ABD’nin ilk hedefi ve Tayyip Bey’e şantajı!

4 gündür Bakü’deydim. “Ermeni soykırımı uluslararası bir yalandır” görüşünü savunan Talat Paşa Komitesi’nin Azerbaycan Atatürkçü Düşünce Derneği ile birlikte düzenlediği toplantıya gazeteci olarak davetliydim. Verimli geçmekle birlikte, iktidardaki Yeni Azerbaycan Partisi’nden bir kişi dışında, toplantıya üst düzey bir yetkili katılmadı. Böyle olunca, Azerbaycan medyası da biz oradayken tek bir haberle dahi toplantıyı halka duyurmadı. Ertesi gün Moskova ve Erivan basınında haberler yayınlanınca, toplantının önemi anlaşıldı. Türk Büyükelçiliği’nden bir yetkili gelerek Talat Paşa Komitesi sözcüsü Cüneyt Akalın’a toplantıda verilen mesajlardan dolayı memnun olduklarını söyledi.

* * *

Dönüş gününden önce, WikiLeaks İnternet sitesinde Türkiye’deki yönetim dışında, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini de tahrip etmek amaçlı Amerikan belgelerinin yayınlandığını öğrendik. Belgelerden birinde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan hakkında olumsuz sözler söylediği iddia ediliyordu.
Bu belgelerin yayınından anlaşılan odur ki ABD’nin ilk hedeflerinden biri, Türkiye ile Azerbaycan’ın arasını açmak. Banu Avar’ın odatv’deki “Julian Assange, yeni Tuncay Güney mi?” başlıklı yazısında belirttiği gibi  “Türkiye, Batı’nın deli gömleğinden sadece Doğu’daki komşu ülkelerle el ele vererek çıkabilir. Irak işgal altında. Geriye Rusya, İran, Suriye ve Azerbaycan kalıyor.. Türkiye’nin bu ülkelerle arasının bozulması gerekiyor...”
Bu belgelerin yayınlanmasının ikinci bir amacı da özellikle Tayyip Erdoğan’a şantaj yapmaktır. Dedikodu raporlarını dublör ülke olarak kullandıkları İsveç üzerinden sızdırıp yayınlatırken, “daha ciddi belgeleri de açıklarız” şantajını yapıyor ve kendi politikalarını kabul etmeye zorluyorlar.
İşte Bakü’deki toplantının amacı, küresel emperyalizmin sadece Türkiye-Azerbaycan arasında değil, bütün dünyada giriştiği bu düzenbazlıklara karşı, Atatürk’ün 1920’de  “bizim mücadelemiz, bütün mazlum milletlerin mücadelesidir” yolundaki bakış açısının bugün de en geçerli alternatif olduğunu, Türkiye-Azerbaycan işbirliğinden başlayarak bütün Türk Dünyası’na ve bütün dünyaya göstermekti.

* * *


Toplantıda, gazetecileri temsilen bana da söz verilince  “Türkiye Başbakanı’nı Lübnan’da protesto eden Ermeniler kimdir?” diye sordum ve “Onlar, soykırıma tabi tutuldular denilen Ermenilerin torunlarıdır. Talat Paşa’nın verdiği bilgilere göre, 900 bin Ermeni Suriye’ye sürgün edilmişti. Bunların 450 bini gemilerle Batı ülkelerine göç etti. Yolcu listeleri bile bellidir. 300 bini ise din değiştirmiş görünerek Türkiye’de kaldı. Hrant Dink bu gerçeği biliyor ve Ermenistan’daki muhataplarına söylüyordu. Muhatapları ise, ’Bu gerçeklerin ortaya çıkarılması, soykırım iddiamıza zarar verir’ diyordu. Geriye kalan 150 bin kişinin bir kısmı çatışmalarda, bir kısmı salgın hastalıklarda öldü. Bir kısmı da Suriye ve Lübnan’da kaldı ve torunları bugün Türkiye Başbakanı’nı protesto ediyor” dedim. 
Daha sonra 1992’de Elçibey’in bana söylediği, “Karabağ, Türk Dünyası’nın gırtlağıdır. Karabağ’ın işgali, Türk Dünyası’nın karayolu bağlantısını kesmeye dönük stratejik bir girişimdir” tespiti ile birlikte Karabağ kaçkınlarından birinin “Karabağ’da kebap yiyecik” sözünü naklettim.
Cengiz Aytmatov’un “Sovyetler Birliği’nin kansız bir şekilde dağılmasını sağladık ama asıl mücadele şimdi başlıyor, şimdiki mücadele küreselleşme projesine karşı sürdürülecektir”  bakış açısından hareketle, küresel emperyalizme karşı mücadelenin öz çekirdeğinin Atatürk’te var olduğunu, Türk haklarının ve bütün insanlığın bu temelde birleştirilebileceğini söyledim.
Prof. Dr. Alparslan Işıklı, “İkinci toplantıyı inşallah Karabağ’da yapacağız” dedi.

Yazarın Diğer Yazıları