5 No'lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde gözden kaçan...

Bildiğiniz üzere, 16 Nisan Referandumu sonrası yapılan Anayasa değişikliği ile Devlet Denetleme Kurulu'na ilişkin hükümde de değişiklik yapılmış; Kurul'un inceleme, araştırma ve denetleme yetkilerine "idari soruşturma" yetkisi de eklenmiş; denetleme alanı kapsamına Türk Silahlı Kuvvetleri de alınmış; önceden "kanun" ile düzenlenen işleyişi, görev süresi ve diğer özlük işleri "Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" ile düzenlenir hale gelmişti.

Cumhurbaşkanı tarafından yapılması beklenen düzenleme yapıldı...

Resmi Gazete'de 15 Temmuz 2018'de yayınlanan 5 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile; tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Kuruluşları'nda; Devlet Denetleme Kurulu'na her türlü denetimin yanı sıra, "kamu hizmetinin gerekleri yönünden görevi başında kalmasında sakınca görülen, her kademe ve rütbedeki görevliler hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri" uygulama yetkisi verildi.

Bu düzenleme, sendikalar, dernekler, tüm barolar ve Barolar Birliği dâhil meslek kuruluşlarının tamamını ve hatta TSK'yı yakından ilgilendirmektedir. Özellikle çok sayıda olayda iktidarı hukuk çerçevesine sokmak için çağrı yapan Barolar ve Barolar Birliği'nin bu düzenlemeden etkilenmemesi en büyük temennimiz.

İktidarın istekleri dışında hareket eden veyahut açıklama yapan kurum ve kuruluşların liyakatli görevlilerinin güvencesini kaldıran bu düzenleme şimdiye kadar ses getirmediğine göre gözden kaçtı; ya da üzülerek söylüyorum ki, bu yönde değişime alışarak günden güne tepkisizleşiyoruz...

***

Bu bir hukuk skandalıdır!

Henüz 13 yaşında olan Suriyeli çocuğun, 26 yaşındaki akrabası ile imam nikahı büyük tepki çekti. Ancak bu defa konuşulan çocuk evliliğinden ziyade mahkemenin verdiği karardı.

Bilen bilir, bilmeyen için özetle olay şu:

4 yıldır Türkiye'de yaşayan 13 yaşındaki Suriyeli kız çocuğu, 26 yaşındaki akrabası ile geçen yıl imam nikâhıyla evlendiriliyor ve hamile kalıyor. Hamileliğinin sağlık merkezinde tespit edilmesi üzerine suç duyurusunda bulunularak, soruşturma başlatılıyor ve adama 'çocuğun nitelikli cinsel istismarı' ve 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından, anneye de bu suçlara iştirakten ceza isteniyor.

Sanıkların her ikisi de; Suriye'de 13 yaşını bitirmiş çocukların evlenebildiğini, Suriye yasalarına göre bir evlilik yapıldığını ve Türkiye'deki ceza mevzuatını bilmediklerini söylüyor.

Mahkeme de bu savunmaları makul buluyor ve sanıkları beraat ettiriyor!

İçişleri Bakanlığı'nın son verilerine göre, Türkiye'ye gelen Suriyeli mülteci sayısı Haziran 2018 itibariyle 3 milyon 570 bin 352.

Bu 3 buçuk milyon Suriyeli, yarın öbür gün başka suçlar işleyip "bilmiyordum" derse ne olacak?

Ya da Hollandalı bir turist gelip sokakta elinde uyuşturucu ile gezse, "uyuşturucunun yasaklı madde olduğunu bilmiyordum, bizim memlekette evin bahçesinde yetiştirip içiyoruz bunu" dese, yine 'hata' olmuş mu diyeceğiz?

Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 30'da yer alan 'işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz hataya düşen' kişilere yönelik istisnanın bu olayda uygulanması mümkün değildir. Her şeyden önce burada, "kaçınılmazlık" söz konusu olamaz. Hele ki 4 yıldır Türkiye'de yaşadıkları ifade edildikten sonra!

Hukukun koruduğu temel değerlere aykırı bir fiil, asla hata kapsamında değerlendirilemez. Hele ki çocuk evliliği, cinsel istismar gibi ülkece ayıbını yaşadığımız bir yaraya dair suçta, asla kabul edilir bir kavram olamaz, hata.

3 buçuk milyon Suriyeli ülkeye alınırken baştan düşülmesi gereken şeylerin düşünülmemesinin faturası, hukuk sistemine kesilemez. Ceza kanunlarını bilmemeyi kabul, hukuk kurallarını sekteye uğratır.

Türkiye'de bulunan herkes için Türkiye'de yürürlükte olan kanunlar uygulanır. Bir toplulukta yaşayan herkesin de, o topluluğun ceza kanunlarını bilmesi gerekir.

TCK m. 4, açık ve net izah eder: "Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz."

Yazarın Diğer Yazıları