1 milyon sığınmacıya "merhaba" der misiniz?

İnsan dediğimiz canlı türünün en temel refleksi hayatta kalmak...

Doğarken ciğerlere çekilen oksijenle başlar yaşam mücadelesi.

Ne zaman ne şekilde biteceğini bilmeden çabalarsın, çabalarsın ve bir gün ölüm gerçeğiyle tanışırsın.

O ana kadar farklı yöntemlerle bir mücadele verirsin.

Hangi ırk, hangi kültür, hangi milletten olursak olalım, bizi hayatta tutan can aynı candır.

Korkar, kaçar, sığınır, meydan okur ve yaşamaya çalışır...

Şu anda da dünya üzerinde birçok toplum hayatta kalma savaşı veriyor.

En yakın örneğini de Suriye'de yaşıyoruz.

Sevin, sevmeyin, beğenin, beğenmeyin ancak büyük bir insanlık dramının tam ortasındayız.

Orta Doğu'yu günden güne yıpratan gelişmeler, güçsüz devletleri dış müdahalelerle yok ediyor, parçalıyor.

Az gelişmişlik, eğitimsizlik, ekonomik yetersizlik, kültür, alışkanlık...

Çok çeşitli sebep-sonuç ilişkisi sayılabilir.

ABD, Rusya, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerin eliyle karıştırılan bir coğrafya...

Ne yazık ki bu kaosu, dış politikadaki yanlış hamlelerden dolayı savaşın sonuçlarını en ağır şekilde hissediyoruz.

Kendi topraklarımızda, kendi devletimizde savaş olmamasına rağmen, savaşın tüm yükünü omuzlarımıza aldık.

Yetmedi yaşamlarımıza, şehirlerimize, sokaklarımıza, evlerimize kadar yayıldı.

Her geçen gün bilinmezlik ve kontrolsüzlüklerle büyüyerek artan bir sosyolojik gerçek; sığınmacılar...

Türkiye; son yüz yılın en büyük demografik operasyonuna maruz kalan ülke...

Suriye'de çıkartılan iç savaş sonrasında milyonların sığındığı adres olduk.

Hiçbir hazırlığımız, hiçbir yeterliliğimiz olmamasına rağmen.

Buradaki en büyük hatamız Suriye'de söz sahibi olabileceğimizi sanmaktı.

Aktif olarak sahaya indik.

Sınırımıza gelenlere farklı ülkeleri adres göstermedik.

Sığınmacıları alarak, Suriye konusunda güçlü olabileceğimizi düşündük.

Ama yanıldık, yanıltıldık.

Ülkelerinde tek bir sığınmacı olmayan Rusya, İran ve ABD bölgede at koşturuyor.

İşin kötü yanı Türkiye, Suriye politikasında yalnız.

Ne İran ne de Rusya, izlediğimiz politikayı beğenmiyor. Sözümüzde durmadığımızı fısıldıyorlar.

Önceki gün İdlib'de 8 askerimizi çok açık bir Rusya operasyonuyla şehit verdik.

Ama tablo daha da kötüleşti.

Çatışmazlık bölgesi olarak kitlelerin sürüldüğü İdlib'de çatışmalar ve bombalamalar başladı.

Rusya organize ediyor, rejim yapmış gibi gösteriyor.

Türkiye'deki siyaset ve medya Rusya'yı hedef almamak için "Katil Esed rejimi" diye algı oluşturuyor.

Büyük bir hata.

Suriye'de Esad eşittir Rusya, Rusya eşittir Esad...

Ama ısrarla hatayı sürdürüyoruz.

Askerlerimizin varlığı da güvenli bölge oluşturulması noktasında yetersiz kaldı.

AK Parti'nin en büyük tezi güvenli bölgenin oluşturulmasıydı.

Böyle bir bölge oluşturulamadığı gibi güvenlik sorunu da Türkiye topraklarına sirayet etmeye başladı.

İdlib'de yapılan bombalamalarla binlerce kişi kaçmaya başladı.

Bombalar arttı; kaçanlar on binlerle ifade edilmeye başlandı.

Bombalar daha da arttı; kaçanlar yüz binlere ulaştı ve çok kısa bir süre içinde tam 1 milyondan fazla insan yer değiştirdi.

Çağ açıp, çağ kapatan kavimler göçünde bile bir anda bu kadar büyük bir nüfus hareketi olmamıştı.  Uzun yıllara yayılmıştı.

Şu anda yaşadığımız çok daha hızlı, çok daha tehlikeli, çok daha dramatik.

Peki ne olacak?

Olacakları okumak için müneccim olmaya gerek yok.

AK Parti'nin Suriye politikası bu şekilde devam ettiği sürece bu nüfusu da almaya devam edeceğiz.

Resmi yollardan olmasa bile gayri resmi şekilde geçişler zaten devam ediyor.

1 milyon kişiyi 3 metrelik duvarlar mı durduracak sanıyorsunuz?

Dahası Avrupa Birliği'nin en güçlü ülkesi Almanya da hemen devreye girmiş durumda.

İdlib'den kaçıp Türkiye sınırına yönelen sığınmacılar için Türkiye'ye 25 milyon avro gönderecekler.

Parayı Suriye'ye ya da başka bir ülkeye değil, doğrudan Türkiye'ye gönderiyorlar.

Mesaj açık; siz alacaksınız, siz bakacaksınız ve bize göndermeyeceksiniz.

***

Kilis'e yaklaşık bir yıl önce gidip sınır hattını inceleme fırsatı bulmuştum.

3 metrelik duvarlara geceleri merdiven dayayıp Türkiye'ye giriş yapılıyordu.

Ben gittiğimde Kilis'teki Türk nüfusu 93.400, sığınmacı nüfusu ise 130 bindi. Şu anda resmi bir açıklama yapılmıyor.

Ve Kilis'ten yapılan kaçak geçişler İstanbul gibi büyükşehirlere dağılıyor.

Lafı hiç uzatmayacağım; bu siyaset aklıyla 1 milyon Suriyeli sığınmacıya "merhaba" demeye hazır mısınız?

Yazarın Diğer Yazıları