2. Çözüm sürecini resmen başlattılar!

Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın, Devlet Bahçeli'den olan rahatsızlığı her geçen gün katlanıyor.

Erdoğan'ın "Türkiye İttifakı" açıklamalarına Bahçeli'den anında tepki gelmişti. En ufak bir söylemde bile itiraz edilecek, gündeme girilebilecek tartışmalar yaşıyorlar.

Ama Erdoğan ve Bahçeli birbirine muhtaç olduklarından dolayı ittifakı da bozamıyorlar.

Öte yanda ise çok ciddi bir proje yürüyor, yürütülüyor.

***

4 Mayıs günü Hakkari'den üç şehit haberi gelirken, Suriye'de de bir yüzbaşımız şehit düştü, bir binbaşımız ağır yaralandı.

İşte tam o gün veya şehitlerin toprağa verildiği 5 Mayıs 2019 günü, İmralı'da çok başka bir süreç başlatılmış.

'Başlatılmış' diyorum çünkü kamuoyunun haberi ancak dün olabildi. Öcalan, yıllar sonra avukatlarıyla görüştürülmüştü.

Açıklamayı da PKK'nın haber ajansı olan Mezopotamya, Öcalan'ın hukuk bürosu olan Asrın Hukuk Bürosu'na dayandırarak yaptı.

Öcalan, avukatlarıyla en son 20 Temmuz 2011 tarihinde bir araya gelmişti. Sonrasında zaten devletin yetkilileri ve HDP'liler ile sıcak temaslar yaptığı için avukata ihtiyaç bile duymamıştı.

Asrın Hukuk Bürosu 8 yıl sonra yapılan görüşmeyle ilgili Taksim Hill Otel'de bir basın toplantısı düzenledi.

14 farklı haber ajansı ve kanalın mikrofonları avukatların önündeydi.

Türkiye'den ise bilin bakalım hangi ajansları oradaydı?

Devletin ajansı Anadolu Ajansı (AA) ve Demirören Haber Ajansı (DHA).

Basın toplantısında bir de Öcalan'ın mektubu paylaşıldı:

Tıpkı çözüm sürecinde olduğu gibi AK Parti politikalarına sıcak mesajlar verilmiş. İşte onlardan bazıları:

"İçinden geçtiğimiz tarihi süreçte derin bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır. Sorunların çözümünde her türlü kutuplaşma ve çatışma kültüründen uzak, demokratik müzakere yöntemine şiddetle ihtiyaç vardır.

İnanıyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Suriye'deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak; içinde bulundukları konumun, durumun Suriye'nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye'nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır.

Bizlerin İmralı'daki duruşu, 2013 Newroz Bildirgesinde belirttiğimiz ifade tarzının daha da derinleştirerek ve netleştirerek sürdürme kararlılığındadır."

Tertip; büyük, organize ve planlı.

Tıpkı ilk çözüm sürecinde yaptıkları gibi…

Amaç, süreci Öcalan'ın açıklamaları üzerinden sürdürüp, "biz aslında düşman değiliz" mesajı vermek.

Sonrasında, Türkiye'de aslında Türk ve Kürtlerin sorununun olmadığını söyleyerek, Kürt kökenli vatandaşları PKK ile bir tutmak ve en nihayetinde sistemi yani kurucu iradeyi, milli devleti suçlamak.

Öcalan'ın metnindeki kodları iyi okumak gerekiyor, belli ki devlet yetkilileriyle birlikte yazılmış; müzakerelere yeniden başlanması, 2013 Nevruz'u ve Suriye'de Türkiye'nin hassasiyetlerinin korunması…

İlk çözüm süreciyle neredeyse birebir aynı talepler.

Ama Türkiye aynı Türkiye değil.

Birinci çözüm süreci nedeniyle binin üzerinde şehit verdik, örgüt birçok alanda kadrolaştı, üniversitelere yerleşti.

15 Temmuz sonrasında yer altına çekilir gibi yapsalar da hücreler son derece aktif bir şekilde çalışmaya devam ediyor.

En ufak bir talimat sonrasında yeniden sahaya çıkabilir, bulundukları konumlarda yüksek sesle konuşmaya, baskı kurmaya başlayabilirler.

AK Parti, çözüm süreciyle tarihi bir hata yapmıştır. Bu hatanın bedelini yıllardır ödüyoruz.

İkinci kez yapılan bu hatanın Türkiye'yi gerçek bir beka tehdidiyle baş başa bırakacağı ortadadır.

31 Mart öncesinde "Beka" diyenlerin Türkiye'nin en büyük beka tehdidiyle masaya oturdukları ayan beyan ortaya çıkmıştır.

ÜNİVERSİTELERDE YABANCI ÖĞRENCİYE SINIR YOK

Öcalan'ın mektubunun yayınlandığı gün YÖK, çok kritik bir karara imza attı. Türk üniversitelerinde yüzde 50 olan yabancı öğrenci kontenjan sınırı kaldırıldı.

Bu durum birçok anlama geliyor.

Üniversitelerimizde Suriyeliler ve Barzani bölgesinden Irak kimlikli öğrenciler alınabilecek!

6 milyona yakın Suriyeli'yi Türkiye'nin belirli noktalarında yerleşik düzene geçiren proje neyse, üniversitelerde bu kararı aldıran da aynı projedir.

Çözüm sürecini yeniden başlatma girişimi ve üniversitelerde alınan bu karar, Türkiye'yi etnik bir kuşatma altına alma çabasıdır!

NOT: Bu yazı gazeteye teslim edildiği saatlerde, YSK henüz İstanbul kararını vermemişti. YSK'nın vermiş olduğu kararı bir "2.Çözüm süreci" açısından değerlendirmeliyiz. Tertip, beklediğimizden de büyük.

Yazarın Diğer Yazıları