73 yıl sonra...

ABD, 73 yıl önce, tarihin en korkunç ve kanlı saldırılarından birini gerçekleştirdi. 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya, 3 gün sonra da Nagazaki'ye atom bombası atarak Japonya'yı iki yerinden vurdu. Bu saldırılar iki kentin de yarısını kül ederken 200 binden fazla insanın ölümüne sebep oldu.

Masumlaştırmaya çalışır gibi, "küçük çocuk" ve "şişman adam" isimleri verilen bu bombalar, binlerce insanı yakarak o gün ölümüne sebep olurken, kalanlarının da radyasyon nedeniyle oluşan kanser hastalığı ile canlarını aldı.

Bu canlarla birlikte yaklaşık 80 milyon yaşamı sona erdiren 2. Dünya Savaşı, Almanya'dan sonra Japonya'nın da teslimi ile sona erdi. Tüm dünya, bundan sonra savaşların askerler arasında geçmeyeceğini, sivil halkın da hedef olabileceğini görmüş oldu.

O günden bugüne

Nükleer teknoloji devamlı geliştirildi ve geliştirilmeye devam ediliyor. Yaklaşık yüzde 25'i atmosferde, kalanı yer altında 2 binin üzerinde nükleer deneme gerçekleştirildi.

Hiroşima ve Nagazaki saldırılarından 4 yıl sonra, Rusya, devamında ise İngiltere, Fransa ve Çin atom bombalarını patlattılar...

1952 yılına gelindiğinde, ABD tarafından geliştirilen, halk arasında hidrojen bombası olarak da bilinen yüksek enerjili bomba denendi. Bu bomba, 1000 Hiroşima atom bombası gücündeydi. Denemelerin en büyüğü Rusya tarafından yapıldı. 1961 yılında yaptığı hidrojen bombası denemesi, Amerikalılardan daha başarılı(!) oldu. Bu bomba Hiroşima'ya atılan atom bombasından yaklaşık 3.800 kat daha güçlü idi.

Bu güçte bir bombanın İstanbul'da tarihi yarımadaya atılması ihtimalinde, yarımadanın tamamını yok edebileceğini, Beşiktaş- Üsküdar- Zeytinburnu dairesi içerisindeki her yeri yıkabileceğini, hatta Silivri'den Pendik'e radyasyonun etkisinin hissedileceğini söylersek, sanırım vaziyetin korkutuculuğu daha iyi anlaşılır.

Dünya üzerindeki tüm nükleer santrallerin yüzde 25'i ABD'de bulunuyor. Nükleer gücün de yine 3'te 1'i onlarda.

Nükleer Fizik Uzmanı Prof. Dr. D. Ali ERCAN, bu nükleer santrallerin dünyanın elektrik enerjisinin yaklaşık yüzde 15'ini karşılamakla birlikte, nükleer bomba yapımında kullanılan Plütonyumu elde etmek için de faydalanılabileceğini belirterek, plütonyumun gücünü söyle açıklıyor:  "~0,2Ton/GW.yıl ölçeğinde, yani 1000 MW gücündeki bir nükleer reaktörde bir yılda kabaca 200 kg. Plütonyum elde edilebiliyor. Örneğin Yap-İşlet modeline göre mülkiyeti Rusya'nın olan 4800 MW gücündeki Mersin-Akkuyu Nükleer santrali de kuramsal olarak bir yılda her biri 150 bin ton TNT gücünde 16 nükleer bombaya yetecek miktarda, 960 kg Plütonyum üretebilecektir (Tabii nükleer patlayıcı üretmek için ille nükleer santral olması gerekmiyor.)."

Eğer fizik alanında bilgi sahibi değilseniz Plütonyumun parasal değerinden elbette ki haberdar değilsinizdir. Profesör şu şekilde açıklıyor…

"Yüksek enerjili a-ışını (alfa) salarak bozunan (Yarılanma süresi 24 bin yıl) ve radyasyon etkisinden çok kanserojen 'toksik' etkisiyle tanınan bu yapay element Plütonyum'un parasal değeri yaklaşık 5 milyon $/kg dır."

Nükleer güce sahip olanlar

ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Hindistan, Pakistan ve K.Kore... "Nuclear Powers" olarak adlandırılan 8 ülke mevcut. 100 civarı nükleer başlık sahibi olması sebebiyle İsrail de büyük bir nükleer güç sahibi.

Son olarak, Prof. Dr. D. Ali Ercan'ın şu sözlerine yer vermekte fayda görüyorum: "Bugün Dünyada, %90 kadarı ABD ve Rusya envanterinde olmak üzere, her biri ortalama 150 kTon gücünde yaklaşık 16 bin nükleer başlık bulunduğu sanılıyor. Hiroşima bombasından 10 kat daha güçlü ama yüz kat daha kompakt olan bu başlıkların dörtte biri her an için kullanıma hazır bekliyor. Kısacası, "kullanım riski tümden sıfırlanmıştır" diyemeyeceğimiz Nükleer silahlar tüm insanlığı birkaç kez öldürecek güçtedir; bunun yanında bir o denli de konvansiyonel (AS: klasik)silah gücünü hesaba katmak gerekir."

***

GÜNÜN SÖZÜ:

Dünya barışı, silah ticaretinden en büyük payı alan beş gücün ellerinde. Eduardo Galeano

Yazarın Diğer Yazıları