Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK

Cahit Armağan DİLEK

S400'ler sihirli değnek mi?..

Sürekli olarak Türkiye'nin yönetilemediğini, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle bunun adeta dip yaptığını, Türkiye'nin iç cephesinin parçalandığını, bununla eşzamanlı olarak Türkiye'nin dört bir tarafından kuşatıldığını yazıp çizip söyleyip duruyoruz.

Ancak bizim kuşatılma söylemimiz diğerlerinin kullandığı gibi hamasi değil. Verilere ve gerçeklere dayanıyor.

Yanlış, öngörüsüz ve hesapsız dış politika Türkiye'yi bıçak sırtında hareket etmek zorunda bıraktı. İşin kötüsü bıçağın sırtının iki tarafı da Türkiye'ye tuzaklara düşürmek üzere birbiriyle yarışıyor.

Türkiye iç cephedeki parçalanmanın yanında çevresinde Rusya ve ABD eksenli olarak iki kuşakla ve dört farklı düzlemde kuşatılmayla karşı karşıyadır.

ABD ve yanına aldığı AB gibi kuruluşlar ile Batılı ülkelerin Türkiye'nin sınırları dışındaki etki ve ilgi alanlarında hareket serbestisini kısıtlamak sınırlarının içine hapsetmek üzere dört farklı düzlemde karşı strateji geliştirip uyguladığını görüyoruz. Bunların birincisi kriz/çatışmalarla çevreleme, ikincisi müzakereler, üçüncüsü Türkiye karşıtı ittifaklar oluşturma, dördüncüsü ise yaptırımlar.

Türkiye'yi çevreleyen krizleri tek tek açıklamaya gerek yok, hepsini burada açıklayacak imkan da yok. Ülkelerin isimlerini saysak ne içerdiğini herkes anlar. Ermenistan, İran, Irak, Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Yunanistan, Ege, Balkanlar, Karadeniz...

Müzakerelerle kuşatma kapsamında PKK terör örgütüyle yeniden başlayan müzakere-açılım süreci en başta gelir. Ki artık buna Irak'ın kuzeyinde Barzani yönetimi ve Suriye kuzeyindeki SDG de dahil. Suriye kuzeyinde Menbic yol haritası, güvenli bölge müzakereleri. Kıbrıs'ta Türk kimliğini silmeye yönelmiş sonuç alınması mümkün olmayan Rumların inisiyatifinde başlayıp, başlayıp biten müzakereler. Ege sorunları kapsamında yunan tezlerinin resmileşmesini hedefleyen istikşafi görüşmeler.

Türkiye karşıtı ittifaklar kapsamında Suriye'nin kuzeyinde oluşturulacak sözde güvenli bölgede Türkiye'siz Batılı ve Körfez ülke koalisyonu, Ege - Doğu Akdeniz hattında Yunan-Rum eksenli ABD-AB destekli ikili-üçlü ittifak halkaları.

Yaptırımlar S-400 alımı nedeniyle başlayan ABD yaptırımları. F-35 projesinden fiilen çıkarılan Türkiye'nin projeden çıkarılmasının resmileşmesi, proje kapsamındaki üretim projelerini kaybetmesi, CAATSA kapsamında yeni yaptırımların gecikmeli de olsa yürürlüğe girecek olması.

Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin sondaj faaliyetlerine karşı AB'nin yaptırımlar sürecini başlatacak olması.

Bu günlerde S-400 alımı nedeniyle "sanal" balayı yaşadığımız Rusya'nın politikasında da bundan farklı bir durum söz konusu değil.

Karadeniz'deki NATO/ABD yığınaklanmasına karşı Karadeniz ve çevresinde artan Rus askeri yığınaklanması. Konuşlandırılan S-400 ve benzeri füze sitemleri, savaş uçaklarıyla tüm Kardeniz'i kontrol ve etki altına alan Türkiye'nin hareket serbestisini gerektiğinde sınırlandırabilecek bir Rusya var. Ermenistan'da konuşlanan S-300 sistemi. İran'da konuşlanmış S-300 sistemi. Irak kuzeyinde Barzani yönetiminin bağımsızlığına katkı sağlayacak şekilde enerji alt yapısını tamamen kontrol altına alan Rusya. Suriye kuzeyinde PYD'nin özerkliğine karşı durmayan, İdlib, Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesinde Türkiye'nin inisiyatif almasında mutlak söz sahibi olan Rusya. Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerimizde Batılı ülkeler gibi Rumların yanında açık yer tutan Rusya. Suriye'ye S-400 dahil silah sistemleriyle donatan, Hatay'ın hemen güneyinde önü açık şekilde deniz ve hava üssü alan yani Rus toprağı yapan, Doğu Akdeniz'de yeni olarak Türkiye'yi güneyden de kuşatan Rusya.

İşte bütün bu iki eksenli dört düzlemli kuşatmada Türkiye kendi kendini izlemek zorunda bıçak sırtı politikada Rusya ve ABD arasına sıkışmış, mavi boncuklarla idare etmek durumunda kaldı.

S-400 alımı da en kritik araca hatta sihirli değneğe dönüştü! Rusya ile ABD arasındaki sıkışmışlığını S-400 alımı üzerinden aşmayı düşünüldü. Silah sistemleri alımı çok kapsamlı siyasi, askeri, ekonomik değerlendirmelere göre binlerce kriterin değerlendirilmesine göre yapılır. Teknik bir konudur. Ancak Türkiye'de öyle olmadı. S-400 gibi bir silah sistemi alımı kamuoyunda alınsın mı alınmasın mı anketlere konu oldu, alımını destekleyenler millici-ulusalcı alımını sorgulayanlar Amerikancı diye suçlandı. S-400 teslimatının 15 Temmuz FETÖcü kalkışmanın yol dönümüne denk getirilmesini de bu kapsamda ele almak lazım.

S-400 alımının bedeli ile almamanın bedeli her yönüyle ortaya konmadan alımının Türkiye'nin nerdeyse her türlü sorununun çözüleceği sürekli işlendi. Yani S-400'lere sihirli değnek gibi pazarlandı. En trajikomiği ise Rus S-400 sistemi alınınca bağımsız olacağımız, egemen olacağımız söylenmesi oldu.

Günün sonunda ABD'nin geri adım atmaması nedeniyle 2 yıldır bilinmezlikler içinde gelişen S-400 sistemlerinin teslimatı dün itibariyle başladı. Görünen o ki S-400'lerin aktifleştirilmesi en az 3-4 ay daha alacak. Aktif hale getirilebilecek mi, Suriye'de ABD ile örtüştüğü söylenen politikalar nasıl gelişecek, Türkiye Suriye'nin kuzeyinde operasyona girişecek mi, gibi soruların cevabı S-400'ün gerçekten sihirli değnek mi olduğu yoksa bir Türkiye'ye karşı bedeli çok ağır bir sopaya mı dönüşeceğini birlikte göreceğiz.

 

Yazarın Diğer Yazıları