz."

Allah Allah…

İlginç..

Siyasi çıkar böyle bir şey…

Peki onun fikirleri, düşünceleri, inanç ve değerleri.. Onlarla olan ilginiz nedir?

Sıfır..

Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu tam on yıl önce öldürüldü..

Peki, katilleri kim ya da kimler?

Belli değil…

Bunu bulmak iktidarların işi değil mi? Aynı zamanda devletin görevi sayılmaz mı?

Sayılır.

Peki, neden bugüne kadar kimse bizi ikna edecek bir cevap veremedi?

Mesela Keş Dağı'nda arama yapmak isteyen partilileri kim engelledi?

Önce, düşükleri yer  "bulundu " diyen dönemin valisi sonradan neden sessizliğe gömüldü?

Telefon konuşmalarından şüphelilerin yerini anında tespit eden asker ve polis o gün neden başarısız oldu?

Bilen yok…

Şimdi bir iktidar yetkilisi, Muhsin Yazıcıoğlu ile dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan'ın birlikte görüldüğü fotoğrafı twitırdan paylaşmış. Peki, Muhsin Başkan ve arkadaşlarının katilleri, onları hangi iktidar bulacak?

Orası belirsiz. Bunlara lazım olan oy.

Bu arada iktidar ortağı ülkücü babayiğitlerden gık yok.. Onlar şimdilik belirli aralıklarda, önemli gün ve zamanlarda Türkeş'in mezarını suluyor.

Mevlit siyasi faaliyet mi?

Diyanet; ölümü, ölüm sonrası dini törenleri bile siyasete bağlamış. Geçtiğimiz hafta Ozan Arif'in ölümü dolayısı ile mevlit okutmak isteyen ailesine cami yasağı koymuş.

Sebep: Seçimler varmış. Camilerde siyasi içerikli faaliyetlere yer yokmuş.

İyi de kardeşim, mevlit siyasi bir faaliyet mi?

Peki, bir politikacı ölürse "kardeşim seçim yasakları var. Camilerde siyasete yer vermiyoruz" deyip musalla taşına konulmayacak mı? 

Namazı kılınmayacak mı?

Ancak galiba mesele o değil.

Asıl mesele, Diyanetin kötü yönetilmesi. Bizzat yönetimin siyasileşmesi. Bütün Müslümanları aynı görüp görmemesi meselesi.

Yoksa Ozan Arif dolayısı ile camide mevlit okutmanın  neresi politik?.. Kaldı ki Arif ebediyete gitti. Dünyanın hiçbir eyleminde olmayacak. Dolayısı ile politika ile ilişiği kesildi. Sevenleri ise onu siyasetin aracı yapmayacak kadar onurlu ve asil insanlardır.

Muhsin Yazıcıoğlu ve Ozan Arif ikisi de güzel insanlarımızdı. Bu sebeple onları seviyoruz ve sevmeye devam edeceğiz.

Diyanet'in camileri işyeri mantığı ile "seçim nedeniyle siyasete kapalıyız" deyip dini ritüellere izin vermemesi ne kadar saçma ise gerekçesi de o kadar saçma.

Neden?

Çünkü seçim yasağı olmasa cemide siyaset serbest mi sayılacak?

Camiyi imam efendinin iş yeri ve müftülükler gibi devlet dairesi olarak görsen bile seçim sonrasında da durum değişmez. Cami her zaman faal siyaset alanının dışındadır. Zira orası herkesin ortak alanıdır. Caminin politika ile ilişkisi ancak genel siyasetle olabilir. O da Cumhuriyet, hukukun üstünlüğü, "devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü" gibi anayasal çerçevedir.

 

Yazarın Diğer Yazıları