ABD, neden "düşürürüm" diye uyarıyor?

Erbil'den hareket eden silah ve teçhizat yüklü Amerikan araçlarından oluşan konvoyun, Gara operasyondan bir hafta önce olay bölgesinden geçtiğine ve teçhizatlar içinde "insansız hava araçları gibi hava varlıkları"nın yani paramotorların bulunduğuna dair verilerle bir analiz yapmış ve Türk rehinelerin katledilmesinin Türkiye'ye bir Amerikan uyarısı olabileceğini değerlendirmiştik.
Tabii ki bu durum, istihbaratın yetersiz olduğu anlamına da geliyor. ABD'nin, PKK'nın Suriye kolu olan YPG'yi ordu haline getirip silahlandırırken, PKK'ya ilgisiz kalması beklenebilir mi?
Hava sahası ve kara yolu kontrolü ABD askerlerine ait bir bölgede, ABD'nin silahlandırdığı ve dağların içine inşa ettirdiği sığınaklarda koruma altına aldığı terör örgütüne karşı, yine ABD'nin izni olmadan operasyon yapmak mümkün olmadığına göre, çok daha tedbirli olmak gerektiği de açık.
PKK'nın daha operasyon başlarken, Türk rehineleri katletmiş olması da önceden bilgi sahibi oldukları ihtimalini akla getiriyor...
Bütün bunların ötesinde, operasyonun Türk rehineleri kurtararak bir siyasi başarı elde etme amacıyla yapıldığına dair muhalefetin eleştirileri de ortada...
Eleştirilere karşı "hatalı olduğunu ve yanlış yaptığını asla kabul etme ve saldırıya geç" şeklindeki tipik propaganda taktiğiyle cevap verilmesi ve üstelik hakaret edilmesi de önemli bir göstergedir… 
***
Bu arada, ABD'de Brooking Enstitüsü'nün Türkiye-ABD ilişkileri üzerine yayınladığı raporda Türkiye'nin NATO'daki veto yetkisinin kaldırılmasını istemesini gündeme getirmiş ve yine aynı kurumun "Batı ile bağların yeniden kurulmasından fayda sağlayacağına demokratik olarak seçilmiş bir Türk hükümeti karar verecek. O zamana kadar Washington'un önündeki zorluk, bunu görünür kılmak için yeterli baskıyı sürdürmek olacaktır" sözlerini de vererek yorumunu okura bırakmıştık.
Yani, ABD'nin Türkiye'deki iktidar ile artık devam edemeyeceği öngörülüyor ve bu sebeple yıpratılması gerektiği ifade edilmiş oluyor.
Ben ifade etmiyorum, Brooking Enstitüsü söylüyor!
***
Tabii ki bu durum, AKP'nin programı bile ABD'den gönderilerek kurulmuş ve Amerikalı yetkililere gizli belgelere de yansıdığı gibi, başlangıçta "yerel yönetimlere özerklik tanınacağı garantisi verildiği için desteklenen bir parti" olduğu gerçeğini değiştirmiyor. ABD ne istedi de yapmadılar acaba? Bugünkü "Yeni Anayasa", "devleti yeniden kurmak" söylemleri bununla ilgili değil mi?

"Suriye'nin kuzey doğusunda, 30 kilometrelik bir şeritte operasyon yapabilirsiniz" dediler, operasyon bu sınırın bir metre ötesine bile taşmadı, böylece, "sığınmacılar için güvenli bölge kuruyoruz" denilerek hemen güneyde kurulan PYD devletine güvenli bir bölge sağlanmış oldu. O tarihten sonra Türkiye, 30 kilometrelik şeridin altına geçemedi!
"Şeker fabrikalarını kapat" dediler kapatıldı!
PKK ile ilişkisi belirlenen rahip Bronson'u istediler, verildi.
ABD, "Doğu Akdeniz'den araştırma gemilerini çek" dedi, çekildi. Gemiler hâlâ Antalya Körfezi'nde...
Buna rağmen ABD'de neden AKP iktidarının artık sona ermesini isteyenler çoğaldı? Brooking Enstitüsü, neden "yeni bir iktidar kurulana kadar" anlamına gelen sözler kullanıyor veya neden Türkiye'nin NATO'daki veto yetkisinin kaldırılmasını istiyor.
Türkiye'nin NATO'daki veto yetkisinin kaldırılması, mevcut Türk hükümetine de bir darbe vurmak değil midir?
***
Bu tür analizler yaptığımız zaman, bazıları "Yani her şeyi ABD veya NATO mu yapıyor?" gibi gereksiz ve temelsiz sorular soruyor. Tabii ki iç dinamikler müsait olmasa, ne ABD bir şey yapabilir ne de NATO!
Fakat iktidar, işin başında "Ankara'nın şerrinden Brüksel'in ve Washington'un şefaatine sığınmak" diye adlandırılan bir tavizler politikası benimsemişse, her türlü dış müdahaleye veya tuzağa düşmeye hazır demektir... Böylece ABD, iktidara 18 yıldır her istediğini yaptırıyor. Yıllardır, bunu anlatmaya çalışıyorum...

Yazarın Diğer Yazıları