Enflasyon kura teslim

Geçen sene ekim ayında yüzde 45.1 olan yıllık Yİ-ÜFE oranı, bu sene aynı ayda yüzde 1.70 oldu. Yine geçen sene ekim ayında 25.4 olan yıllık TÜFE oranı, bu yıl aynı ayda yüzde 8.55 oldu.

Geçen sene yaşadığımız kur şoku bir enflasyon şoku yaratmıştı. Aslında, kur şokları enflasyona kısmen yansır. Ancak Türkiye de, üretimde yüksek oranda ithal girdi kullanıldığı, ithal tüketimin yüksek olduğu ve piyasa rekabette yetersiz olduğu için kur artışı enflasyona fazlasıyla yansıyor.

Öte yandan, piyasada spekülasyonun yüksek olması ve oligopol yapıların bulunması nedeniyle arz-talebe bakmadan üretici maliyetin üstünde perakendeye satabiliyor. Perakendeci ithal malların fiyatı artınca  vitrinde olan yerli malların fiyatını da artırıyor.

Geçen sene, Ekim ayında Merkez Bankası TÜFE bazlı Reel Kur Endeksi 70.01 idi. TL yüzde 29.99 oranında daha düşük değerde idi. Bu yıl Eylül ayında bu endeks 76.66 oldu. Bu demektir ki TL yüzde 23.34 daha düşük değerdedir. Yani  TL geçen seneye göre değer kazanmıştır. Bunun içinde Yi-ÜFE oranı bir yılda yüzde  45.1 den yüzde 1.7'ye gerilemiştir. Enflasyonu kur yönetmiştir.

Dalgalı kur sistemi, kurların aşırı oynak olmasına neden oluyor. Enflasyon çözümü için kur sitemini de yeniden gözden geçirmeliyiz. Aksi halde yeni bir kur şokunun yeni bir enflasyon şoku yaratması kaçınılmazdır.

Özetle, enflasyon düşerken bir daha kur tuzağına yakalanmamak için dalgalı kur sistemi yerine kontrollü- yönetilebilir kur sistemine geçmeliyiz. İthal aramalı ve hammaddeyi içeride üretmek için bu sektörde  geçici ithal ikamesi politikaları uygulamamız gerekir. Yine bu sektördeki yatırımlara özel teşvikler vermemiz gerekir. Elbette ki yatırımlar için güven oluşturacak yeni bir düzen de kurmamız şarttır.

Enflasyonda umut veren bir gelişme, geçen sene Ekim ayında yüzde 24.34 olan çekirdek enflasyonun da  bu yıl 6.67'ye gerilemesidir. Çekirdek  enflasyon, piyasa dışında kararlarla oluşan fiyat etkilerini enerji gibi dış piyasada oluşan fiyatları ve yine fiyatlarda görülen tüm geçici etkilerin çıkarılması sonucunda fiyatlar genel düzeyindeki artış anlamına gelir. Çekirdek enflasyon kronik enflasyonu gösterir.

           EKİM AYI ENFLASYON GÖSTERGELERİ

TÜFE

2018

2019

Aylık (Ekim)

2,67

2,00

Yıllık

25,24

8,55

12 Aylık Ortalama

14,90

16,81

Çekirdek (C)

24,34

6,67

Gıda

29,26

7,85

 

 

 

ÜFE

 

 

Aylık  (Ekim)

0,91

0,17

Yıllık

45,1

1,70

12 Aylık Ortalama

23,73

22,58

İmalat

42,62

1,26

Ara Malı

48,59

-1,39

Enerji

81,61

-2,28

Bu sene MB tarafından öngörülen ve programda yer alan  yüzde 12 enflasyon tahmini tutar. Ne var ki, dünyada enflasyon bitmişken bizim 2004 yılından bu yana yüzde 10 dolayında bir enflasyon yaşamamız, yani enflasyonun kronik yapı kazanmış olması, yapısal sorunlardan kaynaklanıyor.

Bu güne kadarki siyasi iktidarlar, her zaman yapısal reform dedi. Hiçbiri yapmadı. Çünkü yapısal reformların siyasi bir maliyeti var. Orta vadede hiçbir siyasi iktidar bu maliyeti taşımak istemiyor.

Bu reformlar içinde, yukarıda izah ettiğim, Üretim yapısının, ithal girdi bağımlığından kurtarılması, en azından ithal girdi payının düşürülmesi, ilk sırada  geliyor.

İkincisi Devlette  kurumsal yapının kurulmasıdır. Bunun için liyakata dayalı bir idari reform yapılmalı ve bürokrasi azaltılmalıdır. Söz gelimi bir yatırım izni  ve imar planı için çok sayıda kamu kurumu müdahale ediyor. Kamuda yetki ve sorumluluk çatışması var.

Kamu malları ve kaynakları etkin kullanılmalıdır. Bu çerçevede, popülist harcamalar kaldırılmalı ve  yolsuzluklar önlenmelidir. Zira popülist harcamalar  ve yolsuzluklar kamuda mal ve hizmet maliyetlerinde  verimliliğin düşmesine ve maliyetlerin artmasına neden oluyor.

Kamu bankalarının siyasi amaçlı kullanılması, yandaşlara dağıtılan kamu imtiyazları piyasada haksız rekabet yaratıyor ve kaynak kullanımında etkinliği düşürdü.  Bunların önlenmesi gerekir.

Piyasada rekabetin önü açılmalıdır. Bunun için devletin yasal olarak ve doğrudan piyasaya girerek, piyasa yetersizliklerini çözmesi ve aynı zamanda piyasada oligopol ve monopol yapıları önlemesi gerekir.

Üçüncüsü; sektörel dengelerin bozulmasıdır.  Finans  sektörü reel sektör aleyhine gelişti. Reel sektör -  finans sektörü arasındaki dengeyi, yeniden kurmak ve finans sektörünün reel sektörü temsil edebilmesi için sermaye piyasasının ve bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması, bu piyasalardaki spekülatif kârların ve istismarların önlenmesi gerekir.

 

Yazarın Diğer Yazıları