'3 Mayıs 1944' neyi ifade eder?

Prof. Dr. Dursun Yıldırım, bildiğiniz gibi Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü (TKAE) Başkanı''dır. 1961''de kurulan bu enstitünün hizmetlerinden zaman zaman bahsederim. Millî çizgide nesiller yetiştiren kurum dersem herhâlde önemini belirtmiş olurum.
Prof. Dr. Dursun Yıldırım, 3 Mayıs 1944 günü vesilesiyle bir mektup gönderdi. Tarihe not düşmek için Hocamızın mektubunu aynen veriyorum
*
Değerli kardeşim Arslan Tekin,
Bugün, 3 Mayıs, 2021, tarihî bir gün. Türkçülerin hemen hemen 77 yıl önce bugün hükümete darbe yapacaklar, başkaldırıyorlar ithamı ile mahkemelere verildikleri ilk mahkeme günüdür. Türkçülerin tutuklattırılarak tabutluklara konmaları için hükümet tarafından yapılan tertibin başlangıç günüdür. İsmet İnönü''nün J. Stalin''in öfkesini yatıştırmak ve O''na Türkiye''den yapmış olduğu toprak taleplerini unutturma yolunda kurbanlık seçtiği Türkçü aydınların tutuklattırıldığı gündür.
Türkçülerin hükümeti devirme, yıkma gibi bir niyetleri hiç olmamıştı. Solcuların, daha doğrusu Sovyet Rusya taraftarlarının devletin tüm kurumlarına sızdığı, komünist propagandasının alıp başını gittiği bir dönemde Türkçüler, fikrî planda devleti tehlikenin büyüklüğüne karşı uyarma, komünist yanlıları ile de aynı çerçevede karşı mücadele yapıyordu.
Türkçülerin, milletin, devletin ve vatanın birliği üzerine vermiş olduğu fikrî plandaki bu bağımsızlık mücadelesi, devrin hükümeti tarafından hükümeti devirme teşebbüsü, hükümete darbe teşebbüsü diye değerlendirildi ve başta Atsız Beğ olmak üzere dönemin Türkçüleri tutuklanıp, muhakeme edilir ve tabutluklara konur. Bu herkesin, hepimizin bildiği gerçekler.
O günün hükümeti, Türkçülerin verdiği mücadelenin Türk halkının onların peşine düşmesinden, hükümeti devirmelerinden şiddetli biçimde korktuğu anlaşılıyor. Türkçülerin birinci direnişleri ile Millî Mücadele kazanılmış, Cumhuriyet kurulmuş idi. Türkçülerin ikinci fikrî harekâtı ise Türk vatanının bütünlüğünü, devletin bekasını korumak üzerine verdiği mücadeledir. Hükümet yanlılarının, Sovyet Rusya ve J. Stalin taraftarlarının, "Eylenin çocuklar eylenin / Dağlarda kırlarda tekerlenin" türküleri söylediği, bunlarla komünizm propagandası yaptığı günlerdi. Bu türkü söylenirken duraklar ve vurgulamalar ile şu şekli alıyordu: "Ey Lenin çocuklar ey Lenin / Dağlarda, kırlarda tek er Lenin". Hiç şüphesiz bu ve benzeri kelime oyunları ile söylenmiş sözler değil, Türkçüler açısından bu zihniyetin eğitim kurumlarına, devlet kurumlarına sızmasına müsamaha edilmesi büyük tehlike yaratıyordu. Türkçüler bu tehlikeye dikkat çekmeyi ısrarla sürdürüyordu.
Türkçülerin bu yolda yapmış olduğu fikrî aydınlatma faaliyetleri halk arasında büyük yankı yaratır. Bu yankı devrin hükümetini korkutur. Bu durum devrin hükümeti tarafından Türkçülerin hükümete karşı hazırladığı bir darbe teşebbüsü kabul edilir. Böylece fikrî mücadele ile ''darbe'' yapılabileceği resmî tarih kayıtlarına geçirilmiş olur. Bu bir başkaldırıdır.
Türkçülerin bu başkaldırısı ilk değildir. İlki işgal edilmiş vatan topraklarını kurtarma, Millî Mücadele başkaldırısıdır.
Türkçülerin tarih kayıtlarına girmiş bu darbesi, fikrî planda kalmış bir mücadeleden ibarettir. Bu başkaldırı, 77 yıl yıl önce fikrî planla başlamış bir uyarı mücadelesidir. Türkçüler, fikrî planda bugün de bu mücadelelerini sürdürmekte; tehdit ve tehlikelere karşı üzerine düşen uyarıları yapmayı sürdürmektedir.
Atsız Beğ''in kitaplarının bugün de çok sayıda basılıp Türk çocukları arasında çokça okunuyor olması, yeni bir Türk devlet adamının ortaya çıkacağına, Türk gibi düşünüp Türk gibi hareket ederek Türk devletinin başına geçebileceği umudunu artırmaktadır.
Ben diyorum ki, biz Türkçülere ''medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğmak'' ülküsü yetmez. M. Kemâl Atatürk''ün bu ülküsü ile ''yurtta sulh, cihanda sulh'' kurulamaz, yürütülemez. Bunun için onun koymuş olduğu bu hedefi biraz daha büyütüp geliştirmek gerekiyor. Ben bu ülküye küçük bir ekleme yapmak istiyorum. O eklemem şudur: Önce, eşitler arasında en eşit konuma erişmek gerekiyor. Böylece olunca ve bu ülküye sürdürülebilirlik kazandırılınca ''yurtta sulh cihanda sulh'' ilkesi gerçekleşmiş olur ve yeryüzünde ebedî bir düzen olarak yürür.
Türkçü gençler, M. Kemâl Atatürk''ün koymuş olduğu hedefe eriştikten sonra eşitler arasında en eşit ülke konumuna gelmek için uğraş vermelidir. Bu düzeye erişildiğinde de bu vaziyete süreklilik kazandırmak mecburiyetindedirler. Bu uğraşı vereceklerin 3 Mayıs gününü kutluyorum.
Türkçüler arasında fikrî başkaldırı günü olarak tarih kayıtlarına girmiş olduğu için 3 Mayıs anlamlı bir gündür, kutlanır.
Dursun Yıldırım.

Yazarın Diğer Yazıları