"Bağımlılık"la mücadele çağrısı!

Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu'nun varlığından haberdar mıydınız? Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplandı.

Oktay, toplantıda "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağladığı bütüncül bakış açısıyla bağımlılık konusunda gelecekte oluşabilecek toplumsal sorunları önlemek ve mevcut sorunlara müdahalede bulunmak amacıyla paydaşlar arasında çok boyutlu mücadele anlayışını yaygınlaştırmalıyız" dedi!

***

Haberin ilk bilgileri böyle olunca aklınıza "Türkiye'nin bağımlılığını ortadan kaldırmak" gelebilir ama bu mücadele Oktay'ın ifadesiyle "Özellikle teknolojik gelişmelerin toplum üzerindeki etkilerini iyi okuyarak, uyuşturucu, içki, sigara ve kumarla beraber sanal bağımlılık gibi sorunlarla da mücadele etmek"le ilgili…

Oktay ayrıca bir çağrıda bulunda ve "Buradan kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, meslek birliklerini, ülkemizin bütününde bağımlılıkla mücadele seferberliğine destek vermeye davet ediyorum. Bunu milletimiz, ülkemiz ve evlatlarımızın geleceği için yapmalıyız." dedi.

Tabii bu konu da doğrudan insan hayatı ile ilgili olduğu için çok önemli ve Oktay'ın çağrısına herkes destek vermeli ama Afganistan'dan ABD'ye kadar uzanan ayrıca Orta ve Güney Amerika'da sektör haline gelen uyuşturucu ticaretinin, zannedildiği gibi görünürdeki mafyanın veya terör örgütlerinin değil istihbarat servislerinin kontrolünde olduğunu dünya kamuoyu ile paylaşmadan, bağımlılıkla mücadele, sivrisineklerle mücadele gibi olur. Mafya ve terör örgütleri devletlerin istihbarat servislerine bağlı çalışır.

***

Gelelim ülkelerin bağımlılığı konusuna! Yıllar önce David C. Korten tarafından yazılmış "When Corporations Rules the World" adlı kitaptan bu konuda çok alıntı yapardım. Bir paragrafı şöyleydi:

"Bugünkü ekonomik küreselleşmenin oluşumunda rol oynayan başlıca üç forum vardır. Bunlar Dış İlişkiler Konseyi 'Council of Foreign Relations', Bilderberg ve Üçlü Komisyon'dur... IMF ve Dünya Bankası ise düşük gelirli ülkelerin küresel sisteme bağımlılıklarının artmasını ve dolayısıyla ekonomilerini şirketlerin sömürgeciliğine açmalarını sağlamaktadır. Borçlu ülkelerin büyük çoğunluğu var olan dış borçlarını yeni dış krediler alarak ödemektedir. Daha fazla borç aldıkça, dışarıya bağımlılık daha da artmaktadır ve bütün çabalar ekonomik gelişmenin nasıl sağlanacağı konusunda harcanacağı yerde, nasıl daha fazla borç alınabileceğine yöneltilmektedir. Belli bir süre sonra, durum uyuşturucu bağımlılığı gibi olur..."

Türkiye'nin dış borcu milli gelirin yüzde 60'ına ulaştığına göre, borcu borçla kapatmaya devam ederseniz, sonuçta egemenliğinizi kaybedersiniz! Yani devlet olarak da vatandaşlar olarak da tam bağımlı hale gelirsiniz.

***

Bakınız Milli Gazete'den Muhammed Vefa'nın haberine göre AKP'den üst düzey bir yetkili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin AK Parti tarafından hazırlanmadığını, söz konusu sistemin daha önce de ülke gündemini uzun süre meşgul eden ABD merkezli McKinsey Danışmanlık Firması tarafından dizayn edildiğini ifade etti.

Habere göre AKP'li üst düzey yetkili, sistemin güncellenmesinin de ABD'li şirket McKinsey'e verildiğine dikkat çekti. Yetkili, ABD'li şirket McKinsey'in Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni "yarı başkanlık sistemine ve Meclis'i güçlendirecek bir güncelleme üzerinde çalıştığını" dile getirdi. Partinin karar mercilerinde ABD'li şirketle görüşen kimsenin olmadığını söyleyen yetkili, sistem üzerinde güncellemenin "Külliye" üzerinden yürütüldüğünü ifade etti. Yetkili, ABD'li McKinsey firmasına yaptırılan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin maliyetinin çok yüksek olduğunu da söyledi!

***

Türkiye'nin bu uyuşturucu bağımlılığından kurtulması, kendiliğinden olacak değildir. Öncelikle bir siyasal kadronun bu yönde mücadele vererek iktidar olması gerekir. Mevcut ekonomik düzenin ortağı veya iktidarın kuyruğu durumundaki siyasal partilerin bağımlılıkla mücadele etmesi mümkün müdür?

 

Yazarın Diğer Yazıları