Swap krizi ve liyakat

Türkiye büyük bir fırtına yaşadı.

Fırtınanın merkezi Londra. Dahası Londra'daki bir avuç fon yöneticileri ile koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin kavgasıydı.

Merkez Bankası'nın elinin zayıfladığını gören bu fon yöneticileri Türk lirası ile bilye ile oynar gibi kendi aralarında oynadılar. Normal şartlarda bir Merkez Bankası bunlarla muhatap olmaz.

İç piyasada yani kendi ülkesinde tedbirlerini alır ve işine bakar.

Onlarda bir gün kar yazdılarsa üç gün zarar ederler akılları başlarına gelir.

Bugüne kadar hiç olmayan bir şey oldu.

Koskoca Türkiye, bunlarla muhatap oldu. Onlara ceza kesmek için kavgaya girişti.

Uluslararası piyasalarda TL'yi kıstı ve doların düşüşüne neden oldu. Tabii ki bunun bedeli olarak da faizler yükseldi. Para piyasalarının kalbi durumundaki Londra'da, Türk Lirası bulunmaması nedeniyle gecelik faizler yüzde 1300'e kadar yükseldi.

Merkez Bankası'nın TL'yi kısması ile birlikte bazı kişiler zarar etti. Dahası eli yandı ama ortaya çıkan fatura daha ağır oldu.

Türkiye ile iş yapan sadece üç fon yönetici değil. Türkiye'de hisse senedi ve tahvil yatırımı yapan büyük fonlarda zarar etti.

Burada Türkiye'ye olan güven ciddi anlamda sarsıldı. Büyük fonlar Türk lirası ihtiyacını karşılamak için borsada son üç yılın en büyük satışını yaptılar.

Borsa çöktü, tahvil faizleri yükseldi.

4 günlük fırtınanın sonunda Türkiye'de ağır bir hasar ortaya çıktı.

Dolar yeniden eski seviyesine yükseldi.

Peki biz bunu niye yaptık?

Yedik, çünkü Türkiye'de liyakat denilen bir şey kalmadı.

Türkiye'nin her biriminde bir liyakatsizlik hâkim.

AKP'nin son yıllarda göreve getirdiği kadronun eseridir son bir haftada yaşananlar.

Bundan sonra ne olur

Bundan sonra olacak tek şey var ekonomik kriz. Türkiye zaten son 3 yıldır kriz yaşıyor. AKP bu krizi sürekli olarak satarak ve yeni borçlarla üstünü kapatıyordu. Şimdi krizi kapatacak bir örtü yok. Artık seçimden sonra Türkiye'yi dahası bizleri çok sıkıntılı günler bekliyor.

Dövizde 180 milyar dolara ulaşan mevduat hesabı tehlikenin en önemli işareti. Aylardır birileri ısrarla Türk Lirası'nı terk edip başka bir ülkenin para birimine geçiyor.

Bunu dahi analiz edemeyen bir kadro Türkiye'nin sorununu nasıl çözecek?

Türkiye'yi krize sokan bir ekonomi yönetimi tekrar nasıl çıkartacak?

Ekonomi denilince akıllarına sadece inşaat gelen bir iktidar bizi bu krizden nasıl çıkartır?

Seçim sonrası kısa soluk da almak için bizleri büyük bir zam fırtınası bekliyor haberiniz olsun. Sürekli olarak bankalara kredi vermesi için baskı da yapamayacaklar. Çünkü bankaların da artık yapabilecekleri bir şey yok. Türkiye'nin en büyük bankası önceki hafta uluslararası piyasadan 500 milyon doları yüzde 8,5 gibi oldukça yüksek bir faizle buldu. Daha önce yüzde 1-2 ile alınan paranın maliyetine bakar mısınız?

Bu banka yüzde 8,5 ile bulduğu doları Türkiye'ye getirecek TL'ye çevirecek ve kredi olarak kaça verecek?

Bir taraftan düşük faizle kredi vermesi için baskı yapan iktidar, diğer tarafta o iktidarın politikalarıyla tefeci faizinden bile daha yüksek oranda borçlanmak zorunda kalan bankalar.

Bu saatten sonra bankalardan kimse eskisi gibi kredi de beklemesin. Hiç fark etmediniz mi, şu kadar krediniz hazır diyen banka mesajları geliyor mu?

Dahası televizyonlarda eskisi kadar banka reklamları görebiliyor musunuz?

Seçim sonrası Türkiye için gerçeğin daha net görüldüğü bir dönem olacaktır.

Bu dönem fatura ödeme dönemi olacak.

Faturayı tabii ki biz halk ödeyeceğiz.

 

Yazarın Diğer Yazıları