Terör-şiddet, af ve gaflet!..

Gaflet içindeki odaklara bakarsanız yaşadığımız topraklar sanki Türkiye değil, İskandinav ülkelerinden biri...

Hani şu gazetelerin haber sıkıntısı çektiği ve çocuk parklarındaki salıncakları manşet yaptığı İsveç, Norveç ya da Danimarka sanki burası...

Oysa bırakın toplumun "terör" yorgunu olduğu Güneydoğu'yu, aynı zamanda toplumun en az yarısının "şiddet" yorgunu olduğu bir ülkede yaşıyoruz...

IŞİD, PKK, El Kaide fırsat buldukça eylem yapıyor bu ülkede...

Terörizm bir yana; bir de "törerizm" var ki, o feodal şiddet zinciri de sokaklarda her gün can alıyor... Hedefte ne yazık ki hep kadınlar var...

2018'de 1500'den fazla kadının öldürüldüğü Türkiye'de, bu rakam 2019'un ilk 9 ayında 750'yi aşmış durumda...

Boşanma gerekçeleri, kız alıp verme meselesi ya da sosyal çarpıklıkların yol açtığı aile içi şiddet vakalarının yanısıra "cinnet" olaylarında bazen günde 3-4 kişi katlediliyor bu ülkede...

Trafikte kadın-erkek demeden saldırıya uğrayan yüzlerce insanın sıkıntısı da yansıyor her gün medyaya...

Bir yandan okulları bile kuşatan uyuşturucu batağı, diğer yandan iflasların- geçim sıkıntısının tetiklediği intiharlar ve en küçük olayda silaha sarılan bireylerin şiddeti sokağa yaymaya çalıştığı bir kaos dönemi yaşıyor Türkiye...

Ne yazık ki ülkedeki insanlar tedirgin, aileler çocuklarının geleceği için endişeli, ateşli silahla işlenen suçlarda patlama var ve bir yandan da bireysel silahlanma ürkütücü boyutlarda... "Cezaevleri" ise tıka basa dolu...

PKK'ya 90 bin operasyon!..

Bu adam yine konuyu nereye getirecek diye sabırsızlanmayın lütfen...

İçinde yaşadığımız toplumun sokağına, caddesine, köyüne- mezrasına ayna tutmaya ve her fırsatta bu köşeden yetkilileri uyarmaya devam ediyorum...

Geçen hafta Hatay'da kız alıp verme meselesi 4 can aldı, bir başka şehirde otopark kavgası yüzünden 3 kişi öldürüldü bu ülkede!..

Daha dün Sinop'ta 50 yaşındaki adam 90 yaşındaki babasını satırla dövdü, bir başka şehirde 90 yaşındaki kadın keserle saldırıya uğradı, bilezikleri gasp edildi

Ancak gazetelerde artık özet haber bile olmayan bu vakalar bir tarafa; bir de dünyanın her ülkesini dehşet içinde bırakacak "terör" bilançosu ile ilgili rakamlar var ki, işte o tablo nasıl bir ülkede ve nasıl bir kaosun cenderesinde çırpındığımızı gösteriyor...

O rakamları asayişi sağlamakla görevli İçişleri Bakanının ağzından verelim ki, yaşadığımız bölgelerde nasıl bir ateş çemberi yuvarlanıp duruyor, hep birlikte görelim...

İşte Süleyman Soylu'nun Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi'nde düzenlenen "Uluslararası Güvenlik Kongresi"nde açıkladığı rakamlar çok ürkütücü!..

Devlet 2017 yılında Türkiye genelinde PKK'ya karşı 60 bin 733 operasyon düzenlemiş...

İki yıl önce neredeyse günde 166 operasyon yapılmış terör örgütüne karşı...

PKK ile mücadele konusunda 2019'un ilk 9,5 ayında yapılan operasyonların bilançosu daha da ürkütücü...

Çünkü PKK'yı enterne etme çalışmalarında tam 90 bin 513 operasyon gerçekleştirilmiş...

Evet; bu rakamlar sadece PKK cephesinde yaşananlara dikkat çekiyor...

FETÖ'ye yönelik onbinlerce kişinin gözaltına alındığı operasyonlar ve radikal dinci IŞİD ve El Kaide'ye yönelik müdahalelerde, son 2 yıl içerisinde 2 binden fazla militanın yakalanması da cabası...

Peki; Türkiye'ye kaçak yollarla giren, dünyanın çeşitli ülkelerinden insanlar acaba hangi asayiş sorunlarına yol açıyor?..

Baksanıza, geçen yıl Türkiye'de 268 bin düzensiz göçmen yakalanmış... 2019'un ilk 9 ayındaki rakam ise 270 bini aşmış...

Soylu'nun açıkladığı rakama göre, Türkiye'de Suriyelilerin sayısı 3 milyon 600 bini aşarken, bunların karıştığı suçlarla ilgili nasıl veriler var acaba?.. Umarım İçişleri Bakanı bunları da açıklar...

İçeride suçlular, dışarıda kaos!..

Peki; terör- uyuşturucu trafiği- mafya eylemleri ve sosyal çatışmaların sürekli hareket halinde olduğu bir ülkede, toplum mutlu mu acaba?..

Yandaş medya istediği kadar toplumun sosyo-ekonomik yapısıyla ilgili pembe tablolar çizmeye devam etsin, KONDA'nın yaptığı bir araştırma, geçen yıl 33 milyon kutu antidepresan kullanan Türk Ulusu'nun ne kadar huzursuz olduğunu göstermeye yetiyor...

KONDA'nın internet sitesinde yayınlanan araştırma Temmuz 2018 tarihli...

"Son günlerde sokağa çıkmak, kalabalık yerlerde bulunmak konusunda çekince, endişe duyuyor musunuz?" sorusuna verilen cevaplar, yazının başından itibaren dikkat çekilen terör-şiddet tablosunun topluma yansımaları hakkında yanıt vermeye yetiyor...

Çünkü deneklerin yüzde 19'u "kendimi güvensiz hissediyorum ve gündelik hayatımı olumsuz etkiliyor" demiş...

"Güvensiz hissediyorum ama gündelik hayatımı etkilemiyor" diyenlerin oranı yüzde 25 olarak belirlenmiş...

"Kendimi güvende hissediyorum" oranı ise yüzde 56 olarak saptanmış!!!

Yani, ülke nüfusunun neredeyse yarısına yakını endişe içinde yaşıyor... Eminim benzer yeni bir araştırma yapılsa, toplumun kaygılarıyla ilgili oranlar çok yüksek çıkacak...

Evet; tüm bu gerçeklere dikkat çekmemizin nedeni sadece yükselen şiddet ve terörle mücadelenin ürkütücü rakamlarıyla toplumun kaygıları değil elbette...

Son günlerde Cumhur İttifakı kapsamında dile getirilen "af" tartışmaları, yukarıdaki kaos- endişe- huzursuzluk tablosunun bir kez daha gözler önüne serilmesini zorunlu kılıyor...

Hele de, KONDA'nın 2018 Mart ayında yaptığı kamuoyu araştırmasına katılanların yüzde yetmişinin "affa karşı" çıktığı ortadayken sormak gerekiyor;

Ey devleti yönetenler, memleket sokakları terör ve sosyal çatışma ile şiddet olayları yüzünden büyük kaygı yaşarken, "af" tartışmalarının dayanağı ne ola ki?..

Hangi sosyal bunalımı, çıkmazı ya da asayiş kaosunu tedavi edecek "af" planı?..

Peki; "af" isteyen AKP ve MHP'liler, daha geçen hafta, İstanbul-İstiklal Caddesi'nde, uyuşturucu bağımlılarına haraç vermeyen İTÜ mezunu Halit Ayar'ın, cezaevinden izinli çıkmış iki cani tarafından katledilmesinden "ders" almadılar mı?..

Yazarın Diğer Yazıları