ABD'nin Çin, Çin'in ABD kâbusu

Pentagon’un Asya-2025 planı Profesör Volden Bel-Lo’nun yorumuna göre, Çin-ABD olası büyük Asya savaşında ABD’nin en önemli müttefikinin Hindistan olması Çin’in çökertilmesi açısından hayati önem taşıyor. Yine belgede yer alan bir başka “Yeni Güney Asya Senaryo” planında, Pakistan’da kronikleşmiş ekonomik ve siyasal kriz anarşiye dönüşürken, Hindistan siyasi, ekonomik alanda büyük üstünlük sağlıyor. Pakistan destekli İslamcı güçler Keşmir’i işgal edince, Hindistan konvansiyonel silahlarla Pakistan’ın nükleer tesislerini vuruyor. Pakistan nükleer karşılık verince ABD Çin’i savaşa karışmaması yönünde uyararak, bir hava operasyonuyla Hint ordusuyla birlikte hareket ederek Pakistan’ın bütün nükleer tesislerini ortadan kaldırıyor. (Bu senaryoda İran’ı Pakistan’ın Rusya’yı Çin’in, İsrail’i de Hindistan’ın yerine koyduğumuzu düşünelim: Bize ABD’nin İran operasyonuyla ilgili stratejik bir fikir vermiyor mu?)
Senaryoda Hint-Pakistan savaşı ile Pakistan parçalanıyor. Hint ordusu düzeni sağlayıp ülkeyi kontrol altına almak adına Pakistan’ı işgal ediyor. İran zorunlu olarak galip ülkelerin safında yer alırken, Çin’in Asya’nın orta ve batısına yönelik stratejik hamleleri bir anlamda sıfırlanıyorlar. Başlıca figürleri, ABD, Hindistan ve İran olan yeni bir bölgesel birlik kurulacaktır bu savaşın ardından. Böylece bölgenin enerji güvenliği alanında önemli değişimler yaşanacaktır. ABD, böyle bir savaşta beklenmedik İran ve Hindistan gibi iki ortak kazanmaktadır.
Pentagon’un senaryoları konusunda Profesör Bel-Lo’nun yorumuysa ilginç geldi bana:
“Kısacası stratejik yaklaşım olarak ABD’nin Çin’e uygulanan ekonomik ilişkileri geliştirme eğilimiyle askeri engelleme politikası arasındaki çatışma had safhaya varıp açığa çıkacaktır. Bunun yakın gelecekte gerçekleşmesi olasıdır. Asya’da yaşayan bizler bütün bunlardan hangi dersleri çıkarmalıyız? Sonuç çok açık: Çin’in tüm senaryolarda ABD’ye stratejik rakip olarak gösterilmesi, Asya’daki Amerikan egemenliğine yönelik küçük bir tehdit konusunda bile Pentagon’un hemen karşı koymaya kesinlikle kararlı olduğunun kanıtıdır.”
Bütün bu Pentagon’un Çin senaryolarını değerlendiren analiz 2000 yılında yazılmış. O günlerden bugünlere 11 Eylül saldırısıyla ABD yalnız Çin’e karşı değil, İslam dünyası ve Rusya’ya karşı yeni bir küresel egemenlik mücadelesine girişti. Afganistan işgaliyle Pentagon birlikleri Çin’e komşu hale geldiler. Terörizm ise yeni bir küresel hayalet devlet haline geldi.
Ne var ki ABD’nin Çin tehdidiyle ilgili sendromu sürüyor.
Dünya Çin’den, Çin dünyadan korkuyor; ABD Çin’den, Çin ABD’den korkuyor. Yeni jeo-stratejik bu denklemin çözülmesi Çin ve ABD ordularının Asya’nın herhangi bir bölgesinde karşı karşıya gelmelerini gerektirebilir. Tersi de olabilir: ABD Çin’i Rusya’ya karşı kutsal olmayan müttefik olarak yanına alabilir. Çünkü Rusya Orta Asya enerji kaynaklarının kontrolünü Çin dahil hiçbir müttefikiyle paylaşmak istemiyor. Bu konuda yol gösterici bir öyküyü yansıtalım:
Başkan Nixon-Kissinger ikilisi 1960’lı yılların sonunda Pentagon ve stratejik araştırma kurumlarına bir analiz raporu siparişi vermişlerdi. Rapor şu soruya net bir yanıt verecekti: Rus-Çin olası savaşının galibi bu iki ülkeden hangisi olacak? Çalışma üç yıla yakın sürdü ve sonuç Nixon’ın önüne kondu. Rusya ile Çin savaşında Rusya üstünlük sağlasa da, Çin’in insan potansiyeli ve kaynakları Moskova için olağanüstü yıpratıcı olacaktı. Böyle bir savaş Hitler’in SSCB’yi işgali ve sonrasına benzetilebilirdi.
Bu raporu okuyunca başkan Nixon ile Kissinger Çin’e gidip Mao ile barıştılar. Çin artık SSCB’ye karşı ABD’nin esnek müttefiki olmuştu.

Yazarın Diğer Yazıları