​​​​​​​ABD "S-400'ler kutularından çıkarılmasın" dedi

Beyaz Saray'daki basın toplantısında Trump gazetecilere söz verirken "Türkiye'den dost canlısı bir muhabir olsun" dedi. O sırada salonda bulunan ve gün içinde Erdoğan'la görüşmelere katılan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham'in yanında bulunan ABD'li bir gazeteciye dönerek "Başka türlüsü kalmadı ki" dediği duyuldu.

Daha sonra da Tayyip Erdoğan, "Buyurun Hilal Hanım" diyerek Hilal Kaplan'a söz verdi. Hilal Kaplan'ın sorusu, ABD'nin terör örgütü YPG ile işbirliği yapmasına dairdi. Trump, bunun üzerine "Neden kendi Cumhurbaşkanı'na soru sormuyorsunuz? Gazeteci olduğunuza emin misiniz? Bu soruyla Türkiye Hükümeti adına çalışmış olmuyor musunuz?" diyerek önce kaçamak yola saptı, sonra da YPG'nin başı olan Ferhad Abdi Şahin veya Şahin Cilo ile ilgili olarak "Kendisiyle yakın bir işbirliğimiz var. Cumhurbaşkanı'yla da yakın işbirliğimiz var" dedi!

Gazeteciler, uluslararası ilişkileri takip ederken, kendi ülkelerinin memuru gibi değil, gerçeği ortaya çıkarmak hedefine uygun hareket etmelidir. Diğer taraftan, gazetecilik ile siyasi olayların bir aktörü olmak aynı anda sürdürülemez. Açılım sürecinde "akil adam" diye görevlendirilenlerden, Türk bayrağının bile değiştirilmesini önerenlerden, gazeteci üslubu kullanmaları beklenemez. Soruyu kim hazırlamışsa, özü doğu ama ifade ediş biçimi yanlış!

***

Erdoğan'ı takip eden gazetecilerden görüşmelerin içeriği ile ilgili bir bilgi almak mümkün değil. Lindsey Graham'in dediği gibi hepsi tek tip oldu. Bu sebeple, ABD basınında Trump muhaliflerinin ne dediğine bakmak gerekir.

Meselâ, Washington Post'un haberinde, Trump yönetiminden üst düzey yetkililerin, "Türkiye'nin silahları kutularından çıkarmaması bir çözüm olabilir" dediği bilgisi yer aldı.

Aslında o üst düzey yetkili, görüşmeden önce konuşmuştu. Konu, Rusya'yı da yakından ilgilendirdiği için Rus haber sitesi Sputnik'te bu haber manşetten verildi.

Haberde şu ifadeler kullanıldı:

"Telekonferans yoluyla gazetecilerin sorularını yanıtlayan ismi açıklanmayan ABD'li bir yetkili, Washington'un Ankara'ya S-400 ve F-35'le ilgili soruna ilişkin kabul edilebilir çözüm yolları sunduğunu belirtti. Yetkili, 'Bir taraf adım atmalı ki, diğer taraf da ona doğru adım atsın' diye ekledi."

Yani Amerikalı yetkili, Türkçe'deki "Almadan vermek Allah'a mahsustur" deyimi gibi bir söz söyledi.

Peki Türkiye ne aldı, ne verdi?

Ne verdiği net değil ama Senatör Lindsey Graham, "Ermeni soykırımı" tasarısının ABD Senatosu'nda oylanmasını engellediğine göre bir alış veriş yapılmış!

Graham, engellemeyle ilgili bilgi verirken, "Senatörler ne tarihe masum kisve katmalı ne de onu yeniden yazmalı. Umarım Türkiye ile Ermenistan bir araya gelerek bu sorunu halleder." dedi.

***

Trump ise basın toplantısında "Türkiye'nin bu gelişmiş askeri ekipmanı alması bizim için çok ciddi zorluklar yaratıyor. Bundan sürekli konuşuyoruz. Bugün de konuştuk. Bu konuyu çözmeyi umuyoruz. Dışişleri bakanlarımızdan ve ulusal güvenlik danışmanlarımızdan S-400 konusunun çözümü için çalışmalara derhal başlamalarını istedik" dedi.

ABD basınına göre Beyaz Saray açıklamasında da "Diğer alanlarda ilerleme için S-400'e ilişkin konuların çözülmesi hayati önem taşıyor" denildi.

Erdoğan da Türkiye'nin uygun şartların sağlanması halinde ABD üretimi olan Patriot füze savunma sistemini satın alabileceğinin mesajını verdi.

Alman basınında ise görüşme ile ilgili olarak "Az içerik çok pohpohlama" manşeti kullanıldı ama Türkiye S-400'lerin üzerini dantelli örtü ile kapatma kararı vermişse bu sıradan bir içerik değil. Zira Türkiye, S-400 hava savunma sistemiyle askeri açıdan çok önemli bir bölgesel üstünlük kazanacaktı.

 

Yazarın Diğer Yazıları