800 milyonluk usulsüzlük iddiasının perde arkası?..

Bir önceki yazımda Adapazarı ve Arifiye arasında gerçekleştirilmeye çalışılan bir demiryolu hattından bahsetmiştim.

Sayıştay raporlarına yansıyan bu olay kapsamında yaklaşık 800 milyon TL'lik bir usulsüzlük bulunduğu, işin planlanan maliyetinden kat be kat fazla paraya yapıldığını aktarmıştım.

Raporun hedefindeki ihaleyi alan firmanın sahibi ise bir dönem AKP'den aday adayı olan Yasemin Açık idi.

Üstelik Sayın Açık milyonlarca lirayı bulan demiryolu hattı işi sırasında Elazığ'da bir de fabrika kurması dikkat çekmişti.

Yasemin Açık ile görüştüm… Sorularımı sıraladım.

Demiryolunun 30 kilometresinin zayıf zemin ve balçık nedeniyle çok maliyetli bir iş olduğunu anlatan Açık, hak edişlerini de mahkeme yoluyla haklı görülerek elde ettiklerini anlattı.

Elazığ'daki fabrikayı kabul eden Açık fakat fabrikayı kredi çekerek kurduğunu söyledi.

Yerim yettiğince sorularımı ve Sayın Açık'ın cevaplarını aktarıyorum:

- 2010 yılında ihalesi yapılan ve 2011 yılında sözleşmesi yapılan Adapazarı-Arifiye arası demiryolu hattı ihalesi bedeli 320 Milyon TL idi. Ancak Sayıştay raporundan öğreniyoruz ki ihale muhteviyatı dışında başka bir ihale edilmemiş iş yapılıyor. Bu işin %100'ü için 825 milyon TL bedel belirlenmişken %23'ü için 800 milyon TL harcandığı ortaya çıkmış. Nasıl açıklarsınız?

Ülkemizde son yıllarda bu tür bir habere konu olamayacak tek bir iş varsa; o da Adapazarı-Karasu Limanları ve Sanayi Tesisleri Bağlantısı Alt Yapı İnşaatı işidir. Çünkü tüm aşamaları yargı denetimi altında, kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre yapılmıştır. Kaldı ki tüm hesaplarımız, yaptığımız işler ve her detayı Sayıştay denetiminden geçmiş ve şirketimize herhangi bir zimmet çıkmamıştır. Bu işin tamamı 73 km'dir. Sözü geçen iddiadaki gibi yolun 20 km'lik kısmına değil, 53 km'lik kısmına girilmiştir. Bu 73 km'lik demiryolunun 30 km'si zayıf zemin ve balçıktır. Zayıf zeminli 30 km'nin 25.8 km'lik kısmının güçlendirilmesi tamamlanmıştır. Geri kalan 43 km'si ise yarma ve dolgulardan ibarettir. İşin parasal olarak yaklaşık %65'lik kısmı tarafımızca yapılmıştır. Bu bilgilerden ispatla, işin %23lük kısmının yapılmış olduğu iddiası kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. İlgili sektördekiler çok iyi bilir ki, asıl sorun ve teknik yeterlik ile maliyet gerektiren husus zayıf zeminin güçlendirilmesidir. Dolayısıyla kalan kısım inşası daha zahmetsiz ve düşük maliyetli olacaktır.

Sayıştay raporuna da yansıyan söz konusu ihale esnasında Elazığ'da 250 milyon Dolar yatırım ile Çimento Fabrikası açtığınız doğru mu?

Elazığ'da çimento fabrikası kurduğum doğru. Ama ihale esnasında kurduğum iddiası kesinlikle doğru değil. Bu iddia yıllardır bir akademisyen, bir sivil toplum gönüllüsü ve bir iş insanı olarak büyük bir özveriyle ülkem, bölgem ve şehrim için verdiğim büyük emekleri hiçe sayan, değersizleştiren ve haksızlık oluşturan bir yaklaşımdır. Bu fabrikayı kurarken çok büyük emekler verdim. Adeta tırnağım ile kazıdım. Bankadan kredi alarak bu yatırımı gerçekleştirdim. Fabrikanın kuruluşunda aile şirketlerimizin hiçbir maddi katkısı olmamıştır. Sadece kredi alırken bana bankada kefil olmuşlardır. Halen banka kredim devam etmektedir. İstenirse banka kredi bilgileri de verilebilir.

Bir kadın girişimci olarak; bölgelerarası gelişmişlik farkının azaltılmasına ve yerel kalkınmanın sağlanmasına katkı sağlamak, doğup büyüdüğüm topraklara vefa borcu ödemek amacıyla kurduğum çimento fabrikasının inşaatı Nisan 2014- Mart 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Söz konusu dönem, Seza İnşaat'ın idare ile mahkeme sürecinin devam ettiği ve Adapazarı işi ile ilgili olarak tek kuruş hakediş alamadığı dönemdir.

Niğde Otoyolu projesinde ortaklığınız var mı?

Projenin ihalesine ERG Firması ile ortak girişim şeklinde katıldık. Bizim Seza İnşaat olarak hissemiz yüzde 5, ERG'nin hissesi ise yüzde 95 idi. İhale kazanıldıktan hemen sonra ve yer tesliminden önce, hissemizi ERG'ye devrederek ortaklıktan ayrıldık.

Niğde-Ankara Otoyolu'nda hiçbir hissemiz ve sorumluluğumuz bulunmamaktadır.

AKP den milletvekili adayı oldunuz mu?

Ak Parti'den hiç milletvekili adayı olmadım sadece aday adayı oldum.

Ben halk sağlığı profesörüyüm. Bir halk sağlıkçısı olarak; 30 yıldır her gün bir mahallede, köyde, okulda, ya da televizyon programında önemli halk sağlığı sorunlarına ilişkin konferanslar vermekteyim. Elazığ İş Kadınları Derneği, Fırat Sanayici İş İnsanları Federasyonu, Sigara ile Mücadele Derneği, Yaşam Boyu Kadın ve Üreme Sağlığı Derneği gibi birçok STK'nın başkanlığını yürütmekteyim. 3 dönem Elazığspor futbol takımında yöneticilik yaptım. Ülkenin, bölgenin ve şehrin yararına olan birçok projede yer almaktayım. Bir iş insanı olarak da yaklaşık 20 yıldır aile şirketlerimizde emek vermekteyim. Bu nedenle, bölgede ve ilde kamuoyunda bana bir teveccüh var ve siyasete girmem konusunda kamuoyu baskısı oluştu. Ben de o dönemde şehre ve bölgeye daha fazla katkı sağlamak için iktidar partisinden aday adayı olmamın daha doğru olacağını düşündüm. Aday adayı oldum ancak aday olmadım.

Yazarın Diğer Yazıları