ABD VE Rusya geri adım atar mı?

ABD VE Rusya geri adım atar mı?
Türkiye ile ABD arasında Obama döneminde gerilen ilişkiler geçtiğimiz yıldan beri zirveye tırmanmıştır.

Hali hazırda Türkiye'nin ABD'den çözümlenmesi için öncelikli beklentileri arasında PKK uzantısı PYD-YPG'nin terör örgütleri listesinde yer almaları, FETÖ'nün iadesi, DEAŞ'la mücadele ve Kuzey Suriye'de Güvenli Bölge'nin oluşturulması yer almaktadır.

Aslında, her dört konu da birbiriyle hem iç içedir hem de birbirinin devamıdır ve her birisi gerek ABD gerekse Rusya tarafından farklı değerlendirilse de ortak görüşleri de paylaşmaktadırlar. Hatta bazı siyasi uzmanlarca yapılan yorumlara göre Rusya ile ABD arasında Suriye konusunda bir gizli ajanda olabileceği yolundadır.

8 yıllık Obama döneminde istikrarın sağlanması için Ankara tarafından getirilen öneriler sürekli cevapsız bırakılmıştır.

Yeni ABD Başkanı Trump'ın iş başı yapması ile Obama döneminden farklı bir politika izleneceği yönünde bir algının Türkiye'nin gündeminde yerini aldığını görüyoruz. Birkaç gün önce Erdoğan - Trump arasında yapılan telefon görüşmesi, ardından 9 Şubat tarihinde CIA direktörü Pompeo'nun ilk ziyaretini Türkiye'ye yapması bu yeni başlangıcın ilk önemli işareti olarak değerlendirildi.

Ankara'nın karşılaştığı yukarıda sözü edilen beklentiler ile ilgili dünyanın en büyük istihbarat örgütü CIA'nin elinde Ankara'dan daha fazla bilgilerin olduğu kanısındayım.

Rus uçağının düşürülmesinin ardından Suriye politikasını değiştiren Ankara, stratejik değişimle başlatılan Fırat Kalkanı ile birlikte Türkiye'nin Suriye'deki siyasi denkleminin önemli bir oyuncusu konumuna gelmesi 50 yıllık müttefik olan ABD'nin de ilgisini çekmektedir.

PKK uzantısı PYD - YPG'nin bir terör örgütü olduğuna dair ABD'nin birini kabul edip diğerini kabullenmemesi düşündürücüdür. ABD'nin PYD konusundaki tezlerinden tamamen vazgeçeceğini sanmıyorum. Durum git gide farklı biçimde gelişiyor. Geçen ay içerisinde PYD militanlarına ulaştırılan ağır zırhlı silahların verilmesi güncelliğini korumaktadır.

Rusya da hem PKK hem de PYD'nin bir terör örgütü olmadıkları görüşündedir. Fırat'ın doğusundaki bölgede Afrin - Kobani gibi bölgede otonom - özerk bir bölgenin inşa edileceği ileri sürülmektedir.

15 Temmuz darbe teşebbüsü elebaşısının vatan haini olduğu belgelerle kanıtlanmasına rağmen ABD iade edilmemesi için çeşitli yollara başvurmaktadır. Şimdi de ABD'de yargılanması imkanının olup olmadığı değerlendirilmektedir.

Ankara'nın üzerinde durduğu noktalardan biri de Kuzey Suriye'de güvenli bölgenin oluşturulmasıdır. Ancak, gerek ABD gerek Rusya'nın güvenli bölge konusundaki planları Ankara'dan farklıdır.

ABD, 1991'de Irak'ta Kürtlerin yaşadığı 36. Paralel üstüne Güvenli Bölge inşa ederken Şiilerin yaşadığı 37. Paralel altında yalnızca Uçuşa Yasak bölge ilan etmiştir. Şimdi de ABD ve Rusya, Kuzey Suriye'de Kuzey Irak benzeri bir bölgenin inşası peşindedirler. Ankara ise Suriye'de daha çok terörden arındırılmış bir bölge arzu etmektedir.

Şimdi de El Bab'la beraber Rakka da konuşuluyor, sanki DEAŞ'ın işi bize kaldı. Suriye güçleri ve beraberindeki İran destekli Şii milislerin Rakka yolunu kapatmasıyla TSK destekli ÖSO birliklerinin üç yönden kuşattığı El Bab, TSK tarafından kontrol altına alındı. Bu durum DEAŞ'lı teröristlerden gelen desteği ve direnci de kırmıştır.

Ancak TSK'nın Suriye'yle karşı karşıya gelmesi riski vardır. Sorulardan biri Suriye Rejimi neden El Bab yerine Rakka'ya yönelmiyor?

CIA direktörünün Ankara ziyaretiyle eş zamanlı Rus uçaklarının El Bab bölgesinde TSK binalarını bombalaması sonucu 3 kahraman askerimizin şehit edilmesi ve onlarca askerimizin de yaralanması farklı yorumlara yol açmıştır.

Türkiye, gerçekten ciddi tehditlerle karşı karşıyadır ve bekası yönünden kritik bir süreçten geçtiği için gelişmeler ayrı ayrı dikkatle analiz edilmeli ve çok uyanık olmalıdır.