"100 bin insan ölecek" mi?..

Şu salgın ortamında, Türkiye'nin bir felakete sürüklendiğini anlamak için müneccim olmaya gerek yoktu...

Gafil bir başıboşluk, sinsi bir siyaset ve çarpık bir gizliliğin Türkiye'yi daha ağır bir tabloyla mahvedeceğini görmek için tıp profesörü, tabip odası başkanı ya da Sağlık Bakanı olmaya da gerek yoktu...

Neredeyse her devletin içine düştüğü o "ulusal çıkar" kaygısı Türkiye'yi de derin bir gaflete sürükledi ve Türk toplumunun kültürel bağları ile sosyal ilişkilerindeki yoğunluk gözardı edilerek, gerçeklerin gizlendiği bir salgın döneminde, ülke dehşet verici bir mikrobun esaretine terkedildi...

Çünkü ülkenin sosyolojik gerçeklerini biraz olsun analiz edebilen her insan, bu köşede de aylardır "felakete gidiyoruz" şeklinde yapılan uyarıları gördü, isyan etti, çığlık attı ama "ulusal çıkar" kaygısının tuzağına düşen AKP iktidarı tehlikeyi göz ardı edince, işte bugünlere gelindi...

Çünkü günlük "2-3 bin" civarında duyurulan vaka sayısının önceki gün, ne olduysa 28 binden fazla açıklanması, toplumun bir felaketin dehşetinden -habersizce- yaşadığının da acı işareti!..

Corona da mı kandırdı?..

Evet, toplumun büyük bir kesimi şokta...

Ancak tabip odalarından bilim adamlarına, (aralarında bu köşenin yazarının da bulunduğu) çok sayıda gazeteciden uzmanlara kadar, her çevreden aylardır yapılan uyarılara rağmen, salgının vahameti ile ilgili tablonun ısrarla sansürlenmesi, gerçek bilgilerin gizlenmesi, "göstermelik yasaklar"la milletin gazının alınması ve ülkenin tamamını uyutmaya yönelik bir sağlık politikası, kahredici bir tehlikeyi milletin önüne bırakıverdi!!!

Sonucu gördük işte; Corona salgınında ortaya çıkan ağır tablo ile birlikte Türkiye ne yazık ki bir felaketin etkileri açısından dünyada 3., Avrupa'da ise 1. sıraya oturuverdi...

Gaflet ve dalalet politikasını ısrarla uygulayanlar; sosyal, siyasal, diplomatik ve ekonomik gibi her açıdan dünya gerisinde kalan Türkiye'nin artık (bir felaket konusunda da olsa) Avrupa'nın en önüne geçmesi ile gurur duyabilirler!!!

Ne diyecek acaba ülkeyi yöneten AKP siyaseti; daha önceki bir dizi olayda olduğu gibi  "corona da bizi kandırdı mı" diyecekler acaba?..

Aşı, bilanço, kuşku!..

Türkiye'de ihaleden yandaşlaşmaya ve yolsuzluktan rüşvete kadar her olay nasıl hasıraltı edildiyse, nasıl unutulduysa, bilgiler gizlenerek toplumun bir felaketin kıskacına terk edilmesi olayı da unutulup gidecek...

Velhasıl ölenler öldüğü ile kalacak, yaşayanlar ise ne olup bittiğini anlayamadan yaşadıklarına şükredecek!..

Peki; salgının başından bu yana, "biyolojik silah mı yoksa gerçek salgın mı",  "aşılar etkili olacak mı- olmayacak mı", "salgın Amerika ile Çin arasında bir savaş mı" şeklindeki yüzlerce kuşku giderilemezken; aşı bulunmasıyla eşzamanlı vaka patlaması arasındaki o derin kuşkuya ne demeli?..

Yani ne oldu da, daha düne kadar 2- 3 bin civarında açıklanan yeni vaka sayısı bir anda 29 bine dayandı?..

Acaba hangi endişe, hangi hesap, hangi kuşku aylardır gerçek sonuçları saklanan verilerin tüm çıplaklığı ile açıklanmasını tetikledi?..

Tam da aşıların piyasaya çıkmasına az süre kalmışken üstelik

(daha önce 10 yılda sonuçlanan deneyler nasıl olurda 10 ayda biter) soruları ortada dolaşırken, vaka sayısında aniden patlama olduğunu söylemek çok tuhaf olmadı mı?..

Geçen hafta toplumun 35 milyonluk kesimini evlere kapatarak coronalı sayısının düşeceğini öne süren hükümet, yasaklara rağmen salgında patlama olmasını nasıl açıklayacak acaba?..

Korkutucu iddialar!..

Türkiye'de, Sağlık Bakanlığı'yla bilim adamları ve meslek örgütleri arasında, vaka ve ölü sayıları ile ilgili çelişkili açıklamalar bir kısır döngü halinde bugüne kadar gelirken, gerçeği görmek için Facebook sayfalarına bakmak yeterliydi aslında...

İşte o sosyal medya platformunun bir ölüm ilanı tahtasına dönmesi Corona ile ilgili gerçek sayıları göstermeye yetiyordu!..

Peki, bundan sonra ne olacak?.. Tam da göstermelik sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı bir dönemde, vaka sayısının aniden 10 katına yükseltilerek açıklanması toplumu sarsarken, felaketin boyutları şu anki ağır tabloyla mı kalacak, yoksa Türkiye dünyanın birçok ülkesinde yaşanan girdapta olduğu gibi, derin bir çıkmaza mı girecek?..

Son bir haftada, İBB'nin verileriyle Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı ölü sayısının çelişki yaratması da tartışılırken, salgının gidişatıyla ilgili ürkütücü iddialar var;

İşte CHP'li milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel'in medyaya yansıyan açıklamaları da çok korkutucu..  Demiş ki; "Pandemide gelinen nokta 20 günlük tam kapatmayı gerektirmektedir. Salgının başından beri en kötü günleri yaşamaktayız. Dünya Sağlık Örgütü üçüncü bir dalgadan söz etti.  Mart başına kadar çok daha kötü bir süreç yaşanacak gibi görünüyor."

Peki ya sonuç ne olacak?.. CHP'li vekilin aşağıdaki iddiası daha da korkunç;

"Ülke geneline projeksiyon yaptığımızda, günlük pozitif vefat sayılarının 800'den, pandemi süreci boyunca da 50 binden aşağı olmadığını görüyoruz.

Günde binin üzerinde cenaze mart başına kadar devam ederse, ülkemiz için bu 100 günlük süreçte 100 binin üzerinde insan kaybı riski var. Keza bu 100 günlük süreçte aynı hızda yeni 5 milyon vaka demektir."

Evet; halka doğruları  açıklamadığı için herkes haklı olarak Fahrettin Koca'ya kızıyor ama tek  suçlu o mu?.. İktidar, yandaş medya ve duyarsız kitlelerin boşvermişliğine ne demeli?..

Sözün özü, iktidarın o vahim pervasızlığıyla büyüyen felaket ortamının kahredici mesajı bellidir;

Herkes canını korusun...

 

Yazarın Diğer Yazıları