12 Eylül'ün işkencecileri Türk müydü?

Başlıktaki “12 Eylül’ün işkencecileri Türk müydü?”  sorusu biraz garip gelebilir, çünkü 12 Eylül’de tutuklananlara işkence yapanların adları biliniyor, yani dışarıdan ithal edilmediler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduklarını biliyoruz. 
Fakat bu konuda bir iddia var.
Emekli Albay Durmuş Türemen, Turktime’dan Birsen Ateş’e 12 Eylül ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. Türemen “Bu dönemde sıkıyönetim kadrolarındaki çalışanlardan sadece Diyarbakır ve Ankara garnizonunda -özellikle cezaevlerinde- istihdam edilenler dışındakilerden bu güne kadar öyle sansasyon olacak kötü uygulama örnekleri de ortaya çıkmamıştır. 5 yılı aşkın süre görevli olduğum Adana bölgesinde Ankara ve Diyarbakır örneklerinde görüldüğü gibi bir kötü yönetime ilişkin şikâyet olmamıştır”  dedi.

* * *

Türemen’in daha önemli bulduğum sözleri ise şöyle: 
“Diyarbakır ve Ankara’daki uygulamalar için tek söz söyleyebilirim. Onlar yeteri kadar ’Türk’ değillerdi. Yanlış anlaşılmasın ırk anlamında değil kültürel yönden yeteri kadar Türk ve Anadolu çocuğu değillerdi. Çünkü o işkenceleri ve Ankara’daki 4 numaralı mahkemelerin uygulamaları Anadolu terbiyesi almış hiçbir insan yapamaz ve yapmasına da izin vermez. Bu gün olanlar o iki ildeki çıkarcıların ve bize yabancı olanların geleceğe yaptıkları yatırımın sonuçlardır. Ve ülke onlardan kurtulmadıkça bu olaylar sürer. Açılım yapmak isteyenler ise ne yapacaklarını, nerelerini açacaklarını da bilmiyor. Çünkü onlar da yetersiz. Anadolu insanının bu güne kadar hiçbir farklı ırk,  inanç mensubu ve düşünce sahibiyle meselesi olmamış, bunda bir menfaat de görmemiş, bundan sonra da olmaz. Kaçkın ve ithal edilenlere dikkat, onların bu terbiyeden nasipleri az ve etkili olmaları halinde gelecek nesilleri de kaybederiz.”

* * *

Ankara ve Diyarbakır dışında ağır işkence yapılmadığına dair sözler doğru değil, çünkü İstanbul’da, İzmir’de, Aydın’da işkence yapılanlar bugün 50-55 yaşlarındadır. Yaşıyorlar yani. Fakat Ankara ve Diyarbakır’daki işkencenin sistematik hatta bilimsel olduğu biliniyor. Yavuz Selim Demirağ’ın Bilgeoğuz Yayınları arasından çıkan yeni kitabı Darbe ve İnfaz’da Mamak’ta tutuklulara işkence yapmayan askerlere de işkence yapıldığı ifade ediliyor, Adana’nın nispeten sakin olduğu doğrulanıyor.
Lise son sınıf öğrencisi iken cezaevine giren, onbir ayrı cezaevinde onbir yıl yatan Cemal Erkoç, Demirağ’a şunları söylüyor:
 “Biz, Diyarbakır’da yatarken oradan çıkanların hemen hepsi örgütün tetikçisi oldu. Biri çıkıp İstanbul’da belediye otobüsünde, daha önce cezaevinde görev yapan Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran’ı öldürdü. Diğerlerinin büyük bölümü dağa çıkarken, bazılarının örgüt içi infazlardan, yani cinayetten yeniden cezaevine getirildiklerini öğrendik.”
Diyarbakır cezaevindeki işkencenin de bilinçli yapıldığı anlaşılıyor.
Peki, işkencecilerin Türk olmadığı iddiası nereye dayanıyor? Türemen’in  “Onlar yeteri kadar ’Türk’ değillerdi”  değerlendirmesine dayanıyor. Yoksa işkencecilerin DNA’larına kimse bakmış değil.
Fakat işkence yaptıranların, bu kültürü ABD’deki gerilla eğitimleri sırasında aldığına dair bilgilerimiz de var! Demek ki askerimizi ve polisimizi eğitirken, onların Türk kültüründen uzak yetişmesi halinde nasıl canavar robotlara dönüşeceğini görmemiz gerekiyor!
Dünyaya adalet getirdiğini savunduğumuz Türk, işkence yapar mı? İşkence, Türk’e ve Türkiye’ye yakışır mı?

Yazarın Diğer Yazıları