Bir "gaflet"in prototipi

Devekuşu taklidi yapmanın alemi yok. Gürsel Tekin'i, PKK televizyonunun ekranında görünce "o yıllar"ı hatırladım.

***

Bir gafletin, -kartopunun çığa dönüşmesi misali- büyümesini anlatan Hulki Cevizoğlu'nun, 2004 yılında yayınlanan kitabından aşağıdaki alıntılar:

"Erdal İnönü partisini ancak iktidara taşıyarak ayakta tutabilecekti. O nedenle, yıkıcı etkisi çok uzun yıllar sürecek olan siyasi maceralara yelken açmış, yasa dışı denmeyen ama yasanın sürekli kapattığı partilerle işbirliğine gitmişti…"

"SHP listesinden milletvekili seçilen HEP kökenli 7 milletvekili büyük bir şovla Meclis kulislerine girdiler. Erkek milletvekillerinin ceketlerinin mendil ceplerinde PKK bayrağının (paçavrasının) rengini taşıyan sarı-yeşil-kırmızı renklerden oluşan mendiller, yakalarında ise PKK rozetleri, Leyla Zana'nın başında da aynı renklerden örülmüş bir basit ve yakasında da iğnelenmiş bir mendil bulunuyordu."

"İnönü, partisinin içindeki eski HEP kökenli Kürt milletvekillerine şimdi ne yaparlarsa yapsınlar, şirin gözükerek, onlara dokunmayarak 25 Ocak'taki olağanüstü kurultayda alacağı fazla bir oy uğruna, ülkenin bütünlüğü aleyhindeki gösterilere göz yumuyordu."

"Yemin töreninde Hatip Dicle kürsüye çıktı ve aynen şunları söyledi: Ben ve arkadaşlarım bu metni Anayasa baskısı altında okuyoruz.

Bu sözlere SHP sıralarından hiçbir tepki gelmedi."

"Leyla Zana Kürtçe yemin etti ve Kürtçe bir slogan attı."

"Olaydan sonra tam bir şaşkınlık içinde kalan SHP Genel Başkanı İnönü, milletvekillerinin istifasını isteme cesaretini gösteremedi. Yalnızca 'Bu iki arkadaşı istifa etmiş sayıyorum' diyebildi"

"Onlarca masum insanı, çocuğu kadını genci yaşlıyı tam anlamıyla katleden PKK militanlarının şov biçimindeki cenaze törenlerine SHP'li milletvekilleri katılıyor, PKK kışkırtmalara devam ediyor, APO'nun annesi büyük bir şovla Ankara'ya kadar geliyor, kendi deyimleriyle en pahalı "burjuva hastanelerinde" hem de ücretsiz olan tedavi ve bunu bir "siyasi ahlaksızlık" ve oportünistlik-lümpenlik olarak görmeyen APO'nun milletvekili seçtirdiği Leyla Zana gibi insanlar kamera önünde APO'nun annesinin elini öpüyordu.

Sosyal demokratlar içinde tek uyarıyı ise DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit yapıyordu."

"Kürt kökenli SHP Grup Başkanvekili Mahmut Alınak "iki gencimiz şehit oldu, biri PKK'lı" deyince DYP'li milletvekilleri Alınak'ın koalisyon milletvekili olduğuna aldırmadan kürsüye fırladılar.."

"İnönü ise Meclis grubundaki yardımcısı Alınak'ı savunuyordu:

Bir milletvekilimiz, kendi yöresinden gelmiş olmanın baskı ve hisleri içinde benden biraz farklı konuşabilir."

"Parmaksız Zeki kod adıyla tanınan Şemdin Sakık, Türkiye'deki karargahında Meydan gazetesi muhabiri Yaşar Parlak'a SHP hakkında açıklamalarda bulunuyordu: Güneydoğu'da SHP tabela partisi idi. SHP'nin buralarda yüzde 78 oranında oy alması, SHP'nin parti olarak başarısı değil, bizim ulusal tavrımızın açıkça ortaya konulmasıdır. Zafer bizimdir."

"Leyla Zana ve diğer HEP kökenli SHP milletvekilleri Çankaya köşküne çıkıyor, SHP Milletvekili Hatip Dicle, yurt dışında "Türkiye'yi yöneteceklerini ve bağımsız bir Kürt Devleti kuracaklarını açıklıyordu."

Sonuç:

"PKK, 1984'ten beri ilk defa 1991-1992 kışını Türkiye'deki kamplarında geçirdi Türkiye'den kaçma gereği duymadı."

"21 Mart 1992 Nevruz'undaki -onlarca ölümle sonuçlanan- ayaklanma girişiminden sonra Demirel, "Sadece Cizre'de 60 bin silah var .Cizre'nin nüfusu ise 30 bin" itirafında bulundu."

"Çoğunluğu SHP'den olmak üzere DYP, RP, ANAP'takiler ile bağımsız Kürt kökenli milletvekilleri 'Devlet PKK'ya karşı ateş kesecek ve pazarlığa oturacak" bildirisi yayınladı."

"PKK'nın başı, Cumhurbaşkanı'nın PKK'ya sempatiyle baktığını açıkladı."

***

Gürsel Bey'in ivedilikle okumasını tavsiye ederim; Cevizoğlu'nun kitabının adı "Ya Sev Ya Sevr"di.

***

Şimdi gelelim "ama" kısmına.

Ama…

Güsel Tekin'in PKK televizyonu ANF'ye konuşmuş olması, iktidarın PKK'lı Osman Öcalan'ı TRT'de konuşturduğu gerçeğini değiştirmez. Hafifletmez de…

Gürsel Tekin'in, ANF'ye konuşmuş olması, Millet İttifakı'na "enfeksiyon kaptırmayı" yahut CHP'nin HDP'ye terk edilmesini, itilmesini ve "çözüm süreci" gibi bir ihanete imza atmış olanların safına kaymayı gerektirmez. Gerekçelendirmez de…

İş ki, CHP Genel Başkanı, nasıl 31 Mart'tan sonra "Biz, 1989 travmasını yeniden yaşamak istemiyoruz" diyerek bir erken uyarı sistemi devreye soktuysa, şimdi de "Biz, 1991 travmasını yeniden yaşamak istemiyoruz" desin ve bunların müstakil hareketler olduğunu, "parti politikası ve tercihlerini" yansıtmadığını ifade ederek, "siyasi bedelinin ödenmesine, ödetilmesine" yol versin.

"İnsan suya düştüğü için değil sudan çıkamadığı için boğulur"; ittifakların akıbetini belirleyecek olan bu nevi tekil eylemler değil bunlardan arınma yahut bunları telafi yolunu bulup bulamayacağıyla ilgilidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları