Hıristiyan ve Yahudilere tabi olmak yasaklanmıştır
Prof. Dr. Yümni Sezen, İslam dininin, Hıristiyan ve Yahudilerin maiyeti altında olmayı kesin bir ifadeyle reddettiğini söyledi
Avrupa Birliği, Müslümanları kafirleri dost edinmekten alıkoyan Kur’an ayetlerini unutturabilmek ve gözlerden uzak tutabilmek için başlattığı seferberliği sürdürürken, “Dinlerarası Diyalog İhaneti” kitabının yazarı Prof. Dr. Yümni Sezen, konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
İslamİyet’in, Müslümanları, Hıristiyan ve Yahudileri “veli” tayin etmekten “men ettiğini” hatırlatan Prof. Dr. Yümni Sezen, siyasi iktidarın bu konuya hassasiyet göstermesi gerektiğine işaret etti.
Müslüman Türk milleti! Bu gerçeği asla unutma:
Hıristiyanlara tabi olmak yasaklanmıstır
Avrupa Birliği (AB), Müslümanları kafirleri dost edinmekten alıkoyan Kur’an ayetlerini unutturabilmek için başlattığı seferberliği sürdürürken, Prof. Dr. Yümni Sezen, İslam Dini’nin Yahudi ve Hıristiyanlara tabi olmayı yasakladığını söyledi. “Dinler Arası Diyalog İhaneti” kitabının yazarı Sezen, Maide Suresi’nin 51. ayetinde kastedilenin; “vali” kelimesinden türeyen “veli” olduğunu belirterek, “Kur’an-ı Kerim’deki bu söz, ’Hıristiyan ve Yahudilerin maiyeti altında olmayın’manasına gelmektedir. Burada kullanılması gereken ’idareci’ anlamındaki veli sözcüğüdür. Sadece dost ya da yar sözcüğünü kullanmak yanlış değil ama eksik bir anlatıma yol açar” dedi. Buradan hareketle, İslamiyet’in, Müslümanları, Hıristiyan ve Yahudileri “veli” tayin etmekten “men ettiğini” hatırlatan Prof. Sezen, siyasi iktidarın bu konuya hassasiyet göstermesi gerektiğine işaret etti.
İmtiyazlı tavır değil
Kur’an-ı Kerim’in, “Kitap Ehli” olarak tabir ettiği Yahudi ve Hıristiyanlarla diyalog, hoşgörülü bir metod kullanılmasını öngördüğünü kaydeden Sezen, “Ancak bu, çok özel ve imtiyazlı bir tavır olarak algılanamaz. Bu tavır, İslam’ın genel bir metodudur” dedi. Diyalog taraftarlarının, diyalogu, Kur’an ayetlerine ve hadislere dayandırma eğilimi olduğuna dikkat çeken Prof.Sezen, “Herkes kendine Kur’andan referans arayıp duruyor. Kur’an-ı Kerim’de, tebliğ yerine diyalogu koymaya izin vermeyen ayetler de vardır” diye konuştu.
Dış güdümlü siyaset
Prof. Dr. Yümni Sezen, “tabi olmak” ve “uymak” sözlerinin aynı anlama geldiğini bunun da yine “himayesine girmek, prensiplerini kabul etmek” olarak yorumlanacağını belirtti. Kur’an-ı Kerim’deki bu ayetlerle, Müslüman devletlerin dış siyasetinin ana hatlarının belirlendiği görüşünü dile getiren Prof. Dr. Sezen, “Allah’ın emirleriyle, bugün yürütülen AB, ABD ve İsrail güdümlü dış politika birbiriyle bağdaşmıyor. Çünkü AB bir Hıristiyan kulübüdür. 12 yıldızlı bayrağından belli olduğu gibi, kendileri de bunu saklama gayretinde değildir. Bir Müslüman ülke, egemenliğini bir Hıristiyan kulübüne devredemez, onu veli tayin edemez” dedi.
Siyaset ayrı şey
Türkiye’nin ABD ve İsrail ile olan siyasi münasebetlerini de Kur’an ayetleriyle açıklayan Prof. Dr. Yümni Sezen, “Siyasi münasebetler her zaman olur. Bugün Hıristiyanlarla hatta kafirlerle münasebet kurmayı, ne siyaset, ne kültürler ne de Kur’an-ı Kerim engeller. Ama ilişki kurmak farklı, ’onlara tabi olmak ’farklı şeylerdir. Onlara uymak, onların değerlerini kabul etmek ayrıdır. Kur’an-ı Kerim buna mani olur. ’Onların himayesine girmeyin’ der” dedi.
Prof. Dr. Yümni Sezen, İslam’ın, Hıristiyan ve Yahudilerin maiyeti altında olmayı kesin bir ifadeyle
reddettiğini söyledi
Diyalog aldatmacası
Prof. Dr. Yümni Sezen’in, “Dinler Arası Diyalog İhaneti” kitabında, diyalog masalı detaylarıyla ele alınıyor. Dinler arası diyalog, iddia ve zannedildiğinin aksine, İslam süzgecinden geçemeyecek durumdadır. İddialar saptırmadır. İslami ve milli olana ihanet şeklindeki bu haliyle dinlerarası diyalog, Türk milletinin ve diğer Müslüman aleminin hiçbir derdine deva olmayacak bir anlayıştır. Aksine iman ve maneviyat bunalımı yaratacak ve geleceği tehlikeye sokacak görünümdedir. Bu hareketin gerçek yüzü, Papa’ya sunulan bir güven mektubundan ibarettir. Arka yüzü Vatikan’a bakan bu projenin ön yüzü, Müslüman’ı ehlileştirme yahut etkisizleştirme, daha da Türkçesiyle iğdiş etmedir. Hıristiyan’a hoşgörü, Müslüman’a tuzak şeklinde gelişen
bu diyaloga, olanları göz önüne alarak, Hıristiyanlığı Müslüman’a sevdirme faaliyeti olarak da bakabiliriz. Bu faaliyette Hz. İsa, etrafında bütünleşmemiz istenecek kadar hep ön planda ve gündemde, Hz. Muhammed’in adı bile geçmemektedir. Neresinden bakılırsa bakılsın dinlerarası diyalog, Müslüman için bir çıkmaz sokaktır...
Bütün amelleri boşa çıkmıştır
“Kalplerinde hastalık olanların, ’Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların (Yahudi ve Hıristiyanların) içine daldıklarını görürsün. Olabilir ki Allah, bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar, benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler. İman edenler derler ki, ‘Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?’ Bütün amelleri boşa çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir.” (Maide 52-53)
Kur’an: Veli tayin etmeyi reddeder
Adalet eski Bakanı Şevket Kazan, Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan’ın 22 Temmuz seçimleri öncesinde “Ilımlı İslam”a yönelik sert eleştirilerde bulunduğunu hatırlatarak, “Erbakan, Türkiye’deki iktidar mensuplarının imanlarıyla amelleri arasındaki çelişkiye dikkat çekmişti” dedi. Milli Görüşçülerin bu konudaki değerlendirmelerinin son derece kesin ve net olduğunu hatırlatan Kazan, Kur’an-ı Kerim tefsirlerindeki farklılıkların “gerçekleri saptırmaya yönelik” çabalardan ileri geldiğini söyledi. Maide Suresi’nin 51’inci ayetindeki “Veli” kelimesinin “Velayet eden, yöneten” anlamına geldiğini vurgulayan Şevket Kazan, “Bazı İslam alimleri bunu ’dost edinmeyin’ şeklinde yorumluyor. Bu, ayetin hakikati açısından son derece yanlıştır” diye konuştu. Hıristiyan, Yahudi ve Müslümanların Osmanlı topraklarında yıllarca iç içe yaşadıklarını ve dostluk ilişkisi sürdürdüklerini belirten Adalet Eski Bakanı Şevket Kazan, “Onlardan ’dost edinmeyin’ derseniz, ’onlarla görüşmeyin, hatta selamlaşmayın’anlamı çıkar. Kur’an dostluğu değil, gayrimüslimleri ’veli tayin etmeyi’ net bir dille yasaklar” değerlendirmesini yaptı. Bakara Suresi’nin 120’nci ayetindeki tefsire de değinen Kazan, “Burada ’tabi olmak’ ifadesi yer alıyor. Bu ayette ’millet’ kelimesi ’din’ anlamına gelir, ’tabi olmak’ ise ’tettebia’ olarak geçen ’emri altına girmek’ demektir. İslamiyet, yöneticilerini, Hıristiyan ve Yahudilerin emri altına girmekten men
etmiştir” dedi.
Ne sizdendirler ne de onlardan
“Allah’ın kendilerine öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri/onları işlerinin başına getirenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilip durdukları halde yalana yemin ediyorlar. Allah onları tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O’na da yemin edecekler ve bir şey yaptıklarını sanacaklar. Dikkat edin onlar yalancıların ta kendileridir. Şeytan onları kuşattı da, Allah’ın zikrini / Kur’an’ını onlara unutturdu. İşte bunlar şeytanın hizbidir. Dikkat edin! Şeytanın hizbi hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”
(Mücadele Suresi 14-18-19)
Bunların akıbetleri hüsran
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinen kişilerin sonunun
hüsran olduğunu kaydetti
Halkın Yükselişi Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Hıristiyan ve Yahudileri dost ve güdücü yapanların Kur’an ve hadisleri gerekçe gösterdiklerini söyledi. Maide Suresi’nin 52 ve 53’üncü ayetlerinden de örnekler veren Öztürk, şunları kaydetti: “Bu ayetler, günümüzde Müslümanları AB-Hıristiyan egemenliğine teslim etmeyi bir hizmet ve başarı gibi sunmaya çalışan kadroların ruh hallerini, dayanaklarını, zaaf ve hastalıklarını da ortaya koymaktadır. Bu ayetlere göre, bu toplumları dost ve güdücü yapanların akıbetleri hüsrandır. İçlerinde saklı hesapları vardır ve kalpleri hastadır. Haçlılar önünde zilleti Müslümanların başına musallat edenler, teslimiyetlerini, ‘Başımıza bir iş gelmesinden korkuyoruz’ diyerek mazur ve meşru göstereceklerdir. Kur’an-ı Kerim’in bu mucize ihbarının, Türkiye’deki siyasal İslam’ın ülkeyi AB Hıristiyanlar kulübüne teslim ederken yaptığı savunmada aynen tecelli ettiğini görüyoruz.”
AKP stratejisinin temeli
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, AKP Hükümeti’nin “AB’ye üye olma” yalanının peşine takılarak, siyasetini, Haçlı Batı’nın, başta Kıbrıs olmak üzere istediği her şeyi verme üzerine kurduğunu öne sürdü. Öztürk, “Bunu savunurken söylenen ’Bizim Brüksel’e büyük tavizler vermemiz, Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığınma ihtiyacından doğmuştur’sözü, AKP Hükümeti’nin stratejisinin de temelini oluşturuyor” diye konuştu. Prof. Dr. Öztürk, Kur’an-ı Kerim’in Müslüman kitleleri, küfür güdümüne sokanların karşılaşacağı acıklı ve rezil edici akıbeti de bildirdiğini söyledi. Bu kişilerin yalancılık, aldatma, ikiyüzlülük yaptıkları için bu akıbete uğrayacağını anlatan Öztürk, Kur’an-ı Kerim’de “küfre teslimiyetçi” kadroları tanıtan ayetler olduğunu da belirterek, Mücadele Suresi’nin 14-19’uncu ayetlerini örnek verdi. Öztürk, İslamiyeti bir sömürge dini haline getiren siyasal İslamcılığın, Müslümanları Haçlı düşmanlarına teslim ettiğini de kaydetti.
YARIN: Diyalog taraftarları farklı düşünüyor