ABD'nin Suriye'den çekilme süreci

Dünya, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kuzey Suriye'den çekileceklerine dair sürpriz açıklamasının hemen ardından hararetli tartışmalara ve yorumlara tanık oluyor. Aslında Trump'ın seçim kampanyasında Suriye'den asker çekeceğine dair beyanatları olmuştu. Görevi sırasında geçtiğimiz Nisan ayında benzer bir karar alındığına da tanık olduk. Suudi Arabistan'ın maddi yardımlarda bulunacağı, Arap ordusu ve Aşiretlerinin de örgütlenebileceğinin yanı sıra Batılı ülkelerin ve İsrail lobisinin de ısrarları üzerine Trump bu kararından vaz geçmiştir. 
Alınan bu çekilme kararına; gerek ABD yönetiminden gerekse uluslararası ve bölgesel müttefikler ve karşıtları farklı tepkiler verilirken, tüm tarafların Suriye dosyasıyla ilgili hesaplarını yeniden gözden geçirmelerine de yol açmıştır. İşin aslına bakacak olursak ABD'nin Suriye'den tamamen asker çekeceği şüphelidir! 
Çekse bile ABD Suriye'deki siyasi denklemin içinde mutlaka yer alacaktır. ABD'nin Suriye'den çekilme kararı herkesten önce Türkiye'yi ilgilendirmektedir. Nitekim uluslararası ve Washington'daki diplomatik, askeri kaynaklar, kararın Başkan Trump'ın 14 Aralık'ta Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından alındığını bildirmektedirler. Ankara'nın Kuzey Suriye konusunda kararlı duruşunun da etkili olduğu göz ardı edilemez. 
Konu başka yönden incelendiğinde ABD'nin yıllardır Suriye'nin kuzeyindeki büyük yatırımlar kapsamında tırlar dolusu mühimmat, 8 askeri havaalanı, 7 den fazla askeri üs, Deyrizor'da iki üs inşası halen devam etmekte, bir bölümü paralı olmak üzere 3000'den de fazla askeri bulunmaktadır. Tabii bunların arasında eğitim görevlisi, istihbaratçılar öncelik arz ettiği için ilk kafilede yer alacak, geri kalanlar ise 60 ile 100 gün içerisinde işlem göreceği varsayıldığında ABD tarafından amaçlanan projenin gerçekleşmesinde farklı siyasi oyunların devreye gireceği kanısındayım. 
Geçen haftaki yazımda, Suriye özel temsilcisi James Jeffrey'nin yapmış olduğu açıklamada ABD Suriye'den çekilmeyeceği ve Trump'ın Suriye dosyasıyla ilgili elinde çeşitli seçeneklerin bulunduğunu, 1991'de Irak'ın kuzeyinde Çekiç Gücü'nün konuşlanmasıyla uçuşa yasak bölgenin nasıl oluşturulduğunu hatırlatmıştır. Şimdi de sözü edilen çekilme kararının arkasında görünen bazı seçenekler sıralandığında; ilki Şam rejimi ile Türkiye'yi çatıştırmaktır. Nasılsa Esad'ın değiştirilmesi uluslararası camianın gündeminde yer almamakta ve meşru muhataptır. Yani çekilme gerçekleşirse Suriye'de siyasi geçişin devreye girmesi söz konusudur. 
PKK uzantılarının başını çektiği sözde Suriye demokratik güçlerinin alelacele rejim temsilcileriyle temasa geçtikleri bildirilmektedir. Düne kadar kantonlar kuran ve özerk bölge isteyen PKK,  şimdi de Şam rejimine; ulusal bir devletten yana ve Türkiye'ye karşı savaşmaya hazır olduklarını ileri sürmektedirler. İşte bu, Jeffrey'in sözü ettiği seçeneklerden bir tanesi olamaz mı? 

Arap medyasında yer alan haberlerde bir yıldan fazladır Ankara'nın sessizce Esad rejimiyle görüşmelerde bulunduğu ve Suriye ordusu dışındaki radikal muhalif güçleri devre dışı bıraktığı iddia edilmektedir. Ankara'nın da kendi açısından Şam rejimini bir seçenek olarak elde tutması bölge denkleminde stratejik yöntemlerden biridir. Yeni Anayasa ile ilgili bir komisyonunun kurulması diğer önemli sorunlardan biridir. Netice itibariyle seçim ve referandum söz konusudur. Ankara'nın da üçlü Astana grubu içerisinde konu ile ilgili taraflar arasındaki ihtilafları asgari müşterekte tutması açısından aktif bir şekilde yer alması yararlı olacaktır. 
Diğer bir konu ise, ABD'nin iki yıldan beri Irak'ın Barzani bölgesinde eğittiği yaklaşık 8.000 civarında Rojawa adı verilen peşmergelerin Fırat'ın doğusuna yerleştirilmesi gündemdedir. Ayrıca bin kişiden oluşan Fransız askerlerinin de bölgede kalması söz konusudur.  
TSK'nın Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında Rusya ile bazı takas işlemleri yapılmıştır. Fırat'ın Doğusu Operasyonu ise çekilme sürecinin sonuçlarına bağlıdır. 
ABD ve Türkiye arasındaki Menbiç ile ilgili anlaşma maddeleri bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Diğer taraftan Türkiye harekete geçip Şam rejimiyle işbirliği yaparak mültecilerin ülkelerine dönmeleri için bir güvenli bölge oluşturulmalı, çekilme sürecinde sözde kantonlarda yaşanacak gelişmeler dikkatle takip edilmelidir. 
Suriye denklemi Orta Doğu bölgesindeki tüm sorunların çözümlenmesinin çıkış noktasıdır. 
 

Yazarın Diğer Yazıları